Muzaffer Oruçoğlu ağ günlüğü

Heykeller

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

Kurtarıcı İsa Heykeli'nin dibindeki güvercine yem vereyim derken, heykel üzerime yıkıldı. Kollarını iki yana açan, otuz metrelik o dev düşüşten kafamı kıl payı kurtardım, soluk soluğa koştum. Yönü ve tiyneti bulanık, serkeş bir uğultunun içinde buldum kendimi. Kalemlerini pazara ve kargaşaya kaptıran bir yığın türedi yazarla binlerce Volgogratlı insan, 27 metrelik Lenin heykelinin boynuna geçirdiği zinciri çekiyordu. Ne olduysa zincir koptu birden, boynuma dolandı. Soluğum kesildi, kalbim daraldı.

Kesim Pazarı

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

Boşluğu, ard ayaklarının üzerinde yürüyen, tek hörgüçlü bir hecin devesi izledi. Deveyi, iç dünyalarına uğramadan yaşayan koçlar, koyunlar, inekler, tosunlar, mozikler, mandalar. ... Kalabalık, ard ayaklarının üzerinde, ziggurat yolunu kat ederek, kesim pazarının kapısına dayandı. Pazarın kapısında, site belediyesinin görevlendirdiği, hayata çapraz bakan iki genç, montofon boğa bekliyordu. Kapıda bir koç resmi ve büyük harflerle şöyle bir yazı vardı:

“BEN, YAPAMADIKLARIMIN ESERİYİM.”

İŞİD ve KÜRTLER

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

. İdeolojik gıdasını dinin barbar yanlarından alıyor. Bu hareket, bir kısım Arap finans çevrelerine, savaş bezirgânlarına, kurtlar sofrasının artıklarına mahkûm edilen aşiretlere, esnafa ve arkaik yapılara dayanmaktadır. Bitip tükenmez tarihsel mezhep kavgalarıyla aptallaşan, "yeter artık" diye mırıldanan ve mucize bekleyen, umutsuz, horlanmış, yarı aç yığınların bir bölümü İŞİD'in tabanında yerini alıyor.

İyi Edebiyat

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

Durumu iyi değildi. Analitik felsefecileri okumaktan bıktı. Kısır olduğu halde Ishak’ı doksan yaşında doğuran Sara’ya taktı aklını. Kafasını ellerinin arasına aldı. Düşündü. Arttı eksildi. Ağzını elinin tersiyle silerken, Kozmosu hiperkozmostan ayıran sınırı sildi.

“Yetmiş beş yıllık ömrümün en kötü anını yaşıyorum,” diye mırıldandı. “Roman yazamıyorum artık. Zor iş. Kalemimi prangalayan ön görülerden, alışkanlıklardan kopamıyorum. Yerleşik değer yargılarım, beylik biçimim ve anlatım tarzım, Samantha gibi eziyor beni.”

KORKTUM

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

Bütün Asur Tanrıları kaçtı. Eğer günah işlemiyorsam, sanırım dünya işlerine karışmayan bizim güzel Tanrımız Azda da kaçtı. Mezopotamya sisine büründü, Zerdüşti ve Sufi ışıltılar içinde çekilip gitti zaman ötesine. Ve en son, kaçmaz dediğim Melek Tavus da kaçtı. Dayanamadı şehirdeki vahşete. Cümle Ezidiler kaçtı. Yalnız kaldım. Korktum.

DİL ATEŞİ

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

Ölümünden iki ay sonra, onu onun diliyle anlatmak, dolayısıyla kendimi, yani ömrümün özünü özetini, yaşadığım her anın, her ayrıntının bastırılmış hesapsız hürriyetini anlatmak isteği, karşı konulmaz bir güçle benliğimi sarıp sarmaladı. İçimde zaten çocukluğumdan bu yana, özellikle okul sıralarında kendimi kendi dilimle başkalarına anlatamama gibi düğümlenmiş kör bir sıkıntı vardı. Beni günün ve tarihin dışına iten bu habis sıkıntıdan, yazarsam kurtulacağımı sanıyordum.

Mücevher Hanım

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

“Önce şunu bilmeni isterim, benim hayatım hiçbir kadının hayatına benzemez. Gül dalında avaz çeken bülbül neyse, ben oyum. Çok şey yaşadım, hiç kendimde kalamadım. Eğer hayatımı iyi kaydeder de romanlaştırırsanız bütün kadersiz kadınlar okur, ibret alırlar. Bu arada senin hayatın da kolaylaşır. Eğer karar verirsen, bugünden anlatmaya başlarım.”

Besbelli ki kadın, varlığını gösterebileceği bir araç arıyordu. “Hayatını dinlemeden karar veremem,” dedim. “Roman yazmak kolay değil.”

Kriz

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra alış veriş merkezindeyim. Her biri diğeri tarafından kurulan ve yadsınan insancıkların içinde; alış veriş arzusunun cezalandırdığı kadınların ve kadınsı davranışlara ve meziyetlere sahip erkeklerin içinde; sürekli suç işleyen ve sürekli vicdan azabı çeken işsizlerin içinde. Şişmanlar, sıskalar, çocuklar, yaşlılar, kıçı açıklar, tıpalılar. Kum gibi kaynıyorlar. Ciddi, gülünç, garip insanlar. Kendilerinden yana yürüyen bu insanların mutluluğu araması, bulması diye bir şey yok, mutluluk bunları buluyor, tabi bin kişiden birini.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
RSS - Muzaffer Oruçoğlu ağ günlüğü beslemesine abone olun.