YÜREKTE YURTSUZ OLANLAR...

Ozan ŞİAR Ağdaşan kullanıcısının resmi
İÇE ÖZE DÖNMEK Yaban elde yabancı‚ göçmen olmak acıdır. Ancak, yürekte gurbeti ve yabancılaşmayı yaşamak, daha dramatik ve yürek dağlayan bir haldir. İnsanın kendine yabancılaşması, dışarda ki yabancılaşmadan daha gariptir. Kendi gönül dünyasında kendine garip olmak!çinin sesini duymamak.

Kendimizi kuru kalabalıkların akortsuz gürültülü sesinden alıkoyup; doğanın doğal seyrinde içimizi, öz sesimizi duymak; mat, sığ kuru yönelimlerden daha anlamlı, huzur vericidir İnsanın kendisiyle hesaplaşması, kendi doğasına dönmesi.

KENDİMLEŞMEK YANİ...
Keza, toprağında topraksız, barksızlar.
Öz yurdunda yurtsuz gariplerin maddi dramları, manevi çığlıkları yüreğimi dağlar.
Yeşil doların hakimiyetinde parsellenen vatan toprağında, kendi memleketinde talan edilen umutlar.
Birileri hakkın, hukukun, yaşamın katilleri.
Bir diğerleri özlemle beklenen umudun katilleri!
Yaşamın maddi, toplumsal, sosyal sorunsal boyutu.

Bir diğer acı olanı ise, kendi yüreğinde öksüz, yaşamsız yaşamlarında kimsesizler.
Toplum olamamış sürü misali özden ırak, toplumda yalnızlığı yaşayanlar!
Çağın büyük sorunlarından, İnsanın mutluluk arayışı...
Gerek dışa, gerek se içe dönük yaşam bütünselliğinde; iki ucu keskin kılıç gibi İnsanı, canı dilim dilim doğraması.
Yaşanması gerekenleri yaşamadan, meçhule giden gemi misali, ardı arkası bitmek bilmeyen yarınlara ertelemek…
İnsan varlık nedeninin terazi ayarlarını bozarak, tekçiliğe indirgenen ‘ya hep’, ‘ya hiç’ ekstreminde ömür törpülemek tüketir yaşamı.

‘Ben’ egosu tekçiliği veya salt topluma adanmışlık keskin toptancılığı dengeyi alt üst etti.
Kendini yakınları, dostları ve toplum uğruna ötelemek, insanın doğal dengesini bozdu…
Uğruna yaşam feda edilen ulvi davalar olmalıdır elbette.
Heyhat, topluma için büyük özveriler insanın kendini kurban etmesi olunca; gittikçe erezyona uğrayan vefasız gidişatta hayal kırıklarında ah vahların pek anlamı kalmıyor.

Kızılderili Ata sözü derki; Doğanın dengesi bozulunca…
Kuşlar, su sesi kesilince hastalıklar başlar. Í
İnsanın dengesi bozululursa Adalet ve vicdan yok olunca da, kin nefretle bencillikten, savaşlar başlar...
İnsanca yaşam için gerekli ekonomik koşulların ötesinde mal mülk telaşında süfli maddeye hapsolmak.

         Çeşitli kurumları makam, sözde önderlik aracı görenler, kura dayalı kurmaylık hırsında askersiz apoletli komutan rolünde debelenler; insani özünden uzaklaştıkça kuzumuza saldıran birer canavara dönüşenler yaşamı soldurup, İnsanlık ateşini söndüren ışıktan kaçan yarasalara dönüştükçe…
Gerçekler karşısında salyangozlar misali büzülen, şahsi çıkarları için çeşitli güç odaklarına dalkavukluk yapan, mangalda kül bırakmayan, bol keseden esip coşarak bedellerin, emeklerin üstüne konanlar aslında kuru avuntuyla yaşamı karartıyorlar.
Aslolan insanın özüne dönmesidir, gerisi laf-I güzaftır!
İnanç ve ideallerin özden uzaklaşıp panayıra, şova dönüştüğü. Ayakların baş, başların ayak olduğu isli puslu gidişatta insanlık ahengi olmaz tabii ki.
Ertelediğimiz yaşayamadıklarımız, uğruna feda ettiğimiz eriyip giden yaşamlarımıza karşın vefasızlıklarla mukabele edilmesi pek çoklarımızı yaraladı!

                Yamaçlar, tepeler için dağlar misali ömrümüzü feda ettiklerimiz; acılarımıza, dertlerimize karşın, çoğu kez duymayan, görmeyen ve dilsiz lal olan üç maymunu oynayanların şok dalgaları deprem yaratabiliyor çoğumuzda.
Kimimiz de salt gülüp geçmek ister insanlıktan çıkmışlara.
Ne var ki, bu da ayrı bir yük oluşturur insan bedeninde, dert olur yüreğinde!
Cam kırıkları gibidir gerçekler; yutsan boğazını keser, konuşsan dilini!
Yaşamla hercümerç olması gereken özden kopmak acıların acısı!
Bedeni ve yüreği kanatan kara saplı bıçak gibi doğranmamak için…
Yüreğimizin sesine kulak verip; öze dönmek, sevgi halesinde, paylaşım umut kervanımızda kendimize kavuşmak.

YURDUNDA EVSİZ GÖNÜLDE YURTSUZ OLANLAR!...

Sılasında gurbet, doğduğu yerler
Öz yurdunda Yurtsuz OLAN Garipler
Hasret yurdu olur, doyduğu yerler
Ömrü yaban elde TALAN Garipler!

Kimse bilmez, nedir, nasıl ahvali?
Yüreğimi dağlar o mazlum hali
Anasız, babasız ‘öksüz’ misali
Hicran, boynu bükük KALAN Garipler

Düzenbaz kağnısın dağdan aşırır
Garip olan dümdüz yolda şaşırır
Şiar, çağlayan su, deniz taşırır
Çiğnenip, gülleri SOLAN Garipler…

Yaşadığımız coğrafyalarda, yüreklerde gurbet ve sürgünlerin olmadığı, ereklerde güllerin solmadığı bir yaşam adına...
Şiir türkü öykü tadında sevgilerimle...

Ozan ŞİAR Ağdaşan  
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...