Endişeye mahal yok!

Ali Rıza Aksın kullanıcısının resmi
Akşamüstü iki jandarma geldi. ''Oturun'' dedim oturmadılar. ''Yemek, çay?'' ''Yok'' dediler. ''Bazı gençlere celplerini sunacağız da.''

 
Öğle paydosu. Güzü geride bıraktık. Doruklar ağarır gibi oldu. Yumurtalı makarna yedik. Ayranımız da var. Kısıtlı imkânlarımızı olabildiğince değerlendirmeye çalışıyoruz. Ekmeğimiz bol, çünkü Keçecilerin kadınlarıyla yufka açtı Kiraz. O günden beri de tedirgin… ''Anam'' demiş kadınlar, ''bir kadının *gişisi dışarıda olsa bile, *horantası dışarı salmaz ki onu. Yoğusam Hoca seni kaçırdı da biz mi bilmiyoruz?''
Güldüm, ''Tamam dedim, kocandan ayrıldığını ilan edebilirsin''  O da güldü.
   Muhtar geldi. İçinin kirliliği yüzüne vurmuştu.
-Hocam mektubun var!
Baktım, bir emrin Milli Eğitim'e dikte ettirilmiş yumuşak hali. Anında bozuldum. ''Otur'' dedim, oturmadı muhtar,  ''Yemek'' dedim ''yok'' dedi. Gözü seke seke sordu.                                                                                                                                      
-Ne imiş?
-Şu karda, kışta Sıkıyönetime çağırıyorlar…
-Ne diye?
-Devlet işte, kafa ütüleyecek… Paşa Hazretleri brifing verecekmiş de...
-Firifik mi?
-Toplantı gibi bir şey...
    Kiraz'ı keçecilere bırakıp çıktım. Geceyi Zeytun'da jandarmalarla geçirdim. Sucuklu yumurtayla çay ikram edildi bana. Uzaktan uzağa gördüm kumandanı. Cılız, Türkeş suratlı bir şey...  Onbaşı gitti geldi,  
 -Sigarası bitmiş, sigara aldım kendisine. Bir de seni sordu, ''Kim o, neyin nesi, eşekbaşı mıyız, niye uğramaz ki?'' dedi.
-Amaan, dedim başka zaman.
Üst ranzada asılı teyp bir saniye bile boş durmadı. Kasetin biri girdi biri çıktı.
-Nasıl Hoca, hoşuna gitti mi?
-Eh fena sayılmaz...
-Lan oğlum çıkar o topu! Dinleye dinleye top olduk lan!
-Bak Hoca bu nasıl?
-İyi iyi...
''Yok yok bu iyi'' deyip yatsıya kadar kaset değiştirdiler. Köyümde vuku bulmuş bir sürü de olay anlattılar bana. Hayretten neredeyse küçük dilimi yutuyordum. O gün niye oturmadıklarını da  kinayeli, puşt bir gülüşle hissettirmeye çalıştılar bana.
''Anlarsın ya Hoca, uğrayacağımız yerler vardı...''
   Kamyona, Alevi sandığım kısa boylusu götürdü beni. Torpilli olduğumdan şoför mahalline alındım. Ceyhan boyu giderken, Kara Ali'nin o hizada durduk. Yanımda oturan köylü, şoförün ricasıyla Kara Ali'ye bıraktı yerini. Hoş beş, söz geldi Muhtar'a dayandı.
-Hocam, mektubun faydası oldu mu? 
-Bilmem, henüz bir tepkide bulunmadı....
-Ne mektubu? dedi Şoför
-Şey.. Hocama Kürt diye aykırı davranıklar da, babam bir mektup yazıp kulaklarını büktüydüydü...
-Adilik ama...
-Elbette… Hocam gidenler Zeki Kahya'yı gördüm. Ne dedi biliyor musun?
-Ne dedi?
-Seni kastederek ''Arhadaş bu yaşa geldim, bir tek o beni kandırdı''* dedi.  
Utandım. Bozulduğumu gören Kara Ali o konuya bir daha girmedi.
Şoför merakla,
-Ne olmuş, ne olmuş? dediyse de Kara Ali'den ses çıkmadı.
   Brifing verilen yerin yabancısı değildim. Katliamdan sonra mezuniyetime ramak kala kapanmış olan okulumdu. Bahçelievler'e açılan o güzelim bina, cemselerin doluştuğu, botların çakıldığı, copların şakıdığı, yobazların sevinip, solcuların ezildiği bir mezbahaneye dönüşmüştü.
  Güneşin firarda olduğu bir gündü. Karşıki, soğuk, şüpheci bakkal yaşlanmış gibiydi. Bahçelievler'e çıkan o daracık yolda toplanmış olan öğretmenler, kâh okulun suruna, kâh dükkânın önündeki çıplak ağaca yaslanıp duruyorlardı. Küre gibi yuvarlak, çöp gibi ince, bidon gibi kütüz öğretmenler… Paltolarına sarılmış, üçerli beşerli şakalaşıyorlardı. Ayakkabı ve paçalarında köyün çamurunu taşıyanları bile vardı. Kaldırımdaki ağaca üç serçe kondu. İkisi sevişiyor, biri bitlerini gagalıyordu. Hemen de yağmur yüklü havaya karışıp gittiler. Girişi aralayan sırık gibi bir asker ''Sıra olun!'' dedi. Konuşanlar konuşmayı, sigara içenler sigaralarını bırakıp sıra oldular.
Sağa, laboratuvar binasına yönlendirildik. Aydınlık, geniş bir salona… Çok geçmeden asker tıraşlı, sivil birine kulak kesildik.
 ''Değerli öğretmenler! Milletimize hizmette hiç bir fedakârlıktan kaçınmayan, günümüzün ve geleceğimizin teminatı öğretmenler! Bizi, baş öğretmen, büyük asker, büyük siyaset adamı Atamızın izinden yarının ışıklı Türkiye'sine taşıyacak olan değerli öğretmenlerimiz! Biliyorsunuz çocuklarımız, dış mihrakların etkisiyle daha düne kadar sağ sol diye bölünmüş, ülke madden ve manen çökertilmeye çalışılıyordu. Yurdumuz terörist ve bölücülerin cenneti haline gelmişti. Ama onların unuttuğu bir şey vardı. Milletimizin cesaret ve kararlığının timsali Türk Silahlı Kuvvetlerimiz! Ordumuz, savaşta ve barışta Türk Millet'inin hizmetinde olduğunu hiç bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde kanıtladı.
Benim öğretmenim kökü dışarda Marksist-Leninist, Maocu doktrinlere yüz vermez. Rehber alacağımız yirminci yüzyılın güneşi Atatürk gibi bir dehamız varken, dünya, ilham ve ışığını ondan alırken, biz onun ilke ve inkılaplarından nasıl saparız anlamış değilim? Benim öğretmenim, milli şuur içinde, vatanına ve milletine bağlı yüksek karakterli nesiller yetiştirecektir. Bundan zerre kadar kuşkum olmadı ve olmayacakda...
Öğretmenler, millet sizden fikri hür, vicdanı hür nesiller ister!''
Alkışlar...
''Son yıllarda öğretmen demeye dilimin varmadığı bazı münferit kişiler, yavrularımızın körpecik beyinlerini düşmanlarımızın istekleri doğrultusunda zehirlemeye kalkışmadılar mı? Kalkıştılar. Ama o gafiller unutmasınlar ki, hesap vermeleri an meselesi. Bu yaşta bile ne zaman öğretmenlerimi görsem o gün ki gibi heyecana kapılır, ellerinden öper, saygıdan kusur etmem. Öğretmene saygı, tarihe saygıdır, öğretmene saygı geleceğe saygıdır. Öğretmene saygı, aziz Türk milletine saygıdır!''
-Yaşa, bravo! Alkışlar.
-Sözlerimi ulu önderimizin sözleriyle bitirmek istiyorum: ''İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Ne mutlu Türküm diyene!''
    Avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışladığımız nutkun üç aşağı, beş yukarı özeti böyleydi. Paşa'nın (Yusuf Haznedaroğlu) öğretmenlere biçtiği değer gözlerimizi ıslattı. Yalnız Paşa'nın, ''Hesap vermeleri an meselesidir'' dediği öğretmenler de kim oluyordu? Yok canım bizi kastediyor olamazdı. Apocusu, Tikkocusu, Acilcisi dururken ne diye bizimle uğraşsındı? Hem onlara karşı değil miydik biz? O deli danaları soy kütüklerine kadar açıklamamış mıydık? Ülkemizin çıkarları için burjuvaziyi de içine alan milli bir hükümetin kurulmasını istememiş miydik? Baş çelişki olarak gördüğümüz  Rusya'ya karşı dördüncü ordu kuzeye dememiş miydik? Ülkenin bölünmesine, Kürdün ayrı baş çekmesine canımız pahasına karşı durmamış mıydık? Öğrenim özgürlüğü, can güvenliği için, terörün sağına da soluna da tavır almamış mıydık? Öyleyse endişeye gerek yok, güven içindeyiz. 
 
 
Ali Rıza Aksın
Kırmızı Fare Romanı 2.Cilt
 
*Gişi: Erkek, koca.
*Horanta: Aile halkı
*''Bir tek o beni kandırdı'' : Kürt, Alevi kimliğimi gizlemiş olmamı kastediyordu.
 
 
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...