Masalsı Ayetlere Dayanan İslam'ın Sosyolojisi -4-

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Arap İslam Irkçılığı, Hac Sömürüsü ve Kuran'daki Kutsal Yeri

Önceki bölümlerde ifade edildiği gibi dünyaya din ve etnik ırkçılığı tek tanrılı dinler icat ettiler. Bizler Anadolu ve Mezopotamya'da yaşayanlar olarak, Arap İslam etnik ve inanç ırkçılığından her zaman rahatsız olmuşuz. Bunun nedeni, İslam ortaya çıktığı günden bu zamana, gerici faşist anlayışını sürekli kutsamasıdır. Yahudilik ve Hıristiyanlık laik - seküler demokrasiyi kabul ettiklerinden olumsuzlukları ciddi anlamda sınırlanmış oldu. Araplar; Hac vb. İslami şartları kutsayarak maddi sömürgecilikte hiçbir sınır tanımazken, kimseden ses çıkmaması Müslümanlıkta ahlak anlayışı olmadığını gösteriyor. Örneğin Hac organizasyonlarındaki yolsuzluklar, hac sırasında tecavüzler, genç kadınlara el konup karı yapılırken bazılarının cariye olarak satılması, dünyanın en büyük kutsal çirkef din sömürüsüdür.
İstisnaların dışında İslam'daki Hac üzerine ciddi bilimsel bir tartışma ve inceleme bugüne kadar yapılmış değil. İslam'la ilgili çoğu kişi kafasını kuma sokmuş şekilde davrandığı için, İslam'ın tüm anormal kuralları yüce kutsallık kazanıyor. Bu yaşananlar yetmemiş gibi birde kendilerini İslam Alevi gösteren Devşirme Cem Vakfı gibi oluşumlar Hac, Umre, Kerbela, Muharrem Orucuna özenmeleri Anadolu, Mezopotamya kültürünün köküne kibrit suyu dökmüşlerdir.
Hz. Muhammed ve soyuna, kurandaki ayetlere yüklenen kutsal ırkçılık bununla sınırlı kalmamıştır. Peygamberin doğduğu yer olarak bilinen Mekke şehrinin taşından dağına, deresine, toprağına ve suyuna kadar her şeyin kutsallaştırılması, yüksek ekonomik ticari sömürü ve yayılmacı şeytani bir zekadır. Arapların dünya tarihinde gözle görülüp somut olarak gerçekleştirdikleri tek icatları Hac olmuştur. Mekke'nin Hac ziyaretine açılmasıyla ilgili kuran'daki ayetlerin çoğunda akla hayale gelmeyecek yalan, uydurma masallar had safhadadır. Bunlar içerisinden sadece Hz. Muhammed'in son veda Haccı bu bölgede gerçekleşen tek doğru olay. Diğer hepsi hayal ve masal ürünü. Mekke'nin şehirler anası olduğu ve sözde kutsallığını anlatan mantık dışı hikaye ve masallarla ilgili Süre Ayetleri şunlardır. Enam Suresi Ayet 92. Tevbe Suresi Ayet 40. Ankebut Suresi Ayet 67. Fatih Suresi Ayet 24. Tin Suresi Ayet 3 vb. çoğaltmak mümkün. Sözde Peygamberlik ve ayetler, Mekke çevresindeki sina dağı hıra mağarasında Hz. Muhammed'e gelmesiyle, Allah tarafından Mekke kutsal yer ilan edilmiştir.
Bunların dışında sözde Mekke'yi evrensel, kutsal bir yer olarak kanıtlamak için, en büyük düşman gördükleri Yahudileri aşağılayıp katleden İslam, Yahudilerin ilk peygamberi olan Hz. İbrahim'le ilgili düzdükleri methiyeler, adeta insan aklıyla alay etmektir. İslam'ın bu ayetlerde ne kadar yalancı, ikiyüzlü, riyakar olduğu şu Sure Ayetlerinde bir kez daha kanıtlanmakta. Bakara Suresi Ayetler 2-126-127-128-130. Hac Suresi Ayetler 22-26-43-ve 69. Bu ayetlerde sözde dünya var olmadan önce Mekke, Allah tarafından var edildi. Aynı şekilde Hz. İbrahim'in bu toprakları ziyaret ettiği, oğlu İsmail'le Mekke'yi inşa etmesiyle burasının kutsallaştığını anlatan akıl mantık dışı masaların varlığı. “Bu ne perhiz bu ne turşu lahanası” demekten insan kendisini alamıyor. Diyelim ki bu ifadeler doğru, o zamanda Hz. İbrahim, oğlu İsmail İbrani ve aynı zamanda Yahudi dininin ilk kurucuları olduğuna göre, Yahudilerin hepsi kutsal demektir. Araplar, Yahudilere neden faşistçe düşmanlık sürdürüyorlar? Ya da İslam'ı icat edip birbirinin kanını emecek kadar ırkçılaşmaya ne gerek vardı? Bu tür sorulara İslamcıların vereceği hiçbir cevapları yok. Çünkü her şeyin temelinde ekonomik çıkar, egemenlik ve kendi Aşiretini üstün kılmak vardı. Allah'ı da buna alet ederek insanları öldürüp Mekke'nin (Hac) ziyaretiyle sağlanan ticaret, dünyanın en büyük dini sömürüsüdür. Kapitalist emperyalistler bu kadar derin çirkef oyunlara ihtiyaç duymazlar.
Araplar ilk İslam düzenlerini kurup kendi halkına, Peygamberlerinin doğduğu Mekke'yi ziyaret etmelerinde hiçbir anormallik söz konusu değil. İslam'a inanmayan insanlarda burasını ziyaret edebilir. Ancak ayetlerde Müslüman olmayanların Kabeyi ziyaret etmesi yasak (Haram) edilmiştir. Bu da ayrı bir sorun. Mevcut yapısıyla İslam'ın bir noktaya kadar ilericiliği veya gericiliği Arapları ilgilendirir. İster Müslüman olsun ister de olmasın, farklı toplumların burasını ziyaret (Turistik) etmeleri gayet insani bir durumdur. Ben dinlerin kutsallığına inanmadığım halde, Vatikan'ı ziyaret edip fikir sahibi olmaya çalıştım. Benim bu ziyaretim, İslam mantığına göre Hıristiyan bir Hacı ve mübarek kişi olduğum anlamına gelir. Hıristiyanlıkta Hacı olmak ve Vatikan'ın kutsallığı diye bir duygu, düşünce söz konusu dahi edilmez. Her isteyen istediği zaman orasını görüp gezmekte serbesttir ve hiçbir manevi kural yok.
Hz. Muhammed'le başlayan Arap İslam ırkçılığı, tüccar mantığıyla bölgeyi tamamen istila edip ganimet elde ederken, İslam'ı yaymak için “Hac, Umre” gibi kuralları siyasal politik emperyal araçları yapmaktan utanmamışlardır. İlk İslam Hac sömürüsü Halife Ebubekir emirliğinde başlatılmıştır. Diğer halifelerle devam edip, en büyük İslami Hac yayılmacılığı kişiliksiz ve kimliksiz devşirme Osmanlı tarafından dünyaya yayılmış oldu. Böylece Hz. Muhammed'in mezarı, doğduğu topraklar, birlikte oturup çalıştığı veya yaşayıp sohbet ettiği sahabeleri ziyaret edip Hacı olanlar, kuran okuyan ve öğretenlere kutsallık payesi verilmesi, İslam'a inananların bunlar önünde eğilip kullaşması demektir.
Dikkat edilirse Müslüman ülkelerde üst düzey siyaset ve yönetici olanların çoğu, mutlaka kendilerini Hz. Muhammed ya da Halifelerden birisinin kan bağıyla akrabalıklarını ileri sürerler. Ya da bunu yapamazlarsa Hacı olduklarını ifade ederek toplumda maddi manevi üstünlük kazanır. İslam'ın kurucu ve Şeyhleriyle akrabalık, aynı zamanda hacı olmak İslam'a göre dünyanın en üstün soyu ya da kişisi olmak demektir. Tüm bunlar feodalist aşiretçi, ırkçı, tüccar siyasi politik İslam'ın, Hac aracılığıyla diğer toplumlara empoze ettiği sömürüden başka bir şey değil. Bu yüzden İslam'ın hüküm sürdüğü devletlerde evrensel anayasa ve kanunlar göstermelik olup geçerliliği yoktur. Sosyal, siyasal her alanda “Şeriatçı Kutsal Aşiret Yasaları” geçerlidir. Diğer yasa ve kanunlar basit yazışma ve gereksiz işleri görmek için kullanılır.
Halbuki bir toplum, düşünce, din, inanç ve duygu, ırkçılıkla yaşadığı sürece, akrep gibi sonunda kendi kendisini zehirleyerek ölmeye mahkumdur. Çünkü her türlü ırkçılık ilk dönemler sahiplendiği kitleye birtakım umutlar verse de ukala, bencil karakteri gereği, kendinden başka herkesi aşağı görüp çevresini bitirerek, en sonra kendisini zehirleyip öldürür. İşte İslam'daki bu soy ve Arap aşiretçiliğine dayanan dini siyasal ticari ırkçılık, diğer Müslüman toplumlarda aynı şekilde devam edip, kendi içlerinde ve çevresiyle düşmanlaşıp çatışarak yaşamaktalar. Irkçılığın diğer bir mantığı ise, yaşanan gerçek olayların dışında atalarının farklı din ve halklar tarafından katledildiklerini anlatan yalancı hikayelere gerçeğinden daha çok inanılmasıdır. İslam'da; İslam'dan başkası Arapları sevmeyeceği ve içine almayacağına inanılarak, derin yabancı korkusu (Fobi) ve ukala kişilik hakim kılınmıştır böylece.
Avrupalılar 1800'lü yıllarda Arap çöllerinde petrolü bulmasaydılar, İslam'ın birbirini daha iğrenç şekilde nasıl yiyeceğini tüm dünya şaşkınlıkla izleyecekti. Petrolün bitmesi durumunda aynı şey tekrar yaşanacaktır. Petrolden önce açlık, yoksulluk, yalnızlık, dışlanmışlık, doğal zorluk ve ölümler, diğer halklara göre Araplarda tedavisi hâlâ mümkün olmayan bir travma yaratmıştır. Hz. Muhammed ve ekibi Arapların bu psikolojisini iyi kullanıp, masalsı ayetlerle İslam'a müthiş bir bağlılık yaratmış oldu. Araplar ilk defa bir dinin kendilerine değer biçtiğine inandılar. İslam temsilcileri; Arap ve Müslüman toplumlardaki yalnızlık ve dışlanmışlık travmasını bilimsel ahlaki (Etik) eğitimle tedavi etmek yerine, “Şehitlik, Cennet, Hac ve Şeyhlik” gibi masallarla avutuyorlar. Yahudilik ve Hıristiyanlık'ta hac, şehitlik, şeyhlik gibi herhangi benzer bir sıfatlandırma yoktur. Cennet anlayışı dahi zayıftır. Araplardaki psikolojik travmanın ukala kişiliğe dönüştüğünü şu örnekle daha net anlayabiliriz.
İslam olan Arap birisine, Arap ve Müslüman olmayan halklarla uzun süre birlikte yaşar mısınız? Şeklinde soru yöneltilse, alacağımız cevap kesinlikle hayır olacaktır. İstisna Arap bireylerin dışında, İslami Şeri kültürle yetişmiş her kişi dünyada akla hayale gelmeyen ırkçı, bağnaz, bencil, korkak, kendinden başka herkesi geri ve kötü gören travmayla şekillendiği için, doğal olarak cevapta hayırdır. Esneklik ya da diğer ifadeyle liberalizm kesinlikle Arap İslam kültüründe görülmez. Tüm Araplar bu travmatik karakterinden son derece gurur duyan ukala anlayışa sahipler. Araplar geçici veya zorunluluğun dışında, kolayca farklı kültür ve inançtan olanlarla birlikte yaşamayı asla kabul etmezler. Kabul etmeleri için İslam'ın her konuda hükümran olması ya da o toplumun Arap olmasa dahi, en azından Müslüman olma şartını ararlar.
İslam'da travmatik ukalalık ilke olduğuna göre, demokrasi ve insanlıktan nasiplenmemiş art niyetli doyumsuz kişi, toplum ve de devletler için, İslam bulunmaz bir araçtır. Buna en somut örnek Türkiye Devleti. Toplumsal yapı, coğrafi ve kültürel olarak Arap İslam ile her türlü zıtlığa sahip olunmasına rağmen, İslam dininden vazgeçmeyi kesinlikle düşünmez. Çünkü en kolay aldatma, hırsızlık İslam'da istenildiği gibi yapılıp, Allah korkusuyla halk devlet ve dini temsilcileri sorgulayamıyor.
İslam; insan psikolojisinindeki tüm zaaf ve egoist hazırcı yapıyı her türlü amaçta kullanmaktan hiçbir sakınca görmez. Üstelik sürekli teşvik eder. İslam'ın ilke, inanış, anlayış, ibadet ve tüm şartları faşizan düşünceden başka insana hitap eden mantıklı bir noktası bulunmuyor. İslam Ahlakı dedikleri şey faşizan sömürüye boyun eğmektir. İslam'daki bu ırkçı bağnaz duygu, düşünce ve ilkeler, diğer din ve toplumlarda kesinlikle bu derinlikte görülmez. Diğer tek tanrılı dinlerde çeşitli değişimler söz konusuyken, İslam'a zor kullanılmadan en ufak değişimin olmayacağını herkesin bilinmesi gerekir. İslamcıları cesaretlendiren diğer bir yanlışsa, demokrat ve hümanist insanların inançlara saygılı yaklaşım düşüncesidir.
İnsanı, insanlığı, doğayı, canlıları, kadını, Kızılbaşı, gayri Müslimi öldürmek helaldır ya da caizdir, bunu yapan her Müslüman direkt cennete gider mantığına sahip bir dine saygılı olmak nasıl açıklanabilir? Bu ifade edilenlere benzer çok daha derin katliamcı faşist anlayış İslam'ın resmi düşüncesi ve ideolojisidir. İslami masalsı kutsal bu ayetler menfaatinin dışındaki herkese katliamı (Cihat) helal gördüğü sürece, saygıyı asla hak etmez. Müslümanların kendilerine saygıları yok ki, başkalarından saygı beklesinler. Kendi içinde, çevresiyle savaşıp öldürmekte dahil her iğrençliği yapıp tövbe edildiğinde, Allah'ın affedeceğine inanılan bir din ve İslam'i toplumların, masalsı ayetlere dayanan sosyolojisi kısaca bunlardan ibarettir. Son
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...