12 Eylül

Cennet Bilek kullanıcısının resmi
Umutların umutsuzluğa dönüştüğü, devrimcilerin, demokratların, yaşamındaki unutulmaz depremin yaşandığı binlerce hayatın talan edildiği, asırlar geçse de belleklerden silinmeyecek bir dönemden geçiyordu insanlık. Devrimcilerin, işkence tezgâhında inlediği, dünyanın dört bir yanına mülteci olarak savruldukları, yok edildikleri yıldı. 1980 Sonbaharı devrimcileri, demokratları da soldurmuş, dilini kültürünü bilmediği ülkelere savurmuştu.

Direnişlerin az, ihanetlerin çokça yaşandığı, umutların söndüğü, aydınlığın karanlığa gömüldüğü, kitapların yakıldığı, dostlukların unutulduğu, bir merhabanın esirgendiği, özgürlüklerin bastırıldığı acı yıllar... Darbeciler silindir gibi ezip geçmişti ülkemiz aydınlarını, devrimcilerini.

Oysa ne kadar da görkemliydi, yürüyüşlerimiz. Mitinglerde ettiğimiz yeminler ‘Bıkmadan, usanmadan, yılmadan, kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğime ant içerim!’ diye haykırdığımız zamanların üzerine kara bir gölge gibi çökmüştü postal sesleri.

Sanki ölü toprağı serpilmişti mücadele coşkumuza, nedenini anlamak kolay değildi. Belki şabloncu, ülke gerçeğinden uzak tespitlerimiz, belki de sabırsız, maceracı çıkışlarımız, belki de umutlarımızı sistemde arayışımızdı neden.

On binlerce insan zindanlara dolduruldu. Bir güç sandığımız kurumlar, dernekler, sendikalar, apoletlilerin talimatları karşısında sıra sıra dizildiler zindanlara. Susturuldular, zindanlarda sadece bedeni değil, ruhu da öldürmeye çalıştılar. En amansız işkencelerden geçtiler, değme faşist marşlar, ırkçı düşünceler sosyalist beyinlere zorla zerk edildi...

Kuşkusuz direnenler de oldu yaşamı pahasına, yere düşmüş onuru yükselten ışık oldular gelecek kuşaklara. Ama ihanet karabasan gibi ülkenin üstüne çökmüştü bir kere. Önce ana kuşlar terk etti yavrularını, her biri uzak diyarlara göç ettiler. Kalan yavrular ise saldırıya açık ve acımasızdı, avlandılar birer birer…

Herkes gölgesinden korkuyordu, bir evden bir eve ziyaret büyük cesaret işiydi. Daha düne kadar etle tırnak gibi birbirine kenetlenen binlerce, on binlerce insana ne olmuştu? Verilen sözler unutulmuş herkes kendi başının çaresine bakıyordu. Kışlarımız yanan kitaplarla ısınıyordu.

Birçok evde karartma geceleri yaşanıyor, alelacele evler boşaltılıyor, adresler değiştiriliyordu. Polisiye yaşam beyinlere taht kurmuştu. Baş kopunca gövde çürümeye başlarmış, çıkar çevrelerine de gün doğmuştu. Herkes rakiplerini anarşistlikle, komünistlikle suçlayarak tasfiyeye çalışıyordu.

Darbe yöneticileri, laiklik söylemi altında, uydurma ayetler ve hadislerle en gerici propagandalar içindeydiler. Toplum sindirilmiş, dağılmıştı. Bunca baskı arasına sıkıştırılan ekonomik kararlar yoksulun üç beş lokmasını da elinden alıyordu. Meşhur kışla talimatnameleri anayasa olarak dikte ettiriliyor, kazanılmış hak ve özgürlükler birer birer kaldırılıyordu.

Yurtdışına giden ana kuşlar mültecileştiler. Elbette içlerinden vatanına, halkına davasına bağlı insanlar da çıktı.

Silvan'da Ağıt Kitabının giriş yazısından...

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...