Koltuk

Veli Bayrak kullanıcısının resmi
Öğretmenimiz hemen bir kâğıt hazırlayıp bana verdi. Kâğıtta koltuğa oturduktan sonra okuyup konuşmam için kısa bir metin hazırlanmıştı. Metinde “Devletin birlik ve beraberliğinden” bahsedip “Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için çocuklara verilen önemin fazla olması,” gerektiğine vurgu yapılıyordu. Yazılı metin güzeldi ama boyumu aştığı kesindi!

 

İlkokul üçüncü sınıftaydım. Yaklaşan 23 Nisan etkinliği için tüm hazırlıkların yapıldığı gün öğretmenimiz, “Çocuklar,” dedi. “Yarın 23 Nisan ve ben İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün koltuğuna oturtmak için içinizden birini seçeceğim.”

Sonra da zaten öğretmenimiz sınıfın içerisinde gezinip durmaya başladı. İlk olarak Satılmış adında bir arkadaşımız vardı onun yanına gidip, “Sen, büyüyünce ne olmak istersin?” diye sordu. Satılmış çalışkan biriydi ama çocuk su motoruna kafayı takmıştı. Ayağa kalkıp “Bubam su motoru alacak öğretmenim, tarla koymayacak hepsini sulayacağım.” dedi.

Öğretmenimiz Satılmış’ın yanından ayrılıp sınıfın içinde gezinmeye devam eti. Benim yanıma geldi. Kaşıma gözüme baktı. Ufak tefek biriyim ama ulusal bayramların aranan öğrencisiyim. Saz çalar türkü söylerim. Tekrar baktı, “Sen,” dedi. “Büyüyünce ne olacaksın?”

Benim kafamda bir sürü şey var! Fakat belli ki o gün keyfimde değilmişim “Ben büyümeyeceğim öğretmenim.” dedim.

Öğretmen ters ters baktı bana, “Tut ki büyüdün o zaman ne olmak isterdin?” dedi. Düşündüm düşündüm, “Benden bir şey olmaz öğretmenim.” dedim. Öğretmen iyice kızdı, “Yahu çocuk, deli etme insanı!" dedi. "Diyelim ki büyüdün, ne olmak istersin?”

Tabii Tuzluçayır da Feyzullah Çınar, İsmail Nar, Müslüm Sümbül, Natoyolu'nda Ali Kızıltuğ, İsmail İpek, Mahzuni Şerif, Ethem Karagöllü, Âşık Karani gibi isimlerin içinde büyümüşüm durur muyum. “Halk Ozanı olacağım öğretmenim.” dedim ve İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün koltuğuna oturmak için seçildim.

Öğretmenimiz hemen bir kâğıt hazırlayıp bana verdi. Kâğıtta koltuğa oturduktan sonra okuyup konuşmam için kısa bir metin hazırlanmıştı. Metinde “Devletin birlik ve beraberliğinden” bahsedip “Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için çocuklara verilen önemin fazla olması.” gerektiğine vurgu yapılıyordu. Yazılı metin güzeldi ama boyumu aştığı kesindi!

O gece yatana kadar metni okuyup ezberlemeye çalıştım.

Ertesi gün okuldan bir heyetle birlikte belediye otobüsüne binip törenin yapılacağı Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gittik. Müdür Bey bizi kapıda karşıladı. Hoş geldin faslı bittikten sonra sıra benim koltuğa oturmama geldi. Oturdum da. İlçe Milli Eğitim Müdürü adımı, soyadımı, memleketimi sordu. Bende söyledim. Bana “Büyüyünce ne olmak istersin?” dedi. “Halk Ozanı!” dedim. Sevindi Müdür Bey. “Peki halk ozanlarından birinin türküsünü söyleyebilir misin?” dedi. Bende başladım Mahzuni Şerif’in “Bir çift öküz yeter mi daha Memmet emmi. Böyle baca tüter mi daha Memmet emmi.” isimli türküsünü söylemeye.

Mutlu oldu Müdür Bey, beni ve öğretmenimi tebrik etti. Sıra öğretmenimin bana verdiği kâğıdı çıkartıp okumaya geldi. Baktım özellikle öğretmenim gururla benim ağzıma bakıyor. Ve ben de o gurura ortak olmak için cebimden kâğıdı çıkartıp başladım okumaya:

“Ağyar da yirmi üç ağaç bir de yoncalık var! Ağaçlar budanacak yoncalık sulanacak. Sevündük dayının sınırına çit çekilecek. Yukarıçayır'da bin beş yüz ağaç ve yirmiye yakın fidan var. Kötüyurt bu sene ekilmeyecek. Değirmenin önü icara verilecek. Bozarmuttan yüzün nadasa bırakılacak. Taş tarla Fevziye verilecek. Urmanlı, Rıza kivremde kalacak…”

Nasıl olduysa o akşam babamın köydeki tarlalara ilişkin yazdığı yazıyla benim törende okuyacağım kâğıdı karıştırmış, ertesi gün okula öyle gelmişim.

Öğretmenimiz utandı, sıkıldı bir kenara çekilip okumamın bitmesini bekledi. Dönüşte de zaten yanıma oturdu ve "Keşke Satılmış'ı getirseydik!" dedi. "En fazla su motorundan bahseder kurtulurduk. Sizde de maşallah ne tarla varmış, say say bitmiyor."

Ama asıl ilginç olan babamın yaşadıklarıydı. O da aynı gün köyde yaşayan halamın kocası Ahmet enişteme yazdığı mektup diye öğretmenimin bana yazıp verdiği kâğıdı göndermiş köye.

Ahmet eniştem kağıdı okumuş, edememiş köyden birkaç kişiye daha okutmuş. "Acaba Haydar Çavuş muasır medeniyetler seviyesi derken ne demek istiyor?" diye. Bakmış içinden çıkamayacak, edememiş babama bir cevap yazmış.

Mektubuna "Sevgili Haydar Çavuş." diye başlamış eniştem. "Mektubunu aldık. Ablan çok iyi gözlerinden öper. Muasır medeniyetler seviyesine çıkarız çıkmasına da şu höyüğün ardındaki tarlayı kime verecen? Köyde talibi çok. Acele cevap bekler gözlerinden öperim. Baki selamlar."

 

"Amele diplomat" isimli kitabından...

 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...