Evrim ve İnsan, Teoloji ve İnsan

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Evrim düşüncesi, insan olmadan hiçbir varlığın anlam kazanmayacağı gerçeğinden hareketle insan, doğa ve tüm varlıkları nesnellik çerçevesinde ele alıp inceleyen bilimsel objektif düşünce biçimidir. Teoloji ise; başta insan olmak üzere dünyadaki tüm varlıkların hiçbir anlam ifade etmediğini, her şeyi bilinmez, agnostik tanrıya bağlayıp, sürekli öznellik yüklenerek sorgulama mantığını öldüren subjektif ifade demektir.

 
Bir düşüncenin; gerçek anlamda düşünce olabilmesi için insanın en temel ve en büyük değer olarak kabul edilmesi şarttır. İnsanı hiçe sayıp, bunun yerine insan tarafından soyut anlamda var edilen tanrıcılığın yüceltmesi, temel öğretilerden tamamen uzak olduğunu gösterir.
Evrim düşüncesi, insan olmadan hiçbir varlığın anlam kazanmayacağı gerçeğinden hareketle insan, doğa ve tüm varlıkları nesnellik çerçevesinde ele alıp inceleyen bilimsel objektif düşünce biçimidir.
Teoloji ise; başta insan olmak üzere dünyadaki tüm varlıkların hiçbir anlam ifade etmediğini, her şeyi bilinmez, agnostik tanrıya bağlayıp, sürekli öznellik yüklenerek sorgulama mantığını öldüren subjektif ifade demektir.
Bunu daim kılmak amacıyla, insanın fobi duygusu ve cinsel güdüsünü dini hikayelerle profesyonelce işlenmesinin insanlığa hiçbir şey kazandırmadığını görüyoruz.
Her iki genel dünya düşüncesi, insanın akıl yürütmesi sonucunda ortaya çıkan somut ve soyut felsefi ifadelerdir. Ancak evrimci düşünce görerek ve öğrenerek edilgenlikten kurtulmaya çalışırken, teolojik metafizik düşünceyse insanı daha fazla edilgenleştirerek, tanrıcılığa kurban etmekte.
Bilindiği gibi evrimci materyalist felsefi düşünce dünyadaki tüm canlı ve cansız varlıkların birbirine bağlılık, sürekli değişim, zıtların birliği ve zıtlıkların mücadelesini Empirirzm yöntemiyle kanıtlar.
Metafizik düşünmeyse; reel somut hiçbir deneyselliğe dayanmadan düz bir mantıkla, tüm canlı ve cansız varlıkları tanrının ol demesiyle bir anda yaratıldığı soyut duyguyla yetinir.
Temel evrensel realiteyse; insan olmadan evrimsel somut empirizm de dahil, soyut anlam taşıyan tanrıcılık gibi düşüncelerin varlığının hiçbir işe yaramadığını ifade eder. O zaman dünya ve insanlık üzerine düşünebilmenin tek kaynağı, insan nasıl insan oldu? Sorusunun yanıtını aramak zorundadır.
Diyalektik materyalist düşünme biçimi, varlıklara ve yaşama anlam katan insanın, iki ayağı üzerine dikilip yürümeyi ne kadar zamanda, nasıl öğrendiğini evrimsel, seleksiyon ve mutasyon aşamalarını inceleyerek bu gerçekliğe ulaşır.
Aynı şekilde diğer varlıkları paleontoloji, antropoloji, biyoloji, fizyoloji, jeoloji, sosyoloji, psikoloji ve astroloji gibi bilimsel çalışmalarla, dünyanın Azoik, Mezozoik ve Senezoik olarak üç aşamada var olduğunu kanıtlar.
Daha farklı bir incelemeyse, insan ataları olan Homo Erektus, Homo Hubiles, Homo Sapiens, Primat ve Neandertallerin 12 milyon yıl önce yaşamaya başladığını bilimsel kanıtlarla ispatlamıştır.
İdealist teologlar dünyanın yaşını ölçmeyi dahi bilmedikleri halde, bunu öğrenmek için çaba içerisinde olmamaları, ciddi bir beyin, bilinç ve düşünce yoksunu olduklarını gösteriyor.
Ve bu hantal soyut dünya görüşü, dünya ile birlikte insanlığı en fazla altı bin yılla tarihleyip, çocuk masalı kadar anlam içermeyen Adem Havva hikayesine saplanıp kalınmıştır.
Nitelik olarak en ufak bir derinliği olmayan bu soyut insan düşünce ve yaşam anlayışı, birçok şeyi bilinçli olarak yanıtsız bırakmaya devam etmekte.
Modern çağda hâlâ bu düşüncede ısrar edenlerin büyük bir çoğunluğu, lüks ve sınırsız varlık içerisinde yaşarken, ilk atalarını mağaralarda yarı aç ve çıplak şekilde yaşatan tanrılarını neden sorgulamazlar?
Sorgulayamazlar çünkü, saplanıp kalınan tanrısal yaratılış hikayesinin gerçek ve tutarlı hiçbir noktası bulunmamakta. Sadece nicelik olarak sürüler gibi çoğalma hedef alınırken, insanı değersizleştirilip tanrıya inanmakla, her şeyin hal yolunda olduğu düşüncesi sürekli hakim kılınmaya çalışılır.
Halbuki her çağda insanı daha fazla insanileştirmek veya nitelikli yetenek sahibi yapmak için, düşünce egzersizi olarak belirtilen sorgulamak, araştırmak, incelemek, tartışmak ve öğrenerek düşündürebilmek, yaşama en büyük katkıyı sağlayan bilimsel yöntemdir.
Düşüncenin nitelikli gelişmesi aynı zamanda tanrıyla birlikte her şeyi sorgulamak anlamına geldiğinden, teolog ve beraber iş tutanların çıkarlarının kesilmesi demektir.
Deistçiler bu riske girmektense, inanan veya inanmak isteyen her insanı kapsayacak şekilde şu ucuz politikalara sarılırlar. Cennet vaadiyle ağızları sulandırıp, suç işlense dahi tövbeyle avutup kendine bağlamak, bulunmaz bir ticari işletme mantığıdır.
Diğer taraftan evrimciler diyor ki; ey insan sorgula, incele, araştır, öğren, icat et. Daha kolay ve insani şekilde yaşa. Kimseye muhtaç ve mecbur olma. Aklına takılan veya görebildiğin her şeyi sorgulayıp öğrenmek ve öğretmek senin en doğal insani hakkındır.
Buna herhangi bir şekilde engel olmak, insanlıktan uzak yabancı bir yaratık olarak yaşamak anlamına geldiğini unutma der evrimciler.
İdealist aristokrat teolog ve burjuvazi; evrimcilerin bu düşüncelerinden korktukları için, sürekli evirimi çürütmek adıyla akıl dışı yollara başvururlar. Bununla toplumu sürekli soyut basit hikayelerle uyutarak, milyarları daha kolayca toplamak varken, neden bilimsel düşünme ve empirizm zahmetine düşsünler ki?
Gerçekler bu doğrultuda olduğuna göre, doğru düşünceyi seçmek her zaman kişinin kendi elindedir. Fakat düşünce niteliği gelişmeyen, sırf ayetsel hikayelerle yaşayan insanın evrimciliği anlayıp tercih etmesi, çokta kolay gerçekleşecek bir olay değil.
Bu yüzden Evrim ve İnsan, Teoloji ve İnsan arasındaki önemli düşünce farkına bir kez daha vurgu yapılarak, düşünüp tartışılmasının insana çok şey kazandıracağı inancından hareket edilmiştir.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...