Çakıl Taşı/ Saadet Erdoğan

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Bir derenin kenarında şirin bir köy evinde dünyaya gelmişim. Cılız, küçücükmüşüm. Köyde “bu kız yaşamaz“ demişler. Anne yüreği, doktora götürmek ister beni. Babamın deyimiyle iki buçuk lira etmezmişim. Oysa büyüdüm, mutlu oldum kendi küçük dünyamda. Çocukların dünyası ailesidir. Mutluluğu da mutsuzluğu da orada arar. Sevgi dolu bir anne, çalışkan bir babam vardı. Daha ne isterdim ki… Öyle çok beklentim yoktu, küçük şeylerle mutlu olmasını biliyordum. Zaman ilerledikçe hayatın gerçekleriyle yüzleşmeye başladım. Ben değil, o bana şekil vermeye başladı. İlkokul, ortaokul derken kısa yoldan bir meslek edinmem gerekiyordu. Öyle de yaptım. Bir tek amacım vardı, her koşulda insanlara yardımcı olmak.

Yıllar nasıl da su gibi akmıştı. Neden ah çekilir bilinmez. Hâlbuki hayatımızın en uzun dönemi, öğrenim sonrası, savaşa gider gibi uygulama zırhına büründüğümüz o sancılı süreçtir.

Yer Gaziantep, sene 1983. Yatlı okulun dört yılını geride bırakıp mezuniyet sınırına dayanmıştık. Bir yanda seviniyor, diğer yandan da arkadaşlarımızdan ayrılacağımız için üzülüyorduk. Aslına bakarsanız, neyin ne olacağını bilmiyor, her şeyi tozpembe görüyorduk. Elimize diploma diye bir kâğıt tutuşturulmuş, dört yılımızı geçirdiğimiz “Hababam“ ayarındaki sınıfımızdan ayrılmıştık. Hababam dedim de öyle tembel falan değildik. Kısacası, hem matrak, hem de idealist bir sınıftık. Belki bir gün yaramazlığımdan bahseder de güldürürüm sizi.

Valizlerimizi aldık doğru eve. Kimi iline, kimi köyüne… Bense baba evi olan köyüme. Ankara‘dan tayinlerimiz belli olana kadar bekleyecekmişiz. Fakat günler geçiyor tayinimden ses yoktu. Merkezde oturan arkadaşların çoğu göreve başlamıştı bile. Sonra öğrendik ki, tayin mektubum gelmiş, bir yere takılıp kalmış. Neyse geç de olsa çıkmıştı ya. Zarfı büyük bir heyecanla açtım. Nereye çıkacak diye merak ediyorum. “Ah, Kahramanmaraş!“ Sevinçten uçuyorum. Yalnız, çalışacağım yeri İl Sağlık Müdürlüğü belirleyeceği için kendimi frenlemem gerekiyordu. Babamla hazırlanıp Maraş‘a gittik. Babam, Bertiz‘e çıkmasın da nereye çıkarsa çıksın“ diyordu. Galiba geri yerlermiş. İl Sağlık Müdürlüğünün tayin bölümünde elimize bir kâğıt tutuşturuldu. “Aha burası“ dendi.  Bir de yol harcırahımı almam için ne yapmam gerektiğini söylediler. Görev yerim; Elbistan‘a bağlı Karamağara Sağlık Ocağı...

Tekrar köyümüze döndük. On beş gün içinde görev yerimde olmam gerekiyormuş. Bu arada amcaoğlu Yusuf‘la konuştuk. O daha önce görmüş orayı. Elbistan‘a şu kadar uzaklıkta, oldukça kalabalık bir köymüş. Ondan sağlık ocağı yapılmışmış. Diğer bir özelliği ise dağlarla çevrili çukur olmasıymış. Kuyu gibi yani. Gökyüzünden başka bir yer gözükmezmiş. Sonra ekledi. “Ha unutmadan söyleyim“ dedi. “Köyün meşhur bir delisi var. Köyün girişinde gelen araçları durdurur para ister, vermeyenlerin aracını taşlar.“ Tam da öyle oldu, kuzenimin anlattıklarını bir bir yaşamaya başladık.

Çok sıkılırdım. Bazen boğulur gibi olurdum. Penceremin önüne kurulur, sessizce ağlardım. Köyümü düşünürdüm. Köyün önünde alabildiğine uzanan kızıl tarlaları. Tek tük meşe ağaçlarını, kel bayırları… Evimizin önünde kışın alçalıp, yazın kabaran dereyi… Kenarında toplanan çakıl taşlarını… Keşke orada olsam da bir çakıl taşı olsam derdim. Küçük, kırmızı bir çakıl taşı.

9.08.2014  Ankara

Çakıl Taşı

 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...