ROBOSKİ'DE KALDI KALBİM, KALBİM HÂLÂ KANIYOR

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi
Kurşundan Bombaya; Kalbimin Doğusu Kanıyor!

Coğrafyanın doğusu yaralı, coğrafyanın doğusu kış, coğrafyanın doğusu ortaçağ!
Coğrafyanın doğusu cop, gözaltı, panzer ve gözyaşı!
Coğrafyanın doğusu Kürt, yoksul, dilsiz ve bu yüzden asi!
 
Coğrafyanın batısı sessiz, sızılarını gözlerinden uzaklaştırmakla meşgul, egemenlerin söyledikleriyle kifayet etmeye hazır!
Batısı derken, yüreği ve kaderi doğunun hüznüyle yoğrulmuş emekçiler, devrimciler değil kastedilen. Yoksa Gezi destanını hangi gözkapağının altına gizleyebiliriz ki, değil mi?
Batı; egemenler anlamındadır, soygun ve yozlaşma anlamındadır, sessizce yaşanan bu acılara karşı sessizce susmak anlamındadır.
 
İşte bu bu batı, bir film izler gibi rakamların çoğalmasını seyrediyor!
 
Muğlalı’dan, devletin kolektifine terfi ediyor, sınır(lı) öldürmeler. Artık hesap sorulacak, hapse atılacak bir Muğlalı da yok.
 
Kurşunlar, bombalarla yer değiştiriyor sadece!
 
Değişen bir şey yok o diyarda; kaçırılan koyunlarını geri getiren 33 sıradan köylünün kurşuna dizilmesinden, devletin kendi görevlisi koruculara, bomba yağdırmasından başka!
 
Kaza diye geçiştirilen Roboski katliamında ki köylüler devletin korucularıydılar. Devlet, korucu olmaları karşılığında, onlarla, komşudan sigara ve benzin getirip, harçlıklarını çıkarmaları konusunda anlaşmıştı. Korucu olmayanların bu olanakları da yoktu. Onların payına, kendileriyle birlikte, çocuklarının ölümleri düşüyordu hep.
 
Yıllarca katliamlarla yola getirilmek istenen ve bu yolla en temel haklardan yoksun bırakılan Kürt halkı, 12 yaşlarındaki çocuklarının ölümlerine bile alıştırılmaya çalışıldı.
 
Ne var ki; bu uygulamayla Türkiye ancak, Uganda’yla ve İsrail’le aynı ligi paylaşmanın ‘onuruna’ layık olabildi.
 
Önce teker teker öldürülüyordu çocuklar, Ceylan’lar, Uğur’lar gibi. Roboski'de toplu katliamlara muhatap oldular ne yazık ki!
 
Ne uğruna acaba bu kadar kan? Bu kadar yıkım? Hep kurşun rengi bu hıçkırık? Bu kadar çocuklarının ölümlerini seyreden ana yüreği?
 
Kart-kurt şarlatanlığını kabul ettirmek için kaç bin insana kıyıldı?
 
Kürt dili yoktur saçmalığı için kaç cilt kitap yazıldı?
 
Son gelinen nokta ise daha acıklı!
 
Kürt var evet, Kürtçe diye bir dil de var. Ama bu halkın haklarını vermemek için bin tane bahane yaratma becerisi de var.
 
Sızılı bir coğrafyadır artık doğu, kalbimizin kan kırmızı yeridir!
 
Her kentin yüzlerce yıkılmış köyü, çocukları kendinden önce öldürülmüş, on binlerce anası var.
 
Eğer; 12 yaşlarında parçalanmış masum çocuklar, rüyalarınızı cehenneme çevirmiyorsa...
 
Eğer: Anaların gözyaşları, gülüşlerinizi dondurmuyorsa...
 
Eğer: Yakılan köylerin dumanları gözlerinize kaçmıyorsa...
 
Sizden hangi merhameti bekleyelim dersiniz?
 
Artık yaşananlara eğilip bükülmeden adını koyalım; bu bir savaştır.
 
Bir savaşta ne kullanılıyorsa, burada da o kullanılıyor; savaş uçağı, top, tank, bomba, ordu v.s
 
Bir savaşta ne tür dezenformasyon varsa burada da var; karşı tarafın gücünü küçümseme, savaş yalanları, kirletilmiş bilgiler, öldürülmüş gerçekler.
 
Bir savaşta başarı neyle ölçülüyorsa burada da o ölçüler geçerli; 40 bine yakın hayatın yitirilmesi, yakılan ve yıkılan yerler, sivillerin savaş alanlarını terk etmesi.
 
Ne var ki bu savaş 30 yıl gibi bir zamana yayılan, büyük bir savaştır. Adı gizlense de etkisi tüm benliğimize yayılmaktadır.
 
Çiğ ve o kadarda kekremsi bir iklimde boğuyorlar hepimizi, Kardeş kavramı soluk bir gölge gibi yararsız hale dönüşüyor giderek…
 
Oysa kayan bütün yıldızlar hepimizin göğüne ait!
 
Çocuklarımızın okul harçlıklarına yetmeyen asgari ücretle boğuşuyoruz birlikte. Birlikte yoksulluğun cenderesine sıkıştırılıyoruz. Birbirimize düşman oldukça, aramızdaki uçurum büyüdükçe, birilerinin ortak acılarımızı çoğaltmasına karşı çıkmanın takatini yitireceğiz.
 
Ülkemin doğusu yağmursuz kaldıkça, batısı da çölleşecektir!
 
'Hoş geldin' demekle masumiyete ne kadar yakınlaşıyorsak, 'xerati' diyene gülümsemekte bizi sağaltıyor olacaktır. Bir ulaşabilsek bu engin birliğe varsıllaşacağız.
 
Yoksa bu depremler, hepimizin uykusunu tedirgin edecektir.
 
Biliyoruz ki: Bir başka ulusu ezen bir ulus özgür olamaz…
AHMET BAKIR

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...