Amerika, Suriye'den Neden Çekildi?
Bütün bunların bilimsel analizi yerine, idealist övünmeci (Şoven) ırkçı ve ukala duygunun bilince yerleşmesi, bölge halkının geri ve cahil kalmasındaki en önemli sebeplerdendir.
Bütün bunların bilimsel analizi yerine, idealist övünmeci (Şoven) ırkçı ve ukala duygunun bilince yerleşmesi, bölge halkının geri ve cahil kalmasındaki en önemli sebeplerdendir.
Amerika Devlet Başkanı Turamp'ın Kudüs'ü İsrail'ın Başkenti olarak görüp bununla ilgili kararnameyi imzalaması ve öncesindeki tüm yaşananlar, İsrail ve Kudüs'ün tarihini yeniden gözden geçirmeyi şart koşmuştur. Analizler bağımsız ve demokratik bir bakış açısıyla yapılmadığı sürece, bölgedeki gerçekler anlaşılmadığı gibi din savaşları da bitmek bilmemektedir.
Serseri kurşun misali nerede durur bilinmez!
İçimdeki Şizofren Melek
Bu akşam;
Şiire sol yanım ile girmem gerekiyor,
Ki düşünmek; anlatmak ağır suç
Sağ ım kan kusturur sınır ötesinde!
Şiiri kalemime göre dikleştiriyorum!
Mürekkepten çalmayı düşünmedim hiç..
Sokaklar taşıyamaz gerçekleri,
Umut ışığı kısıldıkça, kısıtlandı düşler
Her şair kendi sözleriyle asıldı
Her söz yazarının dudaklarında patlar
Gayrı İnsanlık kendi içinde bile!
Kendine yasaklarla güne başlar..
“Görebildiğiniz yere kadar gidin.
Oraya ulaştığınızda daha
uzağı da görebileceksiniz.”[1]
Charles Dickens’ın, “Zamanların en iyisiydi ve de zamanların en kötüsü,” saptamasıyla betimlenen bir kesitte; öncesiyle Suruç Katliamı, sonrasındaysa coğrafyamız ve Ortadoğu açısından sarsıcı sonuçlara yol açan ve Ceyda Karan’ın, “Cehennemin kapılarının aralanması”; Nilgün Cerrahoğlu’nun “Ateş çemberi” olarak betimledikleri bir realiteyle yüzleşiyoruz…
Bu kanlı gelenek bu topraklarda hep vardı. Bu görüntülere bakarken, sanki 1915'e üç gün kalmış gibiyiz,
Sanki Madımak'ı izliyoruz gibiyiz.
Ve sanki 6-7 Eylül'ün sabahına son gecenin sabahındayız.. baltalar bilenmiş, kılıçlar kınlarından çekilmiş ve kim hangi mahalleyi tarumar edecek çoktan bellirlenmiş gibi..
Kürt ve Türk'ün bin yıllık İslam kardeşliği dünyanın en kanlı sokak savaşıyla son buluyor....
Dokunmayın bağların güllerine,
Etmeyin beyler dalları kırmayın!
Kıymayın baharın sümbülüne…
Bağlar tatlı, nazlı bir yâr gibidir,
Güllerin, nergislerin diyarıdır,
Değmeyin bahara, gülistanlara…
Kuş, kelebek, böcekleri canlıdır.
Yetti, ey ağalar-beyler etmeyin,
Asla ormanlara ateş vermeyin;
Efendiler kirlinmiş ruhunuzla…
Yürekleri de koparıp sökmeyin.
Dünyamıza da dokunup bozmayın,
Doğamızı kirletip karartmayın,
Bırakın savaşları, çıkarları…
Uçaklarla ateşler yağdırmayın.
Dizinin dibine otururdum dedemin
Çözülürken dili söylencelerin
Hain, ağacın kurdudur derdi evlat
İçten içe kemiren beyni
Mir Bedirhan’ların özgürlük düşüyle başladı
İhanet ihtirası Yezdanşer’lerin
Bu gün dünün aynasıdır
İhanet çemberinde kaybolurken
Ateşten düşlerimiz
Kapattım şimdi kalbimin tüm kapılarını
Ey soyumun soysuz itleri! …
Yedi kilit vurdum kalbimin kapılarına artık
Patron-ağa devletinde
Şaştım kaldım olanlara,
Dindarlara, yobazlara,
Kaba saba insanlara,...
Eli kanlı eşkıyalara, zalimlere, zorbalara,
Hahamlara, keşişlere, imamlara, dedelere…
Hiçbiri hak, hukuk bilmez yoksullara kinleri var,
Katilleri, canileri savunurlar mağdurlara hep söverler!
Kapitalizmin bir oyunudur,
Ortadoğu kan akıyor!
Anadolu hep ağlıyor,
Gelen bir zalim giden de zalim Tatvan, Şırnak hep yanıyor
Türkiye’nin dış politikasında dışlanmışlığı kutsayan tavrı, Erdoğan’ın giderek hırçınlaşan söylemleri ve doğrudan kendi cephesinin temel aktörlerine, İsrail’e, ABD’ye ve AB’ye yönelik kükremeleri, en hafif tabiriyle, kamuoyunu ve yorumcuları şaşırtıyor.
Bilgi ve yorum kirliliği içinde abartılı bir spekülasyon da ben yapmak istedim: