Sen Benim Annem misin?

Sibel Karakız kullanıcısının resmi
Talih henüz yedi yaşında küçük bir kız. Annesinin nazlısı. Her istediğini yaptıran. Şımarık mı şımarık. O ne yemek istiyorsa akşama o yapılıyor. Annesinin sırtına binip o şekilde gezmeye bayılırdı. Kısacası bir dediği iki edilmezdi.

Annesiyle uyumak isterdi. Özellikle kışın annesi küçük kızın yatağını ısıtana kadar birlikte yatarlardı.
Annesi hamileydi. Doğum yaklaşmıştı. Artık onunla yeterince ilgilenemiyordu. Erkenden sızıp kaldığı oluyordu. Biraz bu duruma üzülse de ne olup bittiğinin pek de farkında değildi küçük kız.
Sekiz kardeşlerdi. Talih'in kendisinden büyük ve en büyüğü on beş yaşında olan üç abisi, bir ablası ve kendisinden küçük üç erkek kardeşi daha vardı. Dokuzuncusu yoldaydı.
 60’lı yıllardı. Marttı ve soğuktu hava. O selvi boylu anne çam ağacı gibi devrilmişti yatağına. Bir yatıyor bir kalkıp oturuyordu. Talih onu uzaktan izliyordu. İnlemeye başlamıştı.  Dayanamadı Talih, annesinin yanına usulca yaklaştı ve elini tuttu:
"Üşüyorsan bugün de ben ısıtayım seni" dedi.
 Annesi gülümsedi, elinin tersiyle alnından akan teri sildi. Talih'in başını yüreğinin üstüne koydu. Sonra da iki koluyla sardı, kulağına eğilip:
"Bir kardeşin daha geliyor" dedi usulca ve devam etti. "Şimdi sen git yat, yatmadan önce de ayağına bir çorap giy. Yoksa ısınamazsın"
Talih omuzlarını silkti. Gitmek istemiyordu. Dudaklarını büzdü:
"Bana ne, bana ne gitmem işte! Kardeşim doğsun sonra yatarım" diye ısrar etti. 
Anne on yaşındaki kızı Kader'e seslendi:
"Al bacını yatağına götür"
 Kader onu zorla yatağına sürükleyerek götürdü. Bir süre uyumamak için direttiyse de sonunda uykuya daldı.
Sabah bir çığlık sesiyle uyandı. Gözlerini ovuşturuyordu. Etrafına şaşkınlıkla bakıyordu. Bütün kardeşleri ağlıyordu. Babası avazı çıktığı kadar bağırıyor, "Nasıl olur, nasıl olur? Sen bu çocukları ve beni nasıl bırakıp gidersin? diye feryat ediyordu. Tüm konu komşu evin içine doluşmuş,  dövünüp duruyorlardı.  Talih korkulu gözlerle yatağında fırladı, annesinin yanına koşmak istedi. “Annee” diye bağırdı. Annesi ortalarda yoktu. Hiç kimse onu duymuyordu. Herkes közün üstüne basıyor gibi acı içinde bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu. Annesini aradı. Bulamadı. Sonra yatağında olduğunu düşündü. Oraya doğru yöneldi.  Yatağındaydı. Yüzü örtüyle kapatılmıştı, görünmüyordu. Örtüyü kaldırıp annesinin yüzünü görmek istedi. Yaşlı bir komşusu uzaklaştırdı onu. Kader ablası sıkıca sarıldı ona. Ağlayarak o kötü haberi verdi:
"Annemizi kaybettik, annemiz gitti, annemiz yok artık"  Çığlık atıyor, gözlerindeki yaşlar sel olmuş akıyordu.
Annesi evde komşu kadınların yardımıyla doğum yapmaya kalkmıştı. Fakat doğum sonrası bebek kurtulmuş anne ise fazla kan kaybından ötürü hayatını kaybetmişti.
Talih her ne kadar kabullenmese de artık yalnızdı. Evin her yerinde, annesinin hayali vardı. Onsuz ne yapacağını bilemiyordu. Özellikle akşamları onun için çok zordu. Ne onun istediği yemekleri yapacak ne de onu şımartacak bir annesi vardı artık. Zaman geçip gidiyordu. Onlara bakacak kimseleri yoktu. Komşuların yardımı ve babasının yaptığı yemeklerle karınlarını doyuruyorlardı. Ağabeyleri ve ablası da yemek yapmaya, ev işlerine alışık değillerdi. Yani öksüzlüğe hazırlıksız yakalanmışlardı.
Talih annesini kaybedeli henüz on gün olmuştu. O akşam birden hastalandı. Bir türlü uyuyamıyordu. Annesini çok özlemişti. Sürekli ağlıyordu. Yanında olsun onu iyileştirsin istiyordu. Bunu ne kardeşlerine ne de babasına söylemedi. Sadece annesini istiyordu yanında. Ayağa kalktı ve kapıyı açtı dışarıya çıkıp annesini çağırmak istedi. Annesi hasta olmasına dayanamazdı, mutlaka onu duyar gelirdi. Aklında bunlar geçerken kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açtı. Dışarıda müthiş bir fırtına vardı. Lapa lapa kar yağıyordu. Her yer bembeyazdı, gündüz gibi olmuştu ortalık. Evlerinin önünde bir taş vardı. Üstüne oturdu. Ellerini açtı:
"Hızır, Hızır ne olursun annemi bana geri gönder. Onu bir dakika olsun göreyim sonra tekrar gitsin" diye yalvardı. Bunu birkaç kez tekrarladı. Baktı annesi ortalıkta gözükmüyor, bu kez,
"Haydi annem ne olursun gel. “ diye seslenmeye başladı. “Seni bir dakika göreyim, iyileşirim hemen. Bak çok hastayım. Ne olursun gel annem" diye seslendi dakikalarca. Baktı yine bir hareket yok…  Acılar içinde kıvranırken,  gökyüzünden gözlerini ayırmıyordu. Gördüğüne şaşırdı birden.
 Kocaman ve simsiyah bir şey gökyüzünden aşağıya doğru iniyordu.  Kendisine doğru gelen karartının ne olduğunu anlayamadı, ama umutlanmıştı. Sevinçle ve merakla karartıyı gözlerini kırpmadan takip ediyordu.  Karartı yaklaştıkça belirginleşiyordu, onun simsiyah ve kocaman bir kuş olduğunu anladı sonunda. Ellerini hiç indirmedi gökyüzünden. Kuş süzüle süzüle gelip avucunun içine kondu. Talih hiç kımıldamadan öylece kuşa bakıyordu. Sonra göz göze geldiler. Talih bu defa sevinçten ağlıyordu, hıçkırıyordu. Duaları kabul olmuş annesi onun sesini duymuştu. Bu kuş annesi olabilir miydi, yoksa annesi kuş olup geri mi gelmişti? 
"Sen benim annem misin?" dedi incecik sesiyle fısıldayarak kuşa. Bir süre öylece bakıştılar. Sonra kuş gak gak gak sesleriyle geldiği gibi göğe yükselerek gözden kayboldu. Kaybolduğu son ana kadar ondan gözlerini ayırmadı Talih. Annesiyle özlem gidermiş gibiydi. Gözlerinde yaşlar süzülse de dudaklarında mutlu bir gülümseme vardı. Oturduğu taşa tutunarak kalktı. İçeri girip tekrar yatağına uzandı. Üşümüştü, bir süre titredi ama sonra huzurlu bir şekilde uyudu.
O günden sonra Talih kendini annesiz hissetmedi. Annesi gökyüzündeydi ve onu izliyordu. Sesini duymuş uçarak yanına gelmişti. Hızır'a inanmıştı ve ona minnettardı. Çünkü açılan ellerini boş bırakmamıştı Hızır.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...