Milliyet, Ulus ve Çoğulcu Ulusalcılık
Tüm bunlar bize şunu bir kez daha hatırlatıyor. Demokrasiden yana her siyasal düşünce, dinde gerçek, doğru rönesans ve reformlar yapılmadan, bir adım ileri gidilemeyeceği bilinmelidir.
Tüm bunlar bize şunu bir kez daha hatırlatıyor. Demokrasiden yana her siyasal düşünce, dinde gerçek, doğru rönesans ve reformlar yapılmadan, bir adım ileri gidilemeyeceği bilinmelidir.
İşte bu yüzden Osmanlı, anadilini ve kimliğini inkar eden çirkin, soysuz, derin patolojik ruhsuzluktur.
Büyük Selçuklu'nun Kimliksel Sosyolojisi
Her devleti tek tek ele alacak durumda olmadığımızdan, daha çok kıta ve bölgelerde öne çıkan toplumların etkinliklerine bakarak, nasıl bir uluslaşma çabası içerisinde olduklarını öğrenebiliriz.
Bu değerlendirmeyi yaparken 1789'da Yeni Çağın başlayıp, Birinci Dünya Savaşı'nın bitişiyle şekillenen dünya düzeni, ifade edilmek istenen sonucu yeterince vermektedir. Ancak kimin kendi gerçek dinamiklerine dayanarak uluslaştığını daha net anlayabilmek için kısa bir tarih gezintisi yeterli olacaktır.
Aynı şekilde devlet olmakta uluslaşmak için yeterli değildir. Çağdaş uluslaşmanın temel anlamı; iç içe ya da belirli sınırlar dahilinde zorunlu birliktelik kurmuş halkların, birbirlerinin temel insani haklarını tanıyıp barış içerisinde yaşamasıyla ancak mümkündür.
Zaten benim bu “Zazalık” mevzuunda söyleyeceğim şeyi sakın içinizde ciddiye alan olmasın, eğlence olarak okuyun derim.
1-Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemi.
2- Kürt ulusal sorunu, 3-Aşamaları ve muhtevasıyla Türkiye devrimi.
Coğrafyanın doğusu yaralı, coğrafyanın doğusu kış, coğrafyanın doğusu ortaçağ!
Coğrafyanın doğusu cop, gözaltı, panzer ve gözyaşı!
Coğrafyanın doğusu Kürt, yoksul, dilsiz ve bu yüzden asi!
Coğrafyanın batısı sessiz, sızılarını gözlerinden uzaklaştırmakla meşgul, egemenlerin söyledikleriyle kifayet etmeye hazır!
Batısı derken, yüreği ve kaderi doğunun hüznüyle yoğrulmuş emekçiler, devrimciler değil kastedilen. Yoksa Gezi destanını hangi gözkapağının altına gizleyebiliriz ki, değil mi?