İBRAHİMİN TEMEL VE ACİL DERTLERİ

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi
İbrahim'in beş yıllık profesyonel devrimci yaşamı, yoğun pratik, yoğun okuma ve Türkiye devriminin teorik sorunları üzerinde ciddiyetle düşünme ve çalışmayla geçti. Devrimin üç temel ve acil sorununa öncelikle açıklık getirmeyi önemsedi. Bunlar:

 1-Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemi. 

2- Kürt ulusal sorunu, 3-Aşamaları ve muhtevasıyla Türkiye devrimi.

İbrahim, Kurtuluş Savaşını ve Cumhuriyet dönemini tahlil ederken, egemen sınıfların sınıfsal ve siyasal anatomisini merkeze aldı. Kurtuluş Savaşına, birinci dünya savaşı döneminde, Ermeni ve Rum mallarıyla biraz daha palazlanan Türk komprador burjuvazi ve toprak ağalarının önderlik ettiğini, Müdafai Hukuk Cemiyetlerine bu sınıfların hâkim olduğunu savundu. Bunların savaş yılları içinde iki yüzlü bir politika izleyerek, Çan Kay Şek gibi komünistleri katlettiklerini, Ekim Devrimine sempati duyan yurtsever çevreleri tutukladıklarını, daha sonra kurdukları faşist ve yarı-faşist diktatörlüklerle Cumhuriyet dönemine damga vurduklarını, burjuva muhalefeti susturduklarını, komünistleri ağır takibat altına aldıklarını, tutukladıklarını, grevleri ve sendikaları yasakladıklarını, Kürt ulusunun ve diğer azınlık milliyetlerin varlığını inkâr ederek, hak taleplerini, direnişlerini amansızca bastırdıklarını ve Dersim'i kırıma uğrattıklarını açıkladı.

İbrahim, Kürt sorununu ele alırken, her sorunda olduğu gibi bu sorunun da ekonomik nedeni ve temeli üzerinde öncelikle düşündü ve Lenin'e bağlı kalarak, ulusal sorunun özünde bir pazar (işgücü ve ham madde kaynakları, dolaşım-mübadele alanı vb.) sorunu olduğunu savundu. Bu ekonomik temel üzerinde yükselen bu sorunun, siyasal planda ise bağımsız, ayrı bir devlet kurma sorunu olarak ortaya çıktığını, bundan dolayı, ezilen her ulusa ait burjuva ve toprak ağalarının asıl eğilimlerinin kendi pazarlarına hâkim olmak olduğunu, milli baskının sadece ezilen ulusun halkına değil, -ezen ulus egemenleriyle bütünleşen bir avuç milli hain dışında- burjuva ve toprak ağalarına da uygulandığını savundu. İbrahim, bu perspektiften hareketle, Şeyh Sait isyanı başta olmak üzere, Kürt burjuva ve toprak ağalarının önderliğinde gerçekleşen Kürt isyanlarının, milli haklar için milli zulme karşı bayrak açmalarından dolayı demokratik bir içeriye sahip olduklarını ileri sürerek destekledi. İbrahim'in bu anlayışı, Komüntern'in izlediği pragmatik "Sosyalist anavatan" politikasıyla çelişiyordu. Burada şu noktayı belirtmeliyim ki, dünyanın hangi geri coğrafyasında olursa olsun, milli zulüm, ezen ulusun egemen sınıfıyla bütünleşen bir avuç milli haine de uygulanıyordur. Milli zulmün, inkarın, önyargının, aşağılamanın acısını bunlar da derinden hissediyorlardır. Hainleşmelerinin temel nedenlerinden birisi de bana öyle geliyor ki bu derin hissiyat, aşağılık psikozu ve kişiliksizleşmedir.

İbrahim'in, milli soruna dair bu isabetli görüşlerinin, bugün Türkiyeli, Kürdistanlı ve Lazistanlı kaç komünist tarafından kavranılıp savunulduğunu bilemiyorum. Birçok komünist hâlâ, milli meseleyi, emperyalizme karşı mücadele sorunu olarak koyuyor ve işin içinden bu şekilde sıyrılıp çıkıyor. Milli mesele, elbette ki emperyalizme karşı mücadeleden koparılarak ele alınamaz. Bunu İbrahim de biliyordu. Ama o, çok uluslu devletlerin bağrında ortaya çıkan, çok yönlü bir meseleyi, böylesine genel ve yüzeysel bir tespitle geçiştiremezdi. Yaşasaydı İbrahim'in sorusu şu olurdu diye düşünüyorum : "Bana bu sorunun ekonomik dünyasını, egemen ve uyruk sınıflar dünyasını, özerklikten tutun da bağımsız devlet kurmaya kadar uzayan siyasal, dilsel ve kültürel dünyasını açıklar mısınız?"

Emperyalizmin baskısı altında olan ülkelerde, çok uluslu devletlerde olduğu gibi ezilen ulusların devletleşme, yani ayrı bir devlet kurma gibi bir sorunu yoktur ama baskı ve sömürüden dolayı bir milli sorunu, kendi özgür iradesiyle yaşayıp yaşayamama ve kendi kaderi hakkında bağımsız karar verip verememe gibi sorunları vardır. Türkiye’deki milli sorun, öncelikle Türk sömürgeciliğine karşı bir mücadele sorunudur. Bununla birlikte, hiç kuşku yok ki bu sorun emperyalizm çağının bir sorunudur, emperyalizme karşı mücadeleden koparılarak tek başına ele alınamaz. Milli sorunun, SIRF emperyalizme karşı bir mücadele sorunu olduğu şeklindeki tespit, onun özünü karartmaya matuf bir tespittir ve milliyetçilikle maluldür.

Üçüncü nokta, bir başka zamana kalsın. Yazı uzuyor. Uzayan yazıyı da yüzyılımızın yamuk insanı okumuyor. 18 Mayıs 2014

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...