İnsanda Aklın Oluşumu

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Duygu, bilinç, düşünce, sorgu, akıl ve diğer tüm nöronlarımız;

Duygu, bilinç, düşünce, sorgu, akıl ve diğer tüm nöronlarımız; almış olduğumuz vitamin ve proteinlerin oluşturduğu, canlı kimyasal (Dopamin) enerjiyle harekete geçerler. İkinci aşamada yaşadığımız çevre, sosyal ortam, olumlu olumsuz olaylarla oluşan kültürel bilgiler, insani karakterimizi var edenlerdir. Bunları bizler ya bilimsel eğitim uygulamalarıyla nitelikli konuma getiririz veya saçma sapan masalsı uydurmalarla, geri şekilde yaşarız. Zihnimizde (Bilinçte) toplanan soyut bilgi ve tasarımları somutlayan biyolojik güdü makinesi ise, adeta görev bölümü yapmış olan beynimizdeki kortekslerdir.  Söz konusu biyolojik enerji güdülenmesi, yaşadığımız koşullar ve kültürün niteliğine göre somutlaşmaktadır. Aynı zamanda bu, akıl niteliğimizi de belirliyor.

Nasıl ki evrenin oluşumuyla ilgili kesin bilgilerimiz sınırlı olup, diğer büyük bir bölümünü hayal ederek yorumlamaya çalışıyorsak, insan beyni de benzer bir yapıya sahiptir. İmgesel, soyut şekilde başlayıp, daha sonra simge ve kavramlarla birlikte uygulamalarımız, insanlaşmaya doğru atılan adımlarımızın ölçüsüdür. Bu bakımdan somutlaştırarak kavramsallaştırdığımız kültür, tüm yönleriyle bilinip ona göre yaşam pratiği koymak, insan olmaya hizmet etmektir. Kişi hayatı boyunca yarattığı ve öğrendiği kavramları, “Üst İnsana” uygun şekle dönüştürmediği sürece, daha çok sorunlarla boğuşarak yaşar. Ve böylece art niyetli güçlerin maşası olmaktan kurtulamaz. Bilincimizdeki soyut, somut kavramlar, bizi biz yapan olduğundan, yemek içmekten daha önemlidir. Bunları nitelikli yapıya dönüştürmek yine bizim elimizde. Kısaca aklın tarifini yaparak daha net anlamaya çalışalım.

Akıl: (Us) Düşünerek ürettiğimiz ve çevreden edindiğimiz bilgilerin, arınarak üst aşamaya dönüşmüş halidir. Bu insanı hayvandan ayıran en temel özelliktir. İnsansı ortak özelliklere sahip maymunların dışında, beyin yapısına sahip diğer canlı türler gerek beyin kapasitelerinin küçüklüğü gerekse farklı evrimleştiklerinden, akılsal yeteneğe sahip değiller. Söz konusu canlılar duygu ve hislerle belirli bir bilince sahip olup, düşünce benzeri hareketler gösterseler de akıl yeteneğinden yoksundurlar. Düşünce ve akıl bu bakımdan çok büyük bir öneme sahip. Buna basit, çarpıcı bir örnek vermek gerekirse; hiçbir hayvan geleceğinin ne olacağı ve geleceğin nasıl gerçekleşeceği ile ilgili, en ufak hayal, düşünce, akıl ibaresine sahip değildir. İnsan ise, tüm yaşam enerjisini geleceğini daha iyi şekillendirmeye harcayan tek canlıdır. Geleceğin daha insani koşullarda yaşanması için nitelikli, düşünsel kültür ve akla sahip olmadan, bu hiçbir zaman gerçekleşmez. Birçok konuda ifade edildiği gibi düşüncesi gelişmeden ya da yarı düşünerek hareket eden her insan, hayvan atalarından tamamen ayrışmamış demektir. Düşüncesi gelişmeyen insan, hiçbir zaman akıllı sayılamaz.

Felsefecilerin ifade ettiği gibi “İnsan düşünen hayvandır”. Ne zaman insan nitelikli düşünceye sahipse, hayvanlardan ancak o zaman ayrışır. Niteliksiz gelişmemiş düşünceyle yaşıyorsa kişi, yarı düşünen hayvan demektir ki bu insana hakaret değil gerçeğin tespitidir. Bir insan birebir yaşadığı olayları ve yaşananlardan yeterli, doğru, sebep, sonuç deneyimlemesi yapamadıkça, asla akıllı olamaz. Çünkü akıl; soyut, somut tüm deneyimlerin %99 oranda arınarak netleşen saf, temiz bilgi ve tecrübeler bütünüdür. Filozof Bacon'un belirttiği gibi “İnsanın doğasında akıldan çok delilik vardır”. Delilik, diğer ifadeyle hayvani özelliğe işaret eder ki hayvanların, deli insanlar gibi her an ne yapacağı belli olmayan bir durumdur bu.

İnsan doğduktan en az yedi yaşına kadar akılsızlığıyla, işlenmemiş madene benzer. Özellikle bu yaşa kadar çocuklar anne, baba ve çevresine bakarak yaşamını yorumsuz içgüdüsel sürdürür. Her şey doğal tepkime şeklindedir. Beyin gelişimini tamamlayıp sorgulama dönemine giren çocuk, artık birey olmaya başladığından, sürekli içgüdüsel tepkimeyle yaşamanın insani özelliği körelttiğini anlar ve sorgulama yeteneğini geliştirir. Ya da tam tersi düşünme, bilgi edinme ve sorgulamayı zahmetli görüp, içgüdüsel yaşamayı sürdürür. Yaşamı sürekli içgüdüsel tepkimeyle sürdürmek, hayvanlarda olduğu gibi ölçüsüz, sınırsız, taklitle yaşamaktır. Bu da insanın yalnızca ego, süperegoya bağımlı yaşaması demektir. Sınırsız, ölçüsüz, ego ve süperegoya bağımlı yaşamak, eğitimli eğitimsiz büyük bir çoğunlukta mevcuttur. Üst derecede eğitim görüp yaşamı sorgulamak yerine, bu imkanını yüksek çıkarı için avantaj olarak kullanan insan da hayvanidir. Gerçek ve doğru sorgulama, öz disiplinden uzak maddi, manevi saplantılarla yaşayan insan akılcı (Rasyonalist) değildir. Kendisini arıtmış gerçek akıl sahibi insan/insanlar; hangi koşullarda olunursa olsun, maddiyata ihtiyacı kadar değer verirken şahsi, akraba, etnik, inanç, siyasal grup, sınıf ve toplulukların, temel insani haklarının dışında, farklı hiçbir desteği sunmaz ve bunlara eleştirel bakmayı bilendir.

İnsan beyin yapısı, aklımızın alamayacağı derecede çok fonksiyonlu, sınırsız hareket kabiliyetine sahip olduğundan, insanı sürekli bilinçli olmaya sürükler. Bu hazine derinliği, insan ve maymunların dışında, diğer canlı türlerde her zaman sınırlıdır. Hayvansal canlıların hepsi içgüdüye göre hareket ederler. İnsan beynindeki sürekli ileriye sıçrayışlar, her insanın psikolojik, inançsal, sosyal, siyasal, bilgi, kültür yapısına göre şekillendiğinden, kültürü yarım, yanlış olan insanlarda, narsist özellikler daha etkindir. Bu da sınırlı basit içgüdüsel çıkarların dışında insanın ileriye sıçrayışını engellediği gibi doğru, yeterli sorgulamadan uzaklaşmaktır. Dünya toplumlarının çoğunluğu, bazen devlet yönetimlerince bazen de bireylerin kendi pasiflikleri yüzünden yarım, yanlış bilgilerle narsist, hedonist yaşarlar. Narsist, hedonist güdünün etkin olması irrasyonal yaşamaktır. Ne hazindir ki bu yapıdaki birey ve toplumlara İrrasyonal yaşıyorsunuz, rasyonal yaşam bu değildir denilmesine rağmen, kolayca ikna olmayıp gerilikte ısrar etmekten büyük haz alırlar. 

Tüm akılsızlıklar her zaman gerek birey gerekse devlet yönetimleri tarafından gerçekleşen bir durumdur.  İstisnaların dışında dünyanın çoğu devletleri, irrasyonal suçlamaya maruz kalmamak için sözde akılcı toplum olma adı altında toplumu eğitime tabi tutarlar. Diğer taraftan verilen eğitimse kendi din, ırk, güç ve hakimiyetlerini öven faşist bilgilerden ibarettir. Sahiplendikleri kültürü milim eleştirmezler. Kendi elleriyle insanlarını irrasyonal yaptıklarını bildikleri halde bunu önemsemezler. Çünkü gerek bireysel gerekse topluluk açısından, ego ve süperegoyu yüceltmeyen hiçbir anlayış ve düşünce, sınırsız maddi manevi varlıklara sahip olamadığını çok iyi biliyorlar. Halbuki uygarlıklarda dahil günümüzdeki dünyanın tüm modern devletleri, mevcut olan akılsızlığın en büyük nedeninin, herkesin bir an evvel en zengin, en güçlü, tek üstün ben, biz olmalıyız düşüncesiyle hareket ettikleri içindir. Dünya insanlığının akılsızlıkta geldiği noktayı bir kez daha ifade etmek gerekirse, başta devletler olmak üzere bireylerin çoğunluğunun üçyüzlü davranmasıdır. Özünü ve dünya yaşamını empati yaparak sorgulamayan her birey, her toplum ve devlet, gelişmemiş insansı özelliğe sahip olup, genelde zekâ ve taklit yeteneğini kullanarak yaşar. Bu noktada üzerinde durulması gereken diğer bir ayrıntı, dünya toplumlarının çoğu, akıl ile zekayı birbirine karıştırarak anlam yüklemeleridir.

Halbuki bazı insanlar yüksek seviyede zekaya sahip olurken akıllı değildir, bazılarıysa akıllıdır ama yüksek seviyede zekaya sahip olmazlar. Ve iki farklı insan yapısının ortaya koyduğu pratik tamamen birbirine zıttır. Diğer taraftan hem akıllı hem de zeki insanlar insan üstü olanlardır, bu da her toplumda parmak sayısını geçmez. Doğuştan belirli bir ölçüde her insan zekaya sahipken, hiçbir insan doğuştan akıllı değildir. Akıllı olmak; önce bilincin bilgilerle dolmasıyla başlayıp, derince düşünebilmek, empati yaparak sorgulamak, deneyimleyerek kendisini doğru eğitip arındırmakla mümkündür. Kendi kendisini eğitip arındıran birey, her toplumda istisnadır. Tüm bu gerçekler üzerinde durulmayıp, bilimsel temelde hareket edilmediği için dünya toplumlarının çoğunluğu, nitelikli akla sahip değildir.

Sıraladığımız içsel ve dışsal yaşam güdülenmelerimizin katalizörü, beyin nöronlarımızdır. Bize hareket et, bak, gör, duy, kokla, ara, git, sor, incele ve en mantıklısını yap biçimindedir. Bu tepkimeleri doğru, bilimsel, bilinçli yönlendiren kişiler zeki ve akıllı insanlardır. Yanlış, yarım yönlendirenler akıl yoksunudur. Hücresel tepkime ve sinyallerin doğru yönlendirilmesinin formülü empati, sorgulama ve analitik davranmaktır. Ne yazık ki çoğu kişi içsel ve dışsal gelen bu uyarılarla analitik davranmak yerine, kendisini yormayan basit egoist duygulara göre hareket edip cevap olmaya çalışması, birçok alanda geri kalmasına neden olmaktadır. Ya da doğuştan itibaren sahip olduğu zekâ gücünü kullanarak, bir şeyleri değiştirmeye çalışırken, bunu daha çok kendi menfaatinde kullanır. Akıllı insan ise hiçbir zaman egoist, bencil, narsist davranmaz. Bilgi ve analitik gücüne göre her zaman adaletli davranır. Zeki ama akıldan yoksun insan ile, akıllı insan arasındaki temel fark tam da buradadır. İnsanların pratiğinden anlaşılacağı gibi çoğunluk sorgulayıcı analitik yaşamak yerine içgüdüsel, basit egoyla hareket etmektedirler. Ve devamında birilerini taklit, takip ederken, genelde bunu tapınmacı şekilde gerçekleştirirler. Bunun daha somut örneklerini, çağımızın modern toplumlarının yüksek derecede ego ve süperego doğrultusunda düşünüp, hayvani yapılarını henüz aşamadıkları içindir.

Dünya nüfusunu oluşturan birey, grup, topluluk ve her devlet, kendilerine göre bir akıl yöntemi bulmuş olsalar da yaşam pratikleriyle, her türlü ahlaksızlık başını alıp gitmiş durumda. Buna akıl demek gerçek insani özelliği inkâr etmektir. Kimse gocunup alınmasın, dünya insan toplumlarının büyük çoğunluğu irrasyonal yaşıyor. Sorgulama ve analitik nöronların çalışmadığı veya yüksek çıkarlar için sakat, yarım şekilde çalıştıran birey, toplum ve devletlerde akılcılık aranamaz. Yine buna sebep olan diğer bir nokta, düşünce ve sorgulama hücrelerini çalıştırmak her zaman zahmetli, öz disiplin gerektiren iradenin gösterilememesidir. Sorgulamayı zahmetli, uğraştırıcı gören hantal, tembel, asalak, taklitçi kişi, toplum ve devletler, utanmadan bunun adını akılcılık, bilimsellik ve düşünerek yaşamak koymuşlardır.

Yaşanan gerçeklerden anlaşılacağı gibi insanlığa bu zamana kadar empoze edilen düşünce ve akılcılık; çevre, canlı, doğa ve insan katliamı yapılarak, sınırsız varlıklara sahip olmak olmuştur. Ve dünyada yalan, hırsızlık, savaşlar son bulmadığına göre, bunların hepsi dünya toplumlarının hayvani karakterden kurtulamadığını somut kanıtlarıdır. Gerçekten akılcı olan birey toplum ve devletler, öz savunmanın dışında savaş kültüründen uzak dururken, gereksiz varlıklara ihtiyaç duymazlar. Aklın oluşumunda sihir aranmamalı. “Aklın anahtarı; sorgulamak, analitik düşünmek, öz disiplin iradesiyle bilgililerini arındırmaktır”. Dünyamızda doğayı, yaşamı sorgulamadan yaşayan iki canlı tür vardır. Bunlardan birisi hayvanlar, diğeri basit çıkarları için her türlü entrikayı çeviren yarım düşünen insancıklardır. Bu yüzden günümüzün modern insanı dahi, hayvanlar kadar hissedip düşünerek yaşadığı için akıllı değildir. Akıl; sadece insanın sahip olduğu ve hayvanlardan ayrıştığını gösteren en somut özelliğidir.

Cemal Zöngür

__________________ 

Doğam Cüceloğlu. İnsan ve Davranışı

https://evrimagaci.org/soru/bilinc-ve-akil-sadece-insanda-mi-var-6378

 Bilinç ve Akıl Sadece insanda mı var? İnsanlar; gezegenimiz üzerindeki en ileri düzeyde düşünebilen hayvan türüdür; ama düşünebilen tek hayvan türü değildir. Beyni olan her hayvan düşünebilir, planlayabilir, kararlar alabilir. Sadece insan bunu bir (veya birkaç) adım ötede yapar. Nasıl ki çitanın karaların en hızlı koşan hayvanı olması, diğer hayvanların koşamadığı anlamına gelmiyorsa; insanların gezegendeki en ileri düzeyde düşünebilen hayvan türü olması, diğer hayvanların düşünemediği anlamına gelmez. Kaldı ki, yapılan tüm bilimsel araştırmalar, diğer hayvanların da; özellikle memeliler ve kuşların da çok ciddi düşünme, algılama, karar verme yetenekleri olduğunu göstermektedir.                                                                                           

Kategori: 

Yorumlar

Aydın Can  kullanıcısının resmi

Aydın Can (doğrulanmadı) tarafından tarihinde gönderildi

Gelişen teknoloji ve hızlı haber,ve paylaşım ,bilgi hızla yayılmasına rağmen,neden insan ilişkileri toplumlar yozlaşıyor?
Elinize sağlık önemli konuyu işlemışsin.

Bektas TOSUN kullanıcısının resmi

Bektas TOSUN (doğrulanmadı) tarafından tarihinde gönderildi

Akıl mı? Herkeste var. Kullanan az. Kimi kiraya vermiş, kimide biat edip, yoldundan sapmıştır.
En mazlum hayvanlardan tavşan dahi sıkışınca, atılıp yüz tırmalay biliyor. Tavşanın beyni bazen
en güçlü beyin gibi geliyor bana. "Kullanılmayan demir paslanır" sözü, kullanılmayan beyin de koyunlaşır galiba.
Sen uyandırmaya devam et. Hayya; "İy insanlar sizlerinde bir beyniniz olduğunu keşfettik" diye yeni
bulmuş gibi haykırsan, çoğu insan "bak bizde de beyin varmış" diye konuşacaklar.

İnsanların IQ'sü 25 ile-250 arasındaki fark hiç yok gibi...
Çünkü, hepsi insan görünümlü. Tayyo'nun beyni 75 !Q olsada, devleti yönete biliyor.
geri kalanı hesap et yoldaş. Güzel konular seçiyorsun kutlarım.

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...