Safran Çiçeği, Öykü
Bir roman okudum. Kuyumcu inceliğiyle işlenmiş bir roman. İncelikli, derin ve insanı alıp ta gerilere götüren. Ağlatan. Aşık ettiren bir roman. Sayfalar ilerledikçe bir insanın her zaman nasıl kendi doğal çevresini aradığını ve doğal çevresinin içinde nasıl rahat ettiklerini görüyoruz. Ermeni Katliamından sonra yaşanan trajedileri okudukça roman sizi alıp götürüyor. Romanın yarattığı atmosferin içinde yaşadıklarınız da aklımıza geliyor. Başkası olmanın acısını yaşayanlar olarak, onların duygularıyla bütünleşiyorsunuz.
Bir Türk olarak Kürt, Ermeni, alevi, solcuları, anarşistleri yazmıştı. Aykırıydı alabildiğine. Farklıydı. İnce ve narin bir ruha sahip olduğunu her bir paragrafında hissettiriyordu. İnsanlıktan yanaydı. Eşitlikten yanaydı. Eserleri insan kokuyordu baştan sona. Ve romanlarında bir şiirsellik de vardı. Ama şair yanını bilmiyordum. Sınırsız Kitap ve Yayıncılık’tan çıkan, ‘’Geçtiğin Yollar Benim’’ adlı şiir kitabıyla da şairliğini ispatlamış. Yine zifiri karanlığın ortasında küçücük bir ışık hüzmesi aramış. Karanlığa savaş açmış.
Bu son yıllarda okuduğum en iyi romanlardan biri Babil'de Sürgün adlı kitap. İnsanı alıp geçmişe götürüyor; dayak yiyişlerimize, hakaretlere... Çocukluğumuzda yaşadığımız ayrımcılıklar bir bir gözlerimizin önünde geçiyor. Kitabı okurken hüzünleniyoruz. Düşünüyoruz. Kadim halkın evladını kendisine konu aldığı için, sevinçli hiçbir anına rastlamıyoruz. Ve insanı bir kimlik arayışına götürüyor. Romantizm, sosyoloji, felsefi ve psikolojik öğelerle romanını daha da zenginleştirmiş. Ekseninde ise insanlık var.
Ne güzel sevecen olmak, bir şeyleri özlemek gibi... İnsan, güzel insan nelere kadir derler; onu var eden en yakınındakilere bakış açısı, o bakışın yarattığı duyguların saflığı işte. Sevmek bu olsa gerek... İnsan sevmeyi biliyor dedirten bir kitap 12 Eylül’de de Çok Güldük Netekim / Anamdan İnciler - Necmettin Yalçınkaya, Ozan Yayıncılık.
Söğüt kitabında kendi ülkelerinden uzaklara (İsviçre) savrulmuş çeşitli uluslardan insanları anlatıyor. Mucizevi Hayatlar insan hikâyelerinden oluşuyor. Kitapta böyle 24 öykü yer alıyor.
Aşkın sevginin, kadın-erkek ilişkilerinin, yaşanan iç hesaplaşmaların ve ikilemlerin, cinselliğin cesurca ve sansürsüz aktarıldığı bu kitapta, kimi zaman insandan umudunu kesip hayvan sevgisine sarılan bireylerin yalnızlığına, büyük şehrin insanı insandan ve kendinden uzaklaştırışına acılı gözlerle bakacak, bir hayvanın insandan beklentilerinin farkına varıp onları daha çok seveceksiniz.
güneş kızıl kızıl hoşçakal demeden evrene
sevdama ruhunu ekle sonsuz sevginle
gidelim doğduğum yere
Lorca'nın aşk kuşarı eşliğinde
Ad: Sınırın Az Ötesi
Yazar: Yusuf Değirmenci Yayın evi: Sınırsız Kitap ve Yayıncılık Tür: Nehir Şiir
Kayalıklarla, yasemin dallarının en bakir, insan ayağı değmemiş yerlerinden geçerken, şifalı dağ otları, gizlenmiş kuşlarla, uyuyan vaşakları uyandırarak, gözyaşı ve kasvetle beslenen o hüzünlü toprakların derinliklerine doğru gidiyorlardı.
Yabani keçi yollarını takip ederek, bilinmez, belden yukarısı çıplak ateş cinlerinin olduğu vadilerden geçtiler. Kadınlarının ağıtlarıyla yolları beklenen kaybolmuş adamlarının ekmeğini yediler. Su perilerinin inşa ettiği nehir oyuklarında, çatlaklardan sızan bin bir renkli düşsel ışığın kollarında uyudular.
"Sorgulamada hiç sır vermeyip de cezaevinde veya çıkınca mücadeleyi bırakanları biliyoruz.
Arkadaşlarını ele verip de cezaevinde kendisini yenileyen, çıkınca iyi mücadele eden ve ikinci kez işkence tezgahına düştüğünde ise hiç sır vermeyenleri de biliyoruz.