Duygu Yönüyle İnsan

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
İnsanın hayvani ve insani yönü olan duygu, düşünce yapılarının neye göre, nasıl hareket ettiğini anlayıp bilmeden, uygarlıkları kuran kral, peygamber ve arkasından giden insan topluluklarını, normal insan görmek tarihte yapılan en büyük hatalardan birisidir.

Bu yanlış günümüzde de devam ediyor. Şayet ifade ettiğimiz yanlışta ısrar edilmeseydi, büyük çaplı kanlı savaş ve düşmanlıklar olmazdı. O gün de bugünde istisna kişilerin dışında, tüm birey, topluluk ve uygarlıklar her zaman kendi yaptıkları her şeyin doğru olduğunu düşünerek hareket etmişlerdir.

Günümüz modern insanı duygularını hayvani ego doğrultusunda, sahip olduğu zekâ gücüne dayanarak çalıştırması sonucunda, gerçek insan olamadı bir türlü. Bunun yerine zekâ, düşünce ve akıl yeteneğini birlikte kullansaydı, düşündüğümüz gerçek insan işte o zaman mümkündü. Bazı özel engellerin dışında, her insan doğuştan itibaren normal bir zekayla doğar. Bu zekâyı kullanma yöntemi ve amacı, o insanın seviyesini, karakterini belirlemekte önemli bir faktördür. Tek amacı sürekli bir şeylerin en çoğuna sahip olmak ve insanların emeği üzerinden yaşamayı planlayanlar, daha çok zekâ gücünü kullanırlar. Düşünce ve akıl yeteneğini kullanmazlar, çünkü düşünce akıl yeteneği belirli bir seviyede disiplin, gerçek eğim, bilgi, kültür ve adalet ilkesine göre çalışır. Doğru, yeterli bilgi, kültür, disiplin ve adalet ilkesini göze alamayan insancıklar, hayvani güdülerin yarattığı boşluğu süperegoyla doldururlar. Sonuç sürekli kavga, hırsızlık, arsızlık, ahlaksızlık demektir. Onun için duygularımızı neye göre, hangi temel yapımızla yönlendirdiğimizi iyi bilmemiz gerekir.

İnsanın hayvani ve insani yönü olan duygu, düşünce yapılarının neye göre, nasıl hareket ettiğini anlayıp bilmeden, uygarlıkları kuran kral, peygamber ve arkasından giden insan topluluklarını, normal insan görmek tarihte yapılan en büyük hatalardan birisidir. Bu yanlış günümüzde de devam ediyor. Şayet ifade ettiğimiz yanlışta ısrar edilmeseydi, büyük çaplı kanlı savaş ve düşmanlıklar olmazdı. O gün de bugünde istisna kişilerin dışında, tüm birey, topluluk ve uygarlıklar her zaman kendi yaptıkları her şeyin doğru olduğunu düşünerek hareket etmişlerdir. Tarihin her döneminde uygarlık, krallık, imparatorluk, devlet ve bireylerin, nerede ne zaman doğru ve yanlış yaptıklarının net analizi, düşünce ve akıl yeteneğini geliştirmiş insanların bağımsız değerlendirmesiyle mümkündür. Dünyanın her toplumunda düşünce ve aklını geliştirmiş insanlara her zaman büyük ihtiyaç vardır. Kral, peygamber ve liderlerin arkasından giden toplulukların çoğunluğu ya çıkarları için ya da korku gereği, yanlışları görseler de bunu kolayca dillendiremezler. Çünkü toplumlar üzerinde hâkim kılınan maddi manevi tüm korkular; uygarlık, imparatorluk ve devletlerin uyguladıkları siyasi politikalarla süreklilik kazanmıştır.

Evrendeki her biyoçeşitlilik anatomik yapısına göre yaşamsal özelliğe sahiptir. Canlılar içerisinde insanı diğerlerinden farklı kılan yapı, beyin içerisindeki nöronların yüz milyarı bulmasıyla birlikte, düşünce ve akıl yeteneği özelliğine sahip hücrelerin olmasıdır. Nöronlar sayesinde somut hareket şeklini alan insan duygularının, en çok neye meyilli olduğu, bunun insana sağladığı yarar ve zararlar gerçek hesap edilmiş olsaydı, bugün daha akıllı insan karakteri mevcut olurdu. Doğru düzgün duyguların istem ve hareketleri üzerinde durulmaması sonucunda, var edilen uygarlıklar, imparatorluk ve devletlerin çoğu, adeta hayvan yetiştirme makinası görevini yerine getirmekteler.

Duygularımız açlık, yemek, içmek, cinsellik, korku, neşe, utanmak, hareket, gezmek, görmek, merak, öğrenmek, gülmek, ağlamak, uyumak, koku, renk ve sesten ibarettir. Bir de bunların hepsinden önemlisi, bu duyguları belirli kural, düzen içerisinde, insaniliğe yakışacak şekilde uygulama yöntemini belirleyen düşünme ve akıl yeteneğimiz vardır. Düşünme yeteneği gelişmeden, akıl sahibi olmak pek mümkün değildir. Düşünce tek başına her şeyi yeterince yerine getiremediğinden, bunun en büyük destekçisi akıl yeteneğimizdir. Düşünce ve aklın gelişim aşamaları ayrı başlıklarla ele alındığından, burada detaylara girmeden özetleyerek, konunun daha kolay anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

Düşünce: Duyguların hareketi sonucunda insan sahip olduğu bilgi ve yeteneğine göre, canlı cansız yaşamı değerlendirmek, ölçüp biçmek ve buna yön verebilme iradi güç demektir.                     

Akıl: Düşüncenin duyguları sistematikleştirdiği bilgi ve tecrübeleri, sebep sonuç ilişkisine göre büyük bir elemeden geçirip, bunları nerede ne zaman nasıl hareket etmesi gerektiğini sağlayan, üst düşünme yöntemidir. Akıl aynı zamanda başta insanın kendisini sorgulamasıdır. Bilindiği üzere edindiğimiz bilgi ve beceriler, bilgi işlem merkezi durumundaki bilinçte (Rem) toplanır. Toplanan bilgi ve tecrübelerin doğru kullanılmasını sağlayan ise, gelişmiş düşünce ve akıldır.

Kısacası insanda akıl ve düşünce, yaşadığı çevrenin iklim, maddi, dinsel, görgü, kural, sosyal aktiviteler, eğitim ve genel kültürünün niteliğine göre şekillenmektedir. Bir kişi, aile ve toplum, sıraladığımız sosyal kurallardan hangisini öne çıkarıp, temel belirleyici olarak kullanırsa o birey, aile ve topluluğun düşünce, akıl yeteneği yüksek oranda ona paralellik taşır. Buna rağmen egoist psikolojiden kaynaklı her kişi ve toplum, kendisinin daha iyi düşünen, akıllı insan olduğuna inanarak yaşar. Halbuki her kişi kendi düşüncesinin niteliğini, kendisi kolayca belirleyemez. Bir toplum, devlet ve bireyin düşüncenin gelişip gelişmediğini, dışarıdan yapılan gözlem ve değerlendirmelerle ancak net ifade edilebilir. Toplum veya bireyler etkisi, kavramsallığı çoktan bitmiş din, gelenek, görgü, kültür, felsefe ve kurallarla yaşamakta ısrar edip, eğitimini buna göre alıyor, hiçbir şeyde sınır tanımıyorsa, o kişi ya da toplumlar kesinlikle düşünce ve akıl yoksundurlar. Söz konusu toplum ve bireylerin sahip oldukları yaşam düzenleri, terbiye edilmemiş süperego doğrultusunda zekâ ve ilkel düşünceyle gerçeleştikçe, o birey ve toplumlar asla hayvani yaşamdan arınmış olarak tanımlanamaz.

Örneğin düşünce ve aklı gelişmiş bireyler sürekli sosyal yapılarını geliştirirken, her zaman başta kendini sorgulamakla başlar ve tüm yaşamsal alışkanlıklarına belirli ölçülerde sınır koyan üst akılla hareket eder. Düşünce ve aklı gelişmiş olanlar, maddi manevi her konuda özgürlüklerin mutlaka bir sınırı olduğunu bilen kişilerdir. Maddi manevi özgürlüğün sınırsız, her şeyin en iyisine, en çoğuna kendisinin sahip olacağını düşünenler, hayvani yaşamın özünü taşıyanlardır. Bir toplumda ifade edilen olumsuzlukların büyük çoğunluğunun yok olmasının temel şartı, asgari düzeyde de olsa düşünce ve aklın gelişmesini sağlayan, adaletli yönetim ve kendisini sorgulayan bireylerin, bunu günlük yaşamında uygulamasıyla ancak ivme kazanır.  Bunları uygulamayan ya da uygular gibi görünüp, kendi bildiğini okuyan hiçbir kişi ve topluluğun düşünce, akıl sahibi olduğu ifade edilemez. (…..)

Cemal Zöngür

Kaynaklar

__________________

Sigmund Freud- Kitle Psikolojisi ve Ego Analizi. Oda Yayınları

Yoval Noah Hariri- Hayvanlardan Tanrılara. Kolektif Kitap

Prof. Dr. Louanna Brizendine. Erkek Beyni. Say Yayınları

       //                   //                    Kadın Beyni.       //         

Evrim Ağacı

https://evrimagaci.org/duygularimiz-neden-evrimlesti-neden-duygularimiz-vardir-47

Duyguların birçoğu davranışlarımızla ilişkilidir. Sevgi, diğer bireylerle yakınlaşmayı ve bağ kurmayı kolaylaştırır. Öfke ve nefret saldırganlığın itekleyicisidir. Aşk (az önce bahsedildiği gibi) büyük oranda cinsellikle alakalıdır. Bunların hepsi toplumsal hiyerarşide işe yarayabilecek davranışlardır. Yani sahip olduğumuz her duygunun belli bir kökeni ve davranışsal karşılığı vardır. Evrimsel süreçte, davranışların ortaya konulmasını destekleyen bu tarz bir mekanizma yani duygular, elbette ki avantaj sağlayacaktır.

Duyguların evrimi konusunda çok eski ve ilginç bir deney vardır. Dünyanın dört bir yanındaki misyonerlere belli yüz ifadelerini gösteren fotoğraflar gönderilmiş ve bunları yerli halka göstermeleri istenmiştir. Sonuçta birçok yüz ifadesinin (yani duyguların dışa vurumunun) kültürden bağımsız olarak aynı anlamı ifade ettiği görülmüştür. Uzak akraba sayabileceğimiz bazı hayvanlarda bile bizimkilere oldukça benzer yüz ifadelerinin bulunması bu durumun evrimsel derinliğini anlatır.

Doğuştan gelen duyguların yanı sıra sonradan kazanılanlar da vardır elbette. Mesela çıplaklık durumu, bir bebek için herhangi bir anlam ifade etmez. Giysi kullanmayan kabilelerde yetişkinler için de aynı durum söz konusudur.

Ancak içimizden birini işlek bir caddenin ortasında çıplak bıraksak, ne tarz duygu seli yaşayabileceğinizi siz tahmin edin. Bu tarz duyguların kültürel bir temeli vardır ve bunları salt evrim ile açıklamaya çalışmak bence boşa çaba olur.

Çağlar Özdemir

 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...