Pazarcık nam-ı diğer Markaz

Yusuf Değirmenci kullanıcısının resmi
“Az anlamak, ters anlamaktan iyidir.” Anatole France

Ne garip bir yurt. Herkesin merakını cezbeden şirin bir diyar. Kürdistan’ın Akdeniz’e açılan kapısı… Türkiye sınırının az ötesinde gülümseyen küçücük bir ülke gibi! Hem gururlu, hem mütevazı, hem samimi, hem soğuk... Her şeyin toplamından bir parça almış, severek ve severken terk etmenin felsefesini kendi öz iradesinin dışına itmiş bir topluluk. Düşüncede homojen fakat yaşamda heterojen. Yalnız bununla kalsa anlaşılmak adına sınırlarının bir anlamı olurdu. Ama öyle değil, sınırları batıya sonuna kadar açık dururken, doğuya sonuna kadar kapalıdır. Bu ne anlama geliyor? Bu sorunun cevabı çok basittir; kendine yabancılaşmanın kötülüğüdür. 

***

Bir toplum neden kendine kötülük yapar ki? Kürtler yapar! Aleviler de yapar! Kürt Kürt’ten ne ister sorusu da can alıcıdır! Ya peki Pazarcık Pazarcıklıdan ne ister? Bu çok daha ilginç bir soru gibi geldi! Anlaşılmayı beklemek burada devreye giriyor. Anladığın oranda o sık dillenen yurt sevgisi bir başka şirin oluyor. Şirinlik dediğimiz şeye başkası dokunuyorsa, gözlerimiz her hangi bir yeri seviyor demektir. Oysa Pazarcık her hangi bir yer değildir.

***

Sana ait olanı sevmek yetmiyor bazen, sahiplenmek ve sevindirmek gerekiyor. Bu da özgür iradenin kendine gelmesiyle mümkün... Çalınmış iradenin istemi anlamanın merkezidir. O potansiyel var. İstemek ve almak gururumuzu daha da pekiştirecektir. Pazarcık bunu istiyor ve şirinliğine dokunacak elleri samimiyete davet ediyor. Binlerce Pazarcıklıyı, Elbistanlıyı vd... bir arada görmek bir özgürlük potansiyelinin olduğunun kanıtıdır. İstem var, düşünceler güzel... Ele güne karşı sahiplenme, yurtseverlik, devrimcilik, kendi olma ve de kendi özgünlüğünü savunma eğilimi, demokratik bir toplum olduğumuzun kanıtı gibidir. Buraya kadar her şey yolunda. Bir sorun yok. Kuşku da yok. Yalnız bir parantez açmak gerekirse, (-Pazarcıklı bireyler yalnız kaldıklarında aynı iradeyi gösterebiliyorlar mı? İnsan yalnız kaldığında, kendisi ile ve bazen yakınındakiler ile baş başa kaldığında aynı duygu ve iradeyi sergileyebiliyor mu? Çünkü insanın en samimi hali yalnız kaldığında ve çevresindekilerle (akraba vs...) ortaya çıkar... İnsanın en samimi halidir yalnızlığı, eğer yalnızken bu değerler benimdir diyorsan, doğru yoldasın ve de vicdanlısın...-)

***

Her şey daha güzel olacak iradesinin, güven tazelemesi geçmişten günümüze emek veren tüm canlara da saygıdır. Pazarcık güzeldir, daha da güzel olmasını umut edenler arkasına bakmalıdır. Geri dönüşü olmayan yollardan geçen bir toplum olmak istemiyorsak, geride bıraktığımız toprakları yeşertmenin zorunluluğunda irade gösterip, sahte, hesapçı, bizi bizden çalanı reddetmektir. Reddetmek özgürlüğün ilk adımıdır -ki o ilk adımı Pazarcık tarihinde Erdallarla kanıtlamıştır. Şimdi her şey daha kolay ve imkânlar daha elverişli ise ta başında ortaya konulan irade beyanını yenilemek istenilendir. Pazarcık bunu hak ediyor ve bekliyor.

***

İnancın yitimi insanlığın yitimidir. Sitemler ederek değil ve de bireylerin değil toplumun donanımındaki iyiliğin, güzelliğin hesabını yaparak ve sahiplenerek özgürlüğe dokunmak erdemli olmanın şahaneliğidir. Bireyler geçicidir. Çıkarcıdır. Bencildir. Oysa toplum, bireyin de fren mekanizmasıdır. Kendinden kaçmış topluluklarda bireylerin oyunları sahte olur. Sağlıklı bireyler yaratmak istiyorsak, toplumun kendini toparlaması gerekiyor. Toparlanan toplum, toparlanan bireydir. Pazarcık, bu anlamda toplumsal düşünerek kendisi olmalıdır. Olmak zorundadır. Çünkü dünya yanarken seyirci olmak aydınlığı yakalamış bir topluma yakışmıyor.

***

Bu anlamda ‘Öz yönetimle özgür kimliğe’ sarılmanın tam zamanıdır. İnsanlığın, Aleviliğin vazgeçilmez erdemliliği ile sandığa gitmek sahiplenmenin gerekliğidir. Yarınları kazanmanın yönetimini ele almak ve toplumcu komünal yönetimler oluşturmak Pazarcık’ın ruhuna yakışan bir davranış olacaktır. Kişilerin değil toplumun kazanması ancak bu anlayışla değer kazanacaktır. Bu güne kadar Pazarcık’ı yönetenler bizden değildi. Bizden çalan, bir anlayışın fiili yürütücüleriydiler. Onlar her şeye sahiptirler. Her şeyleri var. Fabrikaları, futbol takımları, paraları vs… Ve yalnız sahip olmadıkları kendi öz değerleridir. İnkârcıdırlar… Gerici ve ahlaksızdırlar… Hiçbir bedel ödememiş bu zatlara oy vererek iktidara taşımak küfürdür. Bize küfür edenlere değil, sevgiyi egemen kılmak isteyenlere yüzümüzü dönmek yaşamsaldır. Öze dönmenin tam zamanı Pazarcık olmalıdır.

 

degirmenci.y@gmail.com

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...