Cem Vakfı Alevi kurumu mu?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Alevilikle ilgili henüz Türkiye Cumhuriyeti`nde Anayasal ve Yasal herhangi bir değişiklik yapılmadığı halde, sadece Vakıf ve Dernekler Kanununa dayanılarak yürütülen tüm faaliyetlerin, anayasal güvencesi olmadığını herkesin bilmesi gerekir.

 
Cem Vakfı'nı daha yakından tanımak için, Cem Vakfı adını nereden ve nasıl aldığını, bu derneğin kuruluş tarihine derinlemesine bakılması gerekir. Bilindiği gibi 1990’lardan önce Alevilik ve Cem'den bahseden kim olursa olsun, aşağılanıp horlanarak, İslam’a küfür ediyor yaftasıyla suçlanıp resmi ve gayri resmi şekilde cezalandırılıp dışlanırdı.
Alevilikle ilgili henüz Türkiye Cumhuriyeti`nde Anayasal ve yasal herhangi bir değişiklik yapılmadığı halde, sadece Vakıf ve Dernekler Kanununa dayanılarak yürütülen tüm faaliyetlerin, Anayasal güvencesi olmadığını herkesin bilmesi gerekir. Gerçek durum bu şekildeyken, sözde Alevileri temsil ettiği iddia edilen “Vakıf ve Derneklerin” kurulması ne anlama gelmektedir? Sorusu çok büyük bir anlam taşımakta. Çünkü konu siyasal, dinsel ve sosyolojik bir içeriğe sahiptir. Bu yüzden Cem Vakfı genişçe ele alınmadan, Aleviler üzerinde oynanan oyunların nasıl bir tehlike saçtığını çoğu insan anlayamamakta.
Cem Vakfının Anlamı:
Cem Vakfı'nın açılımı; Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi Vakfı anlamındadır. Kısaltılması ise Cem Vakfı şeklimde yazılır. Bu ismin Aleviliği çağrıştıran ve Alevilikle ilgili en ufak bir ortak kültürel bağı bulunmamakta.
Buna rağmen Hz. Ali kelimesi ile Alevi kelimesindeki sözcük ses benzerliğinde yapılan cambazlıkta olduğu gibi, sistem ve işbirlikçileri düz bir mantıkla hareket etmiştir. Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi'nin (CEM) kısaltılması ile, Alevilikteki (CEM) kelimesinin harf benzerliğini, aynı şey olduğu duygusu uyandırılarak yapılan oyun, öyle yenilir yutulur bir olay değil.
Bu tür gerici uyutma, oyalama ve yok etme taktikleri, devşirme yapay Türkik anlayışın 1400 yıllarından itibaren sürekli kullandığı planlardır. Ne hazindir ki, buna benzer oyun ve planlara Aleviler başta olmak üzere Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Arnavut, Sırp, Bulgar Makedon ve Türkler çok rahatlık aldanıp arkasından sürüklenmekte.
Oynanan bu tarz oyunlarla hem Aleviliğin hem de diğer halkların kültürel değerlerinin içi boşaltılıp, koyun sürüsüne benzer toplum tipi oluşturmaktır.
Neden buna ihtiyaç duyulmuştur? Diye sorulacak olursa, düzen sahipleri zaman zaman siyasal ve dinsel sıkıntıya düştüklerinde, bu tür yöntemlere başvurmaktan çekinmezler. Kendilerine birtakım devşirme kişilikler bularak, karşılarındaki siyasal rakiplerini zayıflatma amaçlıdır. Bahsedilen devşirme kişiliklerin şu halklardan oluştuğunu görebiliyoruz.
Kürt, Arap, Boşnak, Arnavut, Sırp, Makedon, Bulgar vb. halkların yanında, Alevilikten uzaklaşmış Kürt ve Türk Kızılbaşlar başta gelmekte. Seçilen bu insanlar sözde bir Türk'ten daha Türk, bir Arap`tan daha Arap, en iyi Müslümanım diyerek kimlik ve ulusal yapısını Arap İslama dayandırırlar.
Cem Vakfı'nın kurucu ve Yöneticilerinin büyük bir çoğunluğu bu mantıkla hareket edip, Aleviliğinden ve etnik kültürlerinden tamamen uzaklaşarak, devletle her türlü işbirliğine girenlerdir.
Bu anlayışın Alevilik diye bir derdi olduğunu kimse iddia edilemez. Çünkü dikkatle izlenildiğinde, yapmak istediklerinin Alevilik adıyla Devşirme Müslüman Şiilik olduğu çok rahatlıkla anlaşılmakta.
Örneğin; isim ve kültürel olarak Alevilikle alakası olmayan Cumhuriyetçi Eğitim Vakfı Merkezi (Cem Vakfı) nasıl olur da Cem Evleri kurup sözde Alevilik adıyla faaliyet yürütebilir? Bu durum Vakıflar kanununa aykırı olup, başka zaman olsa yasaya ve kanuna ters denilerek anında yerle bir edilirdi. Devletin bu mantığında derin bir kültür katliamı yoksa, fiziki faşizm yakın demektir.
Bütün bu soruların cevabını bulmak için, Cem Vakfı'nı kuran ve Başkanlığı’nı yürüten kişi veya kişileri biraz daha yakından tanıdığımızda, devletin ve Cem Vakfının gerçek amacını daha iyi öğreniyoruz.
Cem Vakfı'nı kuran ve Başkanlığı’nı yürüten kişi olarak İzzetin Doğan, aslen Dersimli Kızılbaş Kürtlerdendir. 1938 Dersim katliamından sonra ata ve dedesi Malatya’ya yerleşir. Cumhuriyetin yanında yer alarak, Alevilerin Şii İslam olmaları için ellerinden gelen tüm çabayı sarf ettikleri görülmekte.
Bu tarz kişiliklerin ilk icraatları, başta kendi öz dilleri olan Kürtçe ve Kürtlüğü inkar ederek işe başlar. Ve arkasından ata ve sülalesinin Arap Şii 12 İmamlardan mutlaka birisinin soyundan geldikleri yalanını uydurarak Kürt mü, Türk mü, Arap mı ya da ne oldukları belli olmayan nihilist bir kişilikle ortaya çıkarlar.
Zaten Osmanlı ve Cumhuriyetin temel ideolojisi ve amacı da, böyle ne olduğu belli olmayan, İslam'a sahiplenen hedefsiz ve düşünemeyen nihilist toplum oluşturmaktır. Bu yüzden değil midir? Kürt veya başka etnik yapıdan oldukları halde, sürekli İslamcı Devşirme Türklükte ısrar etmeleri, kendilerini devlete ancak bu şekilde inandıracakları bilinciyle hareket edenlerdir.
Böyle bir kişilik ve karakter üzerine şekillenmiş anlayışa sahip olanlar, kim ve hangi toplumdan olursa olsun, şahsi çıkar ve menfaatin dışında, hiçbir kültüre asla faya sağlamazlar.
Bunun en canlı tarihsel örneklerini Osmanlı'nın değişik etnik ve kültürlerden halkları devşirip, kimliksiz ve kişiliksiz imparatorlukla, Arap İslam'a hizmeti en büyük değer görmüşlerdir.
Çünkü bu enkazın içerisinden çıkan ve adını Cumhuriyet koydukları devşirme yapı, modern çağın tüm imkanlarına sahip olduğu halde, demokrasi, kültür, bilim ve insanlıkta hâlâ dünyanın gerisinde kalmaya devam etmesi en açık kanıttır.
Bu yüzden Cem Vakfı adına oluşturulan Cem Evlerinin faaliyetleri, Gerçek Aleviliğin dışında daha çok Şiiliğe hizmet ettiğini söylemek haksızlık ya da hakaret değildir.
Örneğin Şii 12 İmamlarla ilgili düzmece hikâyelerin çoğaltması. Kuran Kursları açmak, Alevi İmam yetiştirmek, Cem Evleri içerisinde mescitler oluşturmak gibi benzer Devşirme Şii İslam faaliyetlerini saymak mümkündür.
Böylece büyük bir karmaşanın içerisine düşürülen Alevilik, yeniden içinden çıkmaza doğru hızla sürüklenmekte. Ve bu anlayış doğrultusunda hareket eden kişiler, Alevileri en çok katleden siyasi parti ve devlet teşkilatlarıyla ilişkiye girmeleri boşuna değildir.
Örneğin 1995'te Cem Vakfı'nı kuran ve Başkanlığını yapan İzzetin Doğan'ın devletten gayri remi (Örtülü Ödenek) şekilde almış olduğu üç milyar Türk Lirası (3 Milyar TL) parayla, Şiileşmiş Cem Vakfı Dedelerine maaş bağlayıp Cem Televizyonu kurmuştur.
Diyanet İşleri ile sıkı ilişkiler geliştirip sözde Cami ve Cem Evlerini aynı çatı altında buluşturmada ısrar etmeleri. Buna rağmen Diyanet İşler Başkanlığı ve devlet haklı olarak Alevilere şunu söylemektedirler.
İslam'ın hiçbir mezhep ve tarikatında Cem ve Semah dönülerek ibadet diye bir kültür, inanç ve anlayış bulunmamakta. Siz bunu terk ederseniz, İslam'ın tüm kapıları size açıktır. Ve devşirme bu anlayış ilk defa doğruyu söylemiştir.
Diğer taraftan Aleviler; toplumdan dışlanıp soyutlanacakları korkusuyla, Aleviliğin ibadet şekli olan Cem ve Semah inancının kendi başına ayrı bir din kültürü olduğunu söyleyememeleri yüzünden, devlet bu psikolojiyi sürekli kullanmaktadır.
Ve İzzettin Doğan gibilerin tüm çabaları, Cem Vakfı adıyla Şii Müslümanlığı, Alevilerin gözünde ve duygularında yüceltip meşru göstererek, Türkiye'de Şii İslam'ın sorunu varmış algısı yaratmakta.
Daha sonra kendilerine göre yetiştirdikleri sözde Alevi Dedelerini Hac ve Umreye göndererek, Alevileri Hac, Umre gibi İslam’ın diğer şartlarını yerine getirmeye alıştırmalarına Aleviler seyirci kalmamalıdır.
Adeta tarih yeniden tekerrür edercesine, Cem Vakfı Başkanı İzzetin Doğan, 21. yüzyılın Balım Sultanı ya da Hızır Paşası olma yolunda hızla ilerlemekte. Bu anlayışlar, Bektaşilik adıyla Şii İslamcılığı, Aleviliğin içerisine sokarak, Alevi Şii Devşirmesi yaratıp, Osmanlı gibi kimliksiz ve kişiliksiz kitle oluşumuna çalışılmaktadır.
Diğer taraftan Cem Vakfıyla ilişki içerisinde olup iyi niyetli bazı Alevi Dernekleri, bu anlayışın Alevileri Şiileştirip özünden kopardığını akıllarından çıkarmamaları gerekir.
Çünkü bu tür çabaların hepsi, başta Türkiye devleti olmak üzere, İran ve diğer Şii Müslüman bağnazlığın ekmeğine yağ süren bir çabadır. Anadolu'da Devşirme Müslüman Türk yönetimlerin bin yıldır yapamadıklarını, Cem Vakfı vb. Alevi Dernekleri eliyle yeniden devreye sokmuştur.
Cem Vakfı'nın mevcut faaliyetleri kısaca bunlardan ibaret olup, bunun Alevilik ya da Kızılbaşlık olduğuna inanmak için, ya derin bir psikolojik korku travmasına yakalanmış olmak gerekir ya da dünyadan, yaşamdan ve kültürlerden bir şey anlamamaktır.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...