Çünkü tarih şunu hep kanıtlamıştır; elinde silah, sınırsız yetki olan her insan, kolay şekilde canavarlaşabiliyor. Öz savunmacı örgütlenmelerde en ufak suiistimale meydan verilmemelidir.
Mevcut dünya gerçekliğinde öz savunmaya dayanan askeri örgütlenme olmadan, yaşamak hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu yüzden halkını insanca yaşatmayı düşünen siyasi oluşumlar, siyasal teorileri kadar askeri örgütlenmeleri de şarttır. Doğada her canlı, kendi savunmasını alarak yaşar. İnsan her zaman savunmaya ihtiyaç duyan bir varlık olarak, bu savunmasını doğal çerçevelerde gerçekleştirmelidir. Adını savunma koyup başkalarının malına, canına, topraklarına tecavüz, saldırı, katliam, soykırım amaçlı askeri örgütlenmelerin, faşizm olduğu bilinmelidir. Dünya devletlerinin çoğu askeri olarak sınırsız her türlü silaha sahip olduklarından, öz avunmaya dayanan askeri örgütlenmeyle uzun vadeli yaşama devri bitmiştir maalesef. Bu yüzden her yapı önce öz savunmasını oluşturup, diğer tehlikelere karşıysa kendilerine yakın gördükleri küresel güçlerden destek almak zorundadır. Tamamen gerici, ırkçı faşist ulus devletlere güvenerek hayatta kalmayı düşünmek, celladın kılıcına kelleyi uzatmaktır.
Özellikle Türkiye’de çoğu sol anlayışlar, sözde demokratik yollarla iktidara geldiklerinde, her şeyi halledeceklerini ifade etmelerine rağmen, yüzyıldır bırakalım iktidar olmayı siyasi parti olarak bir arpa boyu yol almış değiller. Bunun temel nedeni, halka uymayan ithal ikame teoriler ve askeri politikaların olmayışı. Halk bu politikaların kendilerine uymadığını gördüğünden, solu doğru düzgün ciddiye almadı. Örneğin bazı devletlerde siyasi, ekonomik krizlerden faydalanıp iktidara gelen sosyalistler, halka doğru, yeterli umut veremediklerinden kısa sürede dağılıp yok olmuşlardır. İnsan ve siyasi anlayışların genel ortak karakter yapılarını, felsefi olarak şu şekilde özetleyebiliriz.
İnsan; beyin hücreleri sayesinde soyut, somut düşünme yeteneği ile, her zaman düalist bir bilince sahiptir. İnsanın düalist düşünme ve sınırsız hayal gücü, kendisini doğadaki diğer tüm canlılardan daha gelişkin, karmaşık bir karaktere sahip kılıyor. Tam da bu noktada; insan düalist gelişkinliğinin ölçüsünü ve ayarını doğru şekilde oturtamadığından, dünyanın en vahşi türü olmakta. Yaşanmış ve yaşanması muhtemel olaylar üzerinde olumlu, olumsuz önerme (Soyut- Somut) ve duygulara dayanan düşünceyle, insan kendisini sağlama almak isterken, tasarladığı çoğu savunmalar kendi katliamı oluyor. Birçok şeyde olduğu gibi zorunluluk karşısında savunma adıyla geliştirilen yapılar, yaşanılan şartlara göre değişirken, işin içine varlıkların cazibesi, sahip olma egosu girince insan canavara dönüşmekte. Onun içindir ki çoğu savunmalar amacından sapıp, soy kırımlara dönüşüyor.
Ülke güvenliği adıyla kimyasal ve değişik nükleer silahları geliştirmek, insanın canavar olduğunu ifade eder. Her insan şunu bilmeli ki, yaşamak için öz savunma demek başkalarının malına, canına, kültürüne, sınırlarına, tecavüz, katliam, yapmak değildir. Nükleer silahların kesinlikle güvenlik amaçlı olmadığı, kullanılması durumunda dünyanın yarısında canlı yaşamın son bulması demektir. Kimyasal nükleer askeri yapılanmalara karşı çıkmayan her birey ve toplum, tüm soykırımların ortağıdır.
İnsan diğer taraftan yine düalist duygu ve düşünce yeteneği ile, geliştirdiği gerçek ahlaki kurallarla yaşamayı ilke edinse, tüm toplumlarda göz yaşı ya hiç yaşanmayacak ya da nadiren görülür. Ne var ki insan düşünme yeteneğini daha çok canavarca kullanması neticesinde, ilkel çağlardan bu zamana kadar soy kırımlar yapmaktan utanmıyor. Bu karakterdeki insanın soyu çoğalmaktansa, demografi bilimiyle arındırılıp yeni bir insan türü var edilmelidir. İnsan topluluklarının %99’unu canavar karaktere dönüştüren en büyük etkenlerin başında, aşırı derecede para hırsı (Mammonizm) hastalığıdır. İnsan bu süper hayvani karakterden arındırılmadığı sürece, anormal askeri silahlanma hızla devam edip katliamlar durmayacaktır. Buraya kadar genel dünya insanlığının karakter yapısı özetlemişken, bir de sol ve sosyalistlerin, faşist sömürücü kapitalist burjuvaya karşı nasıl bir askeri örgütlenme yapmaları gerektiği konusu daha da önem taşıyor.
Dünya genelinde günümüze kadar var olmuş sosyalist örgüt ve siyasi partiler içerisinden, sadece bazıları faşizme karşı halkı korumak adıyla, kır ve şehir gerilla örgütlenmesini denediler. Ancak Sovyetler Birliği, (Rusya) Çin, Kuzey Kore ve birkaç örgütün dışında, hiçbiri kalıcı askeri örgütlenmeyi geliştiremedi. Bugün ise teknolojinin astronomik düzeyde gelişmiş olması, kır ve şehir gerilla tarzı askeri örgütlenmeleri bitirmiş durumda. Peki.! haklı davaların savunuculuğunu yapan siyasi düşünceler, halkı nasıl savunmalıdırlar veya nasıl bir askeri örgütlenme geliştirmeli?
Makalenin tüm bölümlerde ifade edildiği gibi “Yaşama Dokunan Örgütlenme Modelinden” hareketle emeği, insanlığı savunanlar, halkla birlikte yaşayıp, eli silah tutacak herkesi öz savunmacı pozisyonda hazırlayıp, faşist saldırıları önlemek zorundalar. Bu örgütlenme yaşanılan bölgelere göre legal, illegal olabilir. Ve her türlü baskı, sömürü tehlike yok oluncaya kadar, silahlı halk gücü var olmalıdır. Demokrasinin (D’si) olmayan devletlerde iktidara gelelim, ondan sonra her şeyi düzeltiriz diyen sol siyasi anlayışlar ya siyaseti bilmediklerinden ya da bilinçli oportünistlik yapıyorlar. Bu birazda aç tavuk kendisini darı ambarında görür örneğini hatırlatıyor. Askeri öz savunmaya uzak duran sosyalist ve komünist düşünceler, emek düşmanı ulusal yapıların ömrünü uzattıklarını bilmelidirler.
Haklı olarak kendi öz savunmasını oluşturan emekçi halk, ileride daha düzenli ve kalıcı askeri örgütlenmeye dönüşse dahi, canavar kapitalizmin askeri gücü karşısında etkisi artık tamamen sınırlıdır. Gerçek adalet, hak, halk savunucuları büyük saldırıları engellemek için istemeyerek te olsa, ya caydırıcı silaha sahip olmak zorundalar ya da kendisine yakın gördüğü, küresel güçle müttefiklik mecburidir. Esasında sosyalistlerin nükleer silahlanma veya küresel süper güçlerle müttefiklik yapmaları, karşı oldukları bir durumdur. Fakat faşist saldırıları durdurmanın başka bir yolu olmadığından, böyle bir tercih zorunlu olarak doğuyor.
Diğer taraftan her türlü silahlanmaya karış üçüncü bir çözüm yolu, uluslararası (Enternasyonal) örgütlenmedir. Bu yöntem hem çok uzun vadeli hem de zahmetli ve meşakkatlidir. Çünkü temel mantalite de uluslararası diplomasi vardır. Bunu da hümanist, demokrat, çevreci, feminist, LGBT, sol, sosyalistlerin her yerde gösteri, toplantı, diplomasi yaparak gerçekleştirmeleri gerektiriyor. Diplomasiye devletlerin çoğu bilerek müsaade etmeyeceklerinden, fazla umutlu olunmamalıdır. Emekten, adaletten, insanlıktan yana olanlar, hesaplarını dünyanın bu üç gerçekliğine göre yapmak zorundalar.
Dünyanın her yerinde gelişmiş ya da gelişmemiş kapitalist burjuvazi, kendi yaşamını tehlikede görmediği sürece, hiç kimseye demokratik en ufak hak hukuk tanımaz, tanımamıştır da. Ne zaman emekçi halk güçleri askeri olarak güçlü olmuşsa, burjuvazi o zaman geri adım atıp birtakım hakları insanlara tanımıştır. Türkiye gibi Orta Doğu gericiliğinin batağına saplanmış, her şeyi ile çarpık kapitalist bir ülkede, emekçiler öz savunmasını geliştirmek zorundayken, küresel müttefike de ihtiyaçları vardır. Öz savunma geliştirilirken, Türkiye devletinin topluma empoze ettiği gibi asker ve güvenlik güçlerini kutsayan ırkçı, dinci, şovmen gericiliğe düşülmemelidir. Çünkü tarih şunu hep kanıtlamıştır; elinde silah, sınırsız yetki olan her insan, kolay şekilde canavarlaşabiliyor. Öz savunmacı örgütlenmelerde en ufak suiistimale meydan verilmemelidir.
Kaynaklar:
1-Frederic Engels- Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni. Sol Yay.
2-R. G. Peffer-Marksizm Ahlak ve Toplumsal Adalet. Ayrıntı Yay.
3-Alaaddin Şenel-Siyasal Düşünceler Tarihi. Bilim ve Sanat Yay.
4-Abdullah Öcalan-Sosyalizmde Israr İnsan Olmakta Isrardır.
5-Noam Chomsky–Güç ve İdeoloji Üzerine. Best Yayınları
6-Yoal Noah Harari–Sapiens. Kolektif yayınları.
7-Robert Ezra Park–İnsanın Doğası. Pinhan Yayıncılık.
8-Alfred Adler–İnsanın Doğası. Payel Yayınları.
9-David Egleman-Domingo Yayınları.
10-Wilhelm Riech–İnsanın Doğadaki Yeri. Payel yayınları.
11-Şeyla Benhabib–Marksizm Evrensellik ve Birey. Ayrıntı yayınları.
12-Charles Keit Maisels-Uygarlığın Doğuşu. İmge Yay.
13Yalçın Küçük- Sovyetler Birliğinde Sosyalizmin Çöküşü. Tekin Yay. –
14-İsmet Arkın- Politik Ekonomi. 2 Cilt. İnter Yay.
15-Karl Marks- Kapital. 3 Cilt. Sol Yay.
16-SSCB Enstitüsü Bilimler Akademisi-Politik Ekonomi. 2 Cilt. İnter Yay.
17-J. Kauczyinski-İşçi Sınıfı Tarihi. Sosyal Yay.
18- A. Abendroht-Avrupa İşçi Hareketleri Tarihi. Sosyal Yay.
19-Levis Mumford-Tarih Boyunca Kent. Ayrıntı Yay.
20-Agnes Heller-Bir Ahlak Kuramı. Ayrıntı Yay.
21-Eugéne Enruquez-Sürüden Devlete- Ayrıntı yay. –
22-Richart Senett-Kamusal İnsanın Çöküşü. Ayrıntı Yay.
23-Doç. Dr. Hüseyin Özgür, Doç. Dr. Murat Okçu. Dünyada Yerel Yönetimler. Üniversite Ders Kitabı.
24-Jugen Habermas-Kamusallığın Yapısal Dönüşümü. Üniversite Ders Kitabı.
25-İsviçre Hükümet Modeli ve Yönetim Şekli. Almanca Wikipedi.