Z’aman’sızım

Savaş Yadırgı kullanıcısının resmi
Nereye baksam acı

Nereye dönsem ölüm ayrılık
Acının ayrılığının da bir tanrısı olmalı
Yoksa ne menem şeydir bu
Her yürekte ağu kalsın
                                 ***
Bir kimsesizlikti bizi birbirimize bağlayan. Şefkate muhtaç, acısı uzun, kabuk tutmayan yaralarımız vardı yüreğimizde. Birbirimizin kimsesiz hüzünlerine tutunmuştuk. Sahipsiz zamanların kayboluşluklarıydı. Sanki küssek, yetim çocukları gibi sahipsiz kalacaktı gözyaşlarımız.
Sahi o zamanlar ayaklarımız değmiyordu değil mi yeryüzüne? Ermeni bağlarının asma dalları gibi ellerimiz ayaklarımız birbirine karışmış, tek bir beden gibi ruhlarımız iç içe geçmiştik. Sanki dünya ikimiz için dönüyordu. Ve kimselerin duymadığı en güzel şiirler ve şarkıların dizeleriydik. Bir bakışımız; nasıl da farklı zamanlara savururdu benliklerimizi? Kokularımız; başımızı döndürecek kadar büyülü değil miydi? Ya dokunuşlarımız?.. Ellerin ellerimde, kalbini duyardım. Terlemiş, ıslak, nemli ellerini... Bir çiçek ezilmişti de ellerine, özsuyu, kokusu bulaşmıştı. Tenlerimiz değdiği zaman birbirilerine; kanımız alevlenip etimizi nasıl yakardı? Beni çiçekli bahçelere götüren.
Mutluyduk. Ya da öyle sandık. Mutlu olunca mutsuzluğun bıçağı da keskinleşti. Kendimizi kestik her sözde, her dokunuşta. Hayallerimizden alacaklı iken, yalanlar avuçlarımızı yaktı. Düşürdük elimizden bir düşü. Ağlarla derin sulardan çekilen balıklara döndük, nefes almak için açılıp kapanan ağızlarla binlerce balık. Her nefeste boğulduk, her nefeste boğulduk.
Ne olmuştu sonra; nasıl her şey cam gibi tuz buz olup, bin parça acıya dönüştü?
Aramıza ne girmişti de sırtımızı dönüp kör karanlığa karıştık?.. Oysa tüm insanları hiç değilse köprü altındaki çocukları ısıtacak kadar büyüktü sevgimiz... Hüzünlerimizi paylaşıyoruz şimdi kimsenin umursamadığı bir zamanda. Masada papatyalar, yarım içilmiş sigara paketi, üstü yırtık not defteri, bir kalem, bardakta şarap...
Evet; ben bir yanlıştım belki.
Senin hatalarından oluşan koca bir pişmanlık. Sarı laleler, kasımpatıları, unutmabeniler, kimin içindi? Her çiçek bir çoğulluktu kendi yalnızlığında. Hepsi şimdi sana ulaşamama hüznüyle kurudular raflarında.
Sigaralar yakıldı, yakıldı. Yakılan düştü. Hayaldi. Umuttu. Sigaraların her ateşinde, gözlerin hüzünlü yakıcılığı beliriyordu. Her sigara sendin, ne kadar yanarsa, o kadardın bende.
Lanetliydi bu şehir. Hayatın acımasızlıklarında bir yudum sevinç çok görülmüştü. Kendine benzemeyenleri tuhaf gözüyle yağmalıyordu bu gözler. Kendi yanlışlarının diyet borcuyduk. Doğmamış hayalleri boğmakla kirlettik içimizdeki çocuğu.
Bahar ummuştuk dalına küsmüş tomurcuk hüznüyle. Bize düşen iklimlerden bağ bozumu. Bize düşen yalnızlıklar denizinde cam kırığı acılar... Şimdiden neresinden dönülürse dönülsün çıkacağı hüzün... Çokça tuz. Biz değildik yaşayan acılardı. Yaşamak mı dersin bugüne, bir gün daha fazla ölmek mi?..

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...