Tanrı, Din, Siyaset, İdeoloji Ve Hümanizm Öldü, Şimdi Ne Olacak?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Sokrates; demokrasi adıyla toplumu yönetenlerin çoğunluğu niteliksiz olduklarından, insanların doğru eğitilmesini hep engellediler. Sokrates’in öğrencisi Platon ve Platon’un da öğrencisi Aristoteles, insanları “Bitkisel, Hayvansal ve İnsani” olmak üzere üç nitelikte sınıflandırıp, bu yapılarından kaynaklı aralarında mutlak eşitlik, hiçbir zaman mümkün olmayacaktır der. Bu gerçeklikten hareketle her düşünce, sınıf ve toplum, kendine göre siyasi, dini yapılar icat ederken, insanlığı oyalayıp yarardan çok yıkıma sebep olup bitmiş durumdalar. Bundan sonra neye göre yaşanacaktır? Esas tartışılması gereken nokta tam da burasıdır.

 
Çoğu makalede belirttiğim gibi insanın henüz insan olamadığını, insani nitelik taşıyanlarınsa tanrıcı, yalancı, dinci, ideolojik vb. siyasi yapılar tarafından önemsenmeyip ya pasifize ya da yok edilmişlerdir. Bu yüzdendir ki her sınıf, düşünce, ideoloji ve inancın ileri sürdüğü teoriler, insani yönde bir işe yapmayıp çökmüştür. Bundan sonra insanların nasıl bir sosyal ve siyasal yapıyla, yaşama devam edeceklerini öngörmek çok önemlidir. Ancak bu görünenden daha zor bir konu olup, doğruya yakın bir öngörü mümkün olabilir.
 
Dünya toplumlarının hepsi her alanda 21. yüzyıla derin bir çöküş, kokuşma ve yok oluşla girmiştir. Sürekli kutsanıp yüceltilen değerlerin yalancı, yanlış ve düzmecelikleri de böylece kanıtlanmış oldu. O halde yeni bir düşünce ve yeni sosyal insan mümkün mü, mümkünse ne olabilir? Toplumların geleceği hakkında düşünce belirtebilecek tek bilimsel anahtarsa, yine Diyalektik Tarihsel Materyalizmdir.
 
Elimizde böyle değerli bilimsel bir felsefe olduğuna göre, materyalizmin babaları Demokritos ve Epikurus başta olmak üzere, hepsini saygıyla anarak başlayabiliriz. Çünkü diyalektik materyalizm dışında doğa, canlılar ve insanı yalın şekilde tahlil eden başka bir bilimsel felsefe bulunmuyor. Dünyada bu zamana kadar gerçekleşen doğa ve canlı yaşamın nasıl meydana geldiğini, gerçekleşen her değişimin nereye evrileceğini %99’a yakın doğru, tarafsız şekilde cevabını veren tek bilimsel düşüncedir materyalizm.
 
Bilindiği gibi diyalektik materyalizm; madde düşünce ve düşünce madde üzerinden hareket edip, tüm canlı cansız varlıkların her türlü devinimini inceleyip insan yaşamını, bu gerçeklik üzerine inşa etmesini sağlayan felsefedir. Ve evrendeki tüm canlı cansız varlıkların birbirleriyle bağlılığını, sürekli etkileşim içerisinde olduklarını, birbirleriyle zıtlıklar taşıdığı, birlik döngüsüyle değişip dönüşürken bazen yok olup, bazen de yeni farklı canlı cansız varlıkların oluştuğunu ifade eder. Konu insan olduğuna göre materyalist felsefeden yararlanarak, 21. yüzyıl insanının nasıl bir sosyal yapı ve karakterle yaşayacağını ortaya çıkarabilmek önemlidir.
 
İnsan; bilinç (Beyin Hücreleri) yapısının dışında, diğer her özelliğiyle günümüzdeki biyolojik ve fiziksel açıdan hiçbirisine tam olarak sahip değildi. Eli, ayağı gözü, kulağı burnu olmasına rağmen, geri ve yetersizdi. 12 milyon veya 65 bin yıl önceki insansı anaatalarımız düşünme kapasitesine sahipken, düşünüp yeterli sorgulama yapamıyordu. El ve ayaklarının üstüne yürüyüp, doğal egoya göre hareket ediyordu. Söz konusu dönemlerde insanla ilgili birden çok eksiklik ve farklılıkları sayabiliriz. Ancak insansı anaatalarımız gelişimini doğa, fizik, biyolojik ve düşünsel olarak dört diyalektik evrimsel değişim geçirerek yapısını tamamlayabildi. Bunlardan birincisi; evrendeki galaksi ve gezegenlerin hareketleriyle birbirlerini etkilerken, cansız canlı varlıkların oluşumunu doğrudan etkilemeleri. İkincisi: dünyanın katmanlarından atmosfer, hidrosfer, litosfer, priosfer, barisfordeki değişimlerdir. Üçüncüsü; doğadaki hava, su, toprak, güneş, bitki ve hayvanlardan sağlanan protein ve enerji. Dördüncüsü; her çağın şartlarına göre sosyal aktivetesini çoğaltarak sorgulama ve düşünme yeteneğini yükseltmesi. Fakat insan yükselen düşüncesini hayvani güdüleri olan süperegoist amaçta kullanması neticesinde, “Üst İnsana” ulaşamadan yeni bir değişimin içerinde kendisini buldu. Ve bugüne kadar icat ettiği yarım, yalancı tanrı, din, inanç, kitap, siyaset, ideoloji, bilim, ahlak, namus, onur, şeref, para, ticaret, ekonomi ve aileyi bitirdiğinden, beşinci bir evrimsel diyalektik değişimin içerisindedir.
 
İnsanın gelmiş olduğu çürümüşlük içerisindeki karakteristik yapısını, bölgesel ve küresel olarak maddi, askeri, teknolojik açıdan güçlü devletler belirleyecektir. Yeni şekillenecek insan yapısında, eskisi gibi dil, ulus, din, ırk, sınıf, emek, insanlık, ahlak, namus, eş, dost, akraba gibi yapılarda, ideolojik vb. bağlılıkların etkisi artık söz konusu değildir. Bunların çoğu zaten bitmiş ve hiçbir anlamı kalmamış durumda. Her toplumda insani duygu çok gevşek, hiçbir ilkeye dayanmadan, sadece maddi, askeri güç ilişkilerine göre duygusuzlukla, daha da etkin olacak. Maddi ve güce tapınmacılığın örnekleri son otuz yıldır görülüp yaşanmaya devam ediyor. Maddi, askeri ve teknolojinin yarattığı kültürün belirleyicileri, küresel güçlü olan devlet ve toplumlardan başkası olmayacak. Çünkü yeniden iki veya daha fazla kutuplu dünya gerçekliğine dönülmüştür.
 
Nasıl ki 1900’lü yıllardan itibaren iki kutuplu dünya yapısında güçlü olanlar, zayıf toplumları kontrol ve denetim altında tutulup, yaşamlarını bu egemenler belirliyordu. Şimdiyse teknolojinin gelişmesiyle yeniden iki veya dört kutuplu bir dünya şekillenmek üzere. Egemenlik sağlayacak güçler, kontrollerindeki ülkeleri adeta birer eyaletleri gibi yönetecekler. Eyalet konumuna gelecek devletler, küresel açıdan bağlı oldukları güçlerin isteklerinin dışında, herhangi bir konuda tepkileri söz konusu olmayacak. Belirtildiği gibi istisnanın dışında, küresel güçlerin egemenliğinde olacak devletler, yaşattıkları gelenek ve kültür yapılarında ısrar edemeyecekleri gibi, bir başkasına da bunu dayatamayacaklar.
 
Yeni insanın sosyal ve kişilik karakterini özetlemek gerekirse tek, en etkili ilke olarak maddi ve askeri güce tapınmaktan başka hiçbir şeye değer verilmeyecek. Tüm ilişkiler insan odaklı olmaktan uzak, o anlık psikolojik egoyu tatminden öteye gitmeyecektir. En yakınındaki kişiyle dahi, yeni görmüş olduğu bir yabancıyla gerçekleşen ilişkiye benzer, her şeye geçici gözle bakılacaktır. İnsanın beşinci değişim evresi olarak ifade ettiğimiz, “Para, Teknoloji ve Askeri Güce Tapınma” direkt savaş olmasa da nükleer tehlike hep gündemde olacağından, insanların psikolojileri daha çok bozulacaktır. Ta ki dünya devletleri tek bir konfederal yapı tarafından yönetilinceye kadar, ifade ettiğimiz tehlikeler yaşanmaya devam edecek.
 
    Kaynaklar
Filozof Thales- Doğa felsefesi
Helenistik Felsefe Tarihi
Helenistik Dönem ve Epikurus, Demokrit
Antik Dönem Felsefe Okulları ve Tarihi
İnsan ve Evrim- Evrim Ağacı
M. İlin, E. Segal- İnsan Nasıl İnsan Oldu
Alaeddin Şenel- İlkel Topluluktan Uygar Topluma
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...