Muzaffer Oruçoğlu ağ günlüğü
Murtaza'nın Karısı
Sonra gün günü, ay ayı kovaladı, civcivler yumurtalardan çıktı. Murtaza’nın küçük kardeşi, yavaş giden trenin vagonundan kömür aşırırken düştü öldü. Gittik iki rayın arasından cesedi aldık getirdik. Kömür torbasını almadık, orda kaldı. Murtaza o günden sonra eşyalara kötü davrandı. Yemek yediği kaşığı attı. Su içtiği maşrapayı attı. “Sana rızk veren eşyalara hor davranma,” diyecektim, diyemedim. Malay tenceresini devirdikten dört ay sonra Murtaza öldü. Kimseye haber vermeden öksüre öksüre öldü. Gittim anama söyledim. “Yazık,” dedi. “Eli, kömürden toprağa hiç değmedi.
Bakü Komünü
1917-18’nin Bakü kentinde kimler yaşıyordu ve neler oldu? Bu güzel kentte, Azeri, Ermeni, Malakan, Kürt, Gürcü, Yahudi, Lezgi, Tat, Alman vb milliyetlerine mensup insanlar yaşıyordu. Ezici çoğunluğu Azeriler ve Ermeniler oluşturuyordu. Bakü bu anlamda bir Azeri-Ermeni şehriydi. Dili, kültürü, açılım ve hayal dünyası zengin bir şehirdi. Bakü mülk hiyerarşisinde, Ermeni ve Rus sanayicileri ile Azeri gemi sahipleri ve Yahudi bankerleri en üst tabakada yer alıyordu. Bunların altında, çoğunluğunu Ermeni tüccar, esnaf ve zanaatkarların oluşturduğu güçlü bir orta sınıf vardı.
Khatu Zeen
Akşamdan çocuklarına “aşê tirş” hazırladı. Kenti gezip geleceğini, merak etmemelerini söyledi. Yorganını üzerine çekti. Şehri örten karanlığı, içine almış gibi karamsarlaştı. Yitik seslerini, korku, kuşku ve endişelerini dinledi. Rüyası onu, gençliğinin dağlarına, Zağroslara götürdü. Dağlar balçıktandı ve güneşte fırınlanmış gibi parlıyorlardı. Akasya, ceviz ve meşe kümelerinin dibinde dinlenen leoparlar, ceylanlar, dağ keçileri, yaban koyunları ve domuzları da balçıktandı. Saldırmıyorlardı birbirlerine. Nasıl olduysa, gelin tülü gibi ince bir sis çöktü birden. Balçık hayvanlar canlandı.
Ablanı Bana Ver
E1-101 nolu koğuş, devrimcilerin varlığından dolayı cezaevinin en seçkin, en şamatacı koğuşu haline geliyor. Tüm devrimciler, Deniz, İbo, Cihan Alptekin, Ömer Güven, Salman Kaya, Necdet Dizman, Kenan Rıfkı Ertuğrul, Bora Gözen, Osman Bahadır ve diğerleri tek bir komün içindeler. Deniz, İbrahim Öztaş’ı komünün pratik işlerini yürütmek için atamış. Komünün yarısı sigara içtiği için sigara giderleri bütçeyi zorluyor. Bafra ile Yeni Harman alınıyor ve tiryakilere her gün birer paket veriliyor. Komün toplam 30-35 Dev-Genç’liden oluşuyor.
Ölü Ömer
Böyle bir çılgınlık yapacağı içime doğduğu için, zavallı babam acı çekmesin diye baltayı on gün öncesinden bilemiştim. Kafam, borç, diyet, kefaret, kıskançlık, haset, korku, kuşku ve balta darbeleri gibi fuzuli belaların istilasına uğramıştı. Tüm bu bela kalabalığını aralayıp, kendime yol açmaya çalışırken, kedi miyavladı, dilim açıldı:
Arzuhal
"Kızım," dedim, "ben tornacı Musa'nın dul karısıyla evlenmek istiyorum. Ne diyorsun?"
"Bekle, anamı daha yeni gömdük," dedi.
"Kuzu gibi saf, samimi, güzel bir kadındır, Musa’nın karısı," diye üsteledim.
"İyi güzel de, " dedi, "Musa öldükten sonra üzüntüden iştahı açıldı o kadının. Göt, göbek, ense fazlalığına kurban etti güzelliğini, sefil bir duruma düştü. Görmek bile istemiyorum. Partisinden atılan, müflis kasaba politikacılarına benziyor. Sen bu mahalleyi boş ver. Biraz bekledikten sonra, git uzak bir yerden getir."
Akıl Belası
1924 mübadelesinde Girit’e gelip yerleşmişler. Babam büyüyünce halama aşık olmuş. Hayatın cilvesi işte, ne diyeceksin. İki aile olmaz demiş. Babam, tırnak geçirememiş olmazlara. Aşkın dört yol kavşağında çakılıp kaldığından ve sevme açısı daraldığından olsa gerek, armadillo gibi kendi içine kapanmış önce; sonra açılmış birdenbire, halamı kaçırıp Atina’ya gitmiş. Orada gerçeği öğrenince, Yunanistan’ı terk etmeye karar vermiş, doğruca Fransa’ya gelmişler. Halam Lyon’a, Babam da Paris’e yerleşmiş.
Kürecik'den Dersim'e
Kapıyı aralayıp, kar aydınlığına çıktık. Gün boyu yağan kar, geceleyin tipiye dönüşmüş, patikaları kapatmıştı.
"Keseden gidelim," dedi İbo.
"Batarız, kapanmış patikayı izleyelim," diyecektim vazgeçtim. Pantolonlarımızın paçalarını yün çoraplarımızın içine soktuk. İbo önde, ben arkada, toz kara vurduk kendimizi. Zamanı ve mekanı körleştiren bir kar aydınlığı içinde, bata çıka vardık ana yola. Aç tilki izlerini, baca dumanlarını ve köpek havhavlarını geride bırakarak Kürecik nahiyesinin kahvesine vardık
Okul Arkadaşım İBO
Hepsi de benden sonraki devrelerden okul arkadaşlarım, yaşça benden küçükler, ağabeyleriyim…