Sen gerçekten bir kahramansın

Ali Vafi kullanıcısının resmi
Çarşıda karşılaştık... Kısa bir selamlaşmadan sonra: “Yazar Bey, yaz…” dedi. “Ne yazayım?” dedim. “Benim söyleyeceklerimi yaz.” “Belki sizin söyleyecekleriniz dine veya bir ülkeye karşıdır. Özellikle şimdiki İranlılar kiliseleri doldurmuşlar…”

 “Sen de biliyorsun ki benim dosyam ne siyasi ne de dini. Ben sadece ekmek parası kazanmak için Türkiye'ye geldim. Ve şimdi de o şansı benden aldılar. Şimdi bu söyleyeceklerimi yaz...”
 “Hangi söylediklerini?”
“Mesela benim bir kahraman olduğumu yaz...”
“Ne yaptın da kahraman oldun? Yoksa mültecileri bu zorluklardan sen mi kurtardın?”
“Hayır bayım... Ben sadece kendim için kahramanım.”
 “Nasıl yani? “
“Kışın üç ayı; eksi yirmi derece buz gibi bir havada; parkta, hastanenin bekleme odasında ve metro tünellerinde yattım.”
“İşini neden bıraktın?”
 “Ben işi bırakmadım, iş beni bıraktı!”
 “Nasıl yani?”
 “Hava soğuyunca, inşaatta amelelik yapmak son da ondan...”
“Kış aylarında düşünüp hesap yapmadın mı?”
“Tabi ki de düşündüm: 1500 Lira patronumdan alacağım vardı. Bu parayla, pansiyonun birinde bir oda kiralayıp idare ederim diye düşünmüştüm...”
“O zaman ne oldu da bu kadar biriktirdiğin parayla parkta yattın?”
“Patronum paramı vermedi ve ben bu ölümcül soğukta beş parasız kaldım...”
“Ne oldu da patronundan paranı alamadın?”
“Patronum da parasız kaldı.  Gerçekten, kimin patronuma bizim İranlıların Türk Devletinden aylık 800 lira aldığımızı söylediğini bilmiyorum. Bu yüzden beni fazla umursamıyordu. Ne zaman ondan para istesem ‘Git de devletin verdiği 800 lira ile kışın sonuna kadar geçin dur’ derdi.”
“Sen İranlıların devletten para almadığını ispatlayamadın mı?”
“Bunu ispatlayamadım, üstelik patronum bizim valilikten de para aldığımızı iddia ederdi.”
“Siz ne dediniz?”
“Ben ona açıkladım: Vali sadece üç ayda bir 100 lira ödüyor, dedim. Her seferinde Vali bu paranın ihtiyacı olan Türklerin hakkı olduğunu söylüyor... Hatta iki gün önce onu ankesörlü telefondan aradım ve dedim ki, şu an 4 aydır Vali o 100 lirayı bile ödemedi. Bir de dedi ki; önümüzdeki ayın 16’sında toplantı yapacaklarmış. ‘Eğer toplantı yapılırsa ve İranlılara para ödemeye karar verilirse, o zaman o parayı almak için geleceğiniz tarihi duyuracağız,’ dedi.”
“Sonuç ne oldu?”
“Hatta eğer vali bu parayı bana verse bile; günlüğü bana sadece 1 liraya geliyor, hatta 5 ay sonrasına kadar olan ödemelerle bana sadece günlüğü 50 kuruşa geldiğini açıkladım...”
“Patronun ne dedi?
“Sen de evin hapishanesindeki polisler gibi sadece ifade alıp sorguluyorsun!”
“Arkadaşım, sen benden senin gibi bir kahramanın hikâyesini yazmamı istedin; Ben olayı tam olarak bilmezsem, senden bir kahraman yaratamam.”
“Siz her şeyi duydunuz, şimdi benim bir kahraman olduğumu yazın.”
“Sizin söylediklerinizi ancak bir mültecinin sıkıntıları olarak yazabilirim. Ama siz bir kahramanın özelliklerini taşımıyorsunuz.”
“Ben Samad Behrangi’nin hikâyelerindeki kahramanlardan daha kahramanım. Ben o kahramanların çektiği bütün sıkıntıları çektim. Eğer onlar sadece kitaplarda kahraman olmuşlarsa, ben gerçek dünyada bu yoklukları çektim... Ben defalarca barların, restoranların ve pazarların önünden geçtim ve param olmadığı için hiçbir şey alamadım. Ve bir kahraman gibi dayandım. Hiç şikâyet etmedim. Bu arada benim 5 gündür tam bir öğün yemek yemediğimi biliyor musun? Ben de Eskişehir halkı gibi günümü bir simit ile geçiriyorum.”
Yüzüne baktım, suratı sararmıştı, aç olduğu her yerinden belliydi. Adamakıllı bir para cebimde yoktu ama onu yemeğe götürüp bir şeyler ısmarlamaya karar verdim. Sanırım o benim bunu düşündüğümü anlamıştı.
Gözlerime baktı ve benden uzaklaşırken: “Bunları yazmayı sakın unutma!” dedi.
Arkasından seslendi: “Gel de bir şeyler atıştıralım. Bu acelen niye?”
“Parka gidiyorum. Bu gece orada yatacağım.”
“Bir saat daha geç git. Gel de birlikte bir şeyler yiyelim.”
 “Olmaz, Yazar Bey olmaz! Geç kalırsam yerimi başka bir İranlı (...) kapar. Ben orada daha rahatım. Hem  hava da güzelleşti.”
Ben ona bakarken içimden ’Samad Bahrangi’nin kendisi bile senin hikâyeni dinleseydi, derdi ki; ‘SEN GERÇEKTEN BİR KAHRAMANSIN!’

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...