Gündem’e, Düne ve Bugüne Dair…[1]

Sibel Özbudun kullanıcısının resmi
“halkımın damlayan kanını gördüm

ve ateş gibi tutuşuyordu
her damla!”[2]
 
Bu benim Gündem’e ilk gelişim değil. Yıllar önce, “kirli savaş” döneminde daha çok -orada yaşadığım için- Ankara’da, ama aynı zamanda İstanbul’daki merkez ile Diyarbakır büroda gözü pek genç gazetecilerle yan yana olmanın onurunu yaşamıştım. O zamanlar, gazeteyi yanılmıyorsam Gültan yönetiyordu… Yurdusev haber müdürüydü. Hüseyin dış haberlerde, Ali ve Emine Kültür-Sanat servisindeydiler… Koordinatör yanılmıyorsam Sanlı’ydı…
Hem Ankara, hem İstanbul, hem de Diyarbakır bürolarda gördüklerim, yaşadıklarım, tüm bir ana akım medyanın başını kuma gömdüğü, üç maymunları oynadığı o şom günlerde, bir özveri destanıdır. Tek sermayeleri özgürlük tutkuları ya da ezilen, kanayan bir halkla dayanışma duyguları olan o gencecik, deneyimsiz ama gözü kara kadın ver erkeklerin, hiç kimsenin bırakın yazmayı, görmeye cesaret edemediği olayların ardından nasıl vazgeçmeyen bir ısrarla koştuklarının tanığıyım. Cebinde beş kuruş olmaksızın habere otobüsle, hatta yürüyerek giden, sabah toplantısında boy göstermeyen arkadaşları için “acaba gözaltına mı alındı, vuruldu mu?” kaygısını yaşayan isimsiz kahramanların emeklerinin ürünüdür bu gazete… Ateşi söndürmemek için emeklerini ve bedenlerini yakıt edenlere selam, buradaki günlerini ikbale tahvil edenlere lanet olsun!
Gündem’in gerçekten de dudak uçuklatıcı bir tarihi var. Merkezi bombalandı; muhabirleri faili meçhullere kurban gitti, yasaklar, gözaltılar, işkenceciler, savcılar hiç peşini bırakmadı.
Keşke bu yazı bir “nereden nereye geldik!” yazısı olabilseydi! Oysa devletin “kirli savaş” konseptinde hiçbir değişiklik yok. Genç gazeteciler yine tutuklanıyor, faili meçhuller yine sahnede, güvenlik güçleri, savcılar, hâkimler yine iş başında, insanlar yine gözaltında kaybediliyorlar. Ve Kürt coğrafyası yine kan revan. Üstelik 1990’larda dahi görülmemiş şeyleri yaşıyoruz: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri, ellerinde Cizre’de “Türk güvenlik güçlerinin Cizre’de etrafı sarıp yüzden fazla insanı canlı canlı yaktığına dair raporlar” bulunduğunu açıklayalı ne kadar zaman oldu ki?
Bu uğursuz döngü kendini bir kez daha yinelerken, ana akım yine başını kuma gömmüş, görmüyor, duymuyor, söylemiyor. Ya da en saldırgan ve en çirkin yalanlara sarılıyorlar… Tıpkı o zamanlar yaptıkları gibi…
Kim ne derse desin, bu ülkenin sınırlı da olsa, manipüle edilmiş de olsa, Susurluk nezdinde devletin kirli yüzüyle yüzleşmesi, muhalif ve mimlenmiş medyanın hedef tahtasındaki gazetecilerinin özverili ve ısrarlı çabaları sayesinde gerçekleşmiştir. Ana akımın “anlı şanlı” gazetecileri, Susurluk kazası vesilesiyle 100 yıllık uykularından uyandıklarında, onların o güne dek görmezden geldikleri, hatta “iliştirilmiş muhabirler” olarak boşa çıkartmaya çabaladıkları haberlerini didikleyerek aydılar, “derin devlet” dedikleri T.C. gerçeğine…
Aynı şeyi bir kez daha yaşayacağımızdan eminim. Bugün “terör örgütü kentleri yaktı, insanları öldürdü” haberciliğine sarılanlar, Batı’da gerçekleri dile getirme cüretini gösteren bir avuç insan hakları savunucusu, devrimci, aydın üzerine sürek avı düzenleyenler, bir gün gelecek uyku sersemi, “Vay canına,” diyecekler; “meğer neler olmuş!”
Gündem’in bu nedenle her bir acının, her bir zulmün kaydını düşmeyi sürdürmesi gerekiyor. Bu coğrafyayı eşitlikçi ve özgür bir kardeşlik sofrasına dönüştürmeye yönelik nihai hesaplaşmada bu kayıtlara çok ihtiyacımız olacak…
 
9 Temmuz 2016 07:39:17, İstanbul.
 
N O T L A R
[1] Gündem, 10 Temmuz 2016…
[2] Pablo Neruda.
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...