Eski Dünya Uygarlıklarında Ahlak

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Dikkat edilirse beyinin 3’te 2’si egodan ibarettir. Her iki egoist yapıyı insanın kontrollü ve bilinçli yönlendirebilmesi için, bilincini doğru, gerçek ve yeterli kültürel bilgilerle doldurmasıyla mümkündür. Bilinci doğru, gerçek, yeterli bilgiyle dolu olmayan kişi veya kişilerin beyinleri, ego ve süperegonun kontrolünde hareket eder. Ki düşünme, konuşma yeteneği her zaman bu hayvani özellik tarafından yönlendirilmektedir. İşte Ahlak, namus, özgürlük gibi kuralları, ego ve süperegonun biçimlendirdiği insanın, ahlaklı olduğunu ifade etmek ahlaktan, insanlıktan bir şey anlamamaktır. Bu gerçeklik tüm insanlar tarafından kabul edilip, mevcut ahlak kuralları yok edilmeye başlandığında, ancak üst insan ve üst ahlaka sahip olunabilir.

 
Ahlak; Latince ethic, Yunanca ethos kelimelerinden türetilmiş olup, toplulukların yaşamsal kurallarını ifade eder. Her toplum kendi yaşadığı coğrafyanın doğal ve sosyal koşullarına göre, bir ahlak kuralı belirlediğinden, evrensel ahlak yapısından bahsetmek hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Ahlak üzerine felsefecilerin yapmış oldukları bilimsel çalışmalarda, somut tek bir ahlak kuralının mümkün olmadığını ortaya koyuyor. Bunun içindir ki ahlak, namus, özgürlük her zaman görecelilik taşıyor.
 
Gerek geçmişte gerekse günümüzdeki tüm ahlak kuralları, derince tartışılması gereken önemli konuların başında geliyor. Bunu şart koşan sebepse, mevcut ahlaki kültürel değerler ilkel ve modern tapınmacı anlayışların, çıkarlar üzerine var edilen kuralları oluştururken ahlak adına ahlaksızlıkların yaşanmasıdır. Onun için herhangi bir ahlak kuralına evrenseldir demek, hiçbir zaman uygun düşmüyor. İnsanlar şimdilik yaşamlarını tapınmasız devam ettirecek yetenek ve kültürden uzak olduklarından, ya her ahlak anlayışına saygı duyup birbirini ötekileştirmeden yaşamalı, ya da tüm ahlak kuralları yok edilip “Üst İnsan” düşüncesinin oluşmasına yoğunlaşmalıdırlar. İlkel ve modern şekilde düşünerek yaşayan insan pratiğine baktığımızda, bırakalım ahlaklı olmayı adeta her gün ahlaksızlıkta birbirleriyle yarışmaktalar. Ortada böyle bir gerçeklik varken kimse ahlaklı olduğunu iddia edemez. Ahlak; tüm sosyal ve kültürel değerlerin başında yer alıp, ahlak sorununu çözemeyen birey ve toplumların, kendisini insani olarak nitelendirme hakkı dahi olamaz. İnsan sözde daha insani yaşamak amacıyla, icat ettiği soyut, somut değerlerini neye göre var ettiğini incelediğimizde, esasında insanı incelemiş oluyoruz. Bu da ahlaki değerlerin tümünü ele almakla mümkündür.
 
Ahlakla ilgili tartışmalar binlerce yıldır devam edip gidiyor. Nedeni, her topluluk, düşünce, din ve siyasi anlayış, kendi bulunduğu coğrafyanın o topluma sunduğu kolaylıkların yanında, zorluklara göre özgün yaşam kuralları yaratmasıdır. Eski dünya uygarlıkları, içerisinde bulundukları günün koşullarına uygun ahlak anlayışı geliştirmiş olup, eksik ve hatalarının olması bir dereceye kadar anlaşılabilir. Modern insan ise sayısız bilimsel imkanlara dayanarak, sözde gelişmiş ahlaki ilkelere sahip olduğunu düşünse de asla bu doğru değildir. Çünkü ortaya konulan pratikler, gerçekten modern ahlaksızlığın en üst aşamasını ifade ediyor. Uygarlık insanlarının yaşattığı ahlaksızlık ilkel, kaba kölecilik şeklindeyken, modern insan ki ise, bilimsel teknik ve parayı tanrısallaştırıp, daha kibar ancak derin kişilik katliamıdır. İkisinin de birbirinden pek bir farkı yok. Filozof Friedrich Nietsche’yi okudukça, ilkel ve modern toplumların tüm ahlak yapılarını, neden yerden yere vurduğunu daha iyi anlıyoruz.
 
Modern yapılar içerisinde, evrensel ahlak ve insan hakları savunuculuğunu yapan Avrupa Birliği, (AB) Birleşmiş Milletler (BM) gibi oluşumlar, eskiye göre çağdaş ilkelerden bahsetseler de “Üst Ahlakın” ilk basamağına dahi yaklaşmış değiller. Avrupa Birliği toplulukları, insan hakları ve ahlak ilkelerini, kendi maddi çıkarlarına uygun düştüğü sürece bunu sahiplenmekte. Kendilerini ilgilendirmeyen yerlerde kör ve sağırları oynuyorlar. Birleşmiş Milletler, askeri ve maddi güce sahip emperyalist devletlerin, dayatmalarına göre hareket etmesi, modern dünyanın ahlak anlayışını her türlü tartıştırmaya yetiyor. Konuyu Ahlak felsefesi temelinden ele aldığımızda, ahlakı yaratan ana etkenlere indiğimizde, ahlakın ne olup olmadığını daha net anlayabiliyoruz. Ahlakla ilgili felsefeciler derin bilimsel çözümlemeler yapmışken, hepsinden farklı düşünceye sahip olan Friedrich Nietsche’dir.
 
Nietsche, insanın karmaşık, karanlık, her an ne yapacağı belli olmayan hayvani yönünün yüksek bir karaktere sahip olduğunu ifade eder. Ve bu karaktere sahip düşünen insan, “Üst İnsan” olabilmek için tüm ahlak kurallarını iki önermeyle yıkarak ancak ulaşabileceğini ileri sürer.
 
1-Bireyin iç dünyasında ve toplumsal çelişkileri derinleştirip çöküşün (Dekadans) hızlandırılması.
2-Hiçleştirilerek (Nihilizm) mümkündür. Nietsche ile konuyu daha fazla detaylandırmadan, sosyal psikolojik açıdan ilkel ve modern insanda ahlakı doğuran temel sebepleri ele alıp, uygarlıklarda ve günümüzde ne kadar gerçekçi ahlaki ilkelerin mevcut olunup olmadığını daha net anlayabiliriz.
 
İnsan denen canlı düşünme ve konuşma yeteneğiyle, diğer hayvan akrabalarından ayrılırken, bunu tam anlamıyla gerçekleştirmediği için, beyin yapısının %80’i hayvani güdülerin etkin olduğu bir iradeyle hareket eder. Ve insanın beyin yapısı, üç temel bölüme ayrılarak hareket etmekte.
1. Ego
2. İd (Bilinç)
3. Süperego.
 
Dikkat edilirse beyinin 3’te 2’si egodan ibarettir. Her iki egoist yapıyı insanın kontrollü ve bilinçli yönlendirebilmesi için, bilincini doğru, gerçek ve yeterli kültürel bilgilerle doldurmasıyla mümkündür. Bilinci doğru, gerçek, yeterli bilgiyle dolu olmayan kişi veya kişilerin beyinleri, ego ve süperegonun kontrolünde hareket eder. Ki düşünme, konuşma yeteneği her zaman bu hayvani özellik tarafından yönlendirilmektedir. İşte Ahlak, namus, özgürlük gibi kuralları, ego ve süperegonun biçimlendirdiği insanın, ahlaklı olduğunu ifade etmek ahlaktan, insanlıktan bir şey anlamamaktır. Bu gerçeklik tüm insanlar tarafından kabul edilip, mevcut ahlak kuralları yok edilmeye başlandığında, ancak üst insan ve üst ahlaka sahip olunabilir. İnsanın beyin ve düşünme niteliğini kısaca bu şekilde hatırlarken, yedi bin yıldır ahlak, namus, özgürlük adına, her türlü insan dışılığı yaşatan uygarlıkların, bilinç yapılarının nitelik derecesini tahmin etmek zor değil. Diğer taraftan modern insan ise, uygarlıklara hayranlık duyup yüceltirken modernizmi putlaştırması, modern insanda da ahlaki niteliğin olmadığını görüyoruz.
 
İnsan; bilincine yerleştirdiği bilgi, görgü, kural, kaide, inanç ve kültürel niteliğe göre yaşam hayali kurar. Hayal edilen yaşamı gerçekleştirmek için de kendi bulunduğu coğrafi, iklim, ekonomik, sosyal koşullara uygun ilkel ya da modern kurallarla, daha insani yaşadığını düşünür. Halbuki bunların hepsi hayal ürünü tanrı, din ve paraya tapınarak gerçekleştirmesi, uygar ilkeller ve modern insanın, üçyüzlülüğünü ortaya koyuyor. Uygarlık insanlarının kültür, bilgi ve birikimleri gelişmediği için, tanrısal soyut güçlere bağlı ahlak kuralları icat etmesi anlaşılsa bile, bunları tartışarak arınma gerçekleştirilmelidir. Modern insan ne yapıyor? tam tersi uygarlıkların hayal ürünü birtakım değerlerine özenip, yüceltirken, buna ilave olarak parayı bilimi tanrılaştırması, modern insanın hiçbir ahlaki ilkesinin olmadığını rahatlıkla ifade edebiliriz.
 
Modern insan; eğitim başta olmak üzere birçok alanda bilimsel çalışmalarla akıl alamayacak seviyelere varan kültür ve araçlara sahip olduğu halde Ahlak, adalet konusunda, uygarlık insanlarından daha geri durumdadır. Bunun en somut örneği, yaklaşık 500 yıldır çeşitli nedenlere bağlı olarak, durmak bilmeyen bölgesel, küresel çapta devam eden savaş, çatışma ve her türlü hileler, ahlaksızlığın en modern şeklidir. Daha iğrenç ve insanlık dışı davranışsa her birey, grup, topluluk, toplum, devlet, din, siyasi düşünce, kendisi gibi olmak istemeyen kişi veya toplulukları, ahlaksız veya gericilikle suçlayıp ötekileştirirken, kendisini göklere çıkarma ukalalığı, dünyadaki en büyük ahlaksızlıktır. Bu ukalalığın; tüm çatışma ve savaşların ana kaynağı olduğunu herkes bilmelidir.
 
Dünyadaki hemen hemen her toplumda mevcut olan ukala mantık sorgulanıp yok edilmediği sürece, bırakalım ahlaki kültüre sahip olmayı insan dahi olunamaz. Ne var ki her modern toplum, kendisini diğerinden üstün görme ukalalığından, bir milim ödün vermek istemiyor. Nietsche bu yüzden dekadans ve nihilist yöntemi önermekten geri durmuyor. Ve insanın ortaya koyduğu ahlak kuralları kadar, ahlaksız duygu, düşünceye de sahip oluşunu, insanın düalist karakterli olduğunu da belirtmektedir. Çelişki ve zıtlıklarla dolu insandaki bu karakterin ahlak, namus, özgürlük adına birbirine uyguladığı fiziksel, psikolojik terörizm yok edilmedikçe, hiçbir insanın kendisini aklama gibi bir hakkı yoktur, olmamalıdır da.     
 
 
Kaynak:
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1175376
Mehmet Bayır-Nietsche Felsefesinde İnsan ve Ahlak Sorunu.
Uluslararası Toplum ve Kültür çalışmaları Dergisi.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/325317
Hukuk ve İktisadi Araştırmalar Dergisi
Cilt 1, Sayı 1, 2009 ISSN: 2146 -0817 (Online)
Ahlak ve Ahlak Felsefesine Giriş
Coşkun Can Aktan
Dokuz Eylül Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
 
Kaynak Kitaplar:
Muharrem Ergin- Türk Dili Ders Kitabı. Bayrak Yay.
https://evrimagaci.org/ilk-insan-asla-var-olmadi-5498
Alaeddin Şenel- İnsanlık Tarihi. İmge Yayınları.
Muazzez İlmiye Çığ- Sümerli Lidungurra. Kaynak Yayınları.
Ali Narçın- A dan Z ye Sümerler. Ozan Yayıncılık.
Samuel Noah Kramer- Tarih Sümer’de Başlar. Kabalcı Yayınları.
Trevor Bryce- Hititler. Kronik Yayınları
H. Craig Melchert, Derleyen- Luviler. Kalkedon Yayınları.
Abdullah Öcalan- Uygarlık. Mezopotamya Yayınları.
Yuval Noah Harari- Hayvanlardan Tanrılara Sapiens. Kolektif Yayınları.
Prof. Dr. Louann Brizendine- Erkek Beyni. Say Yayınları.
Prof. Dr. Louann Brizendine- Kadın Beyni. Say Yayınları.
David Eagleman- Beyin Senin Hikayen. Domingo Yayınları.
Alfred Adler- İnsanın Doğası. Payel Yayınları.
J.M. Roberts- Avrupa Tarihi. İnkılap Yayınları.
Donna Rosenberg- Dünya Mitolojisi. İmge Yayınları
Charles Keit Maisels- Uygarlığın Doğuşu. İmge Yayınları

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...