GECE, AY VE KARANFİL KOKUSU

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi
Hayat dediğin, yaraları büyüyen bir ömürdür. O çocukluk zamanında, göz göze geldiğimiz ateş böceklerinin bizi terk ettiğinde anlamıştık bunu ilk olarak.

 
Almıştı bizi bizden ve başımızı döndüren serüvenlerin ilki olmayı başarmıştı o ateş böcekleri.
Ve bir sabah bir daha gelmemek üzere terk ettiler bizi.
Rüyalarımıza geldiler sadece.
Ve bir de; belki bir gün yeniden gideriz çocukluk denen o büyülü ülkeye diyerek düşler kurduğumuzda göz kapaklarımıza saklandılar.
Oyunların o çocuk dünyamıza kattığı sevinçlerin keyfini bulamayacağımızı bilmeden büyüdük hızlıca.
Gece ay ve karanfil kokusu düşünce yüreğimize, pencereden bakmak düştü payımıza sadece.
Büyümek istedik, büyümek ama olanca hızıyla.
Büyüdükçe biz, küçülüp gözden kaybolacağını nereden bilebilirdik ki o masum mutlulukların.
Ve o güzel zamanların avuçlarımızdan kayıp gittiğini fark ettiğimizde, ansızın yağmurlar yağdı gökyüzünden, bazen de gözlerimizden.
Bize yavan, kokusuz ve renksiz bir hayat kaldı ne acı ki.
Böyle buyurmuşlardı dünyamızın tüm efendileri.
Uslu olmayı, yeni hayatlar keşfetmenin kötü bir şey olduğunu söyleyip durdular suratlarını asarak.
Artık, her mutluluk arayışı yasadışı sayıldı o günden beri.
Ama biz yürüdük her şeye karşın, o yağmurlu sabahlarda yeni serüvenlere,
Aradığımız yeni bir hayattı, çocukluğumuza çalan.
Onu bulmak için çıkardık yola.
Her yola çıkışımızda, alnımızın çatında devrim gibi bir yaşam yuva kurardı.
Kırsallarda diz kapaklarımızı, felç etseler de mevsimlerimizi, kar etmedi başkaldırımıza.
Düşlerimizin ardından gitmemize engel olamadılar.
Gül kokusu, taze ekmek kokusu ve aşk kokusu dağların ardındadır dedik ve kanayan ayaklarımıza aldırmadan gittik.
Arkamızda bıraktığımız ne varsa bize dair, yüreğimizin sotasına resmettik o ilk haliyle.
Ve eşkıya ateşleri pusulamız oldu.
O gözlerimize inen mutluluğun kaynağı "başkaldırıdır" dedik ve başkaldırdık yerleşik olan ve bize öğütlenen ne varsa.
Şimdi ise, hala bayırı bol ve ıslak yollardayız, üşümek pahasına da olsa dönmeyeceğiz geri.
Kaf dağının ardındaki o tarifsiz mutlulukları bulacağız bir gün mutlaka.
Zira:
Simurg efsanesine inanmışız bir kere.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...