GERİYE DÖNÜŞ (1)

Mehmet Söğüt kullanıcısının resmi
Çılgın Bir Yolculuk

Bu satırları yazmaya 14 Temmuz’da başladım. Çünkü cennete düşmüştüm adeta. Bir rüya olmalıydı yaşadıklarım. Ve bu rüyadan uyanmak istemiyordum.

Diyebilirsiniz, o dağların taşların özlenecek neyi var?

Bilmiyorum! Ben özlüyorum işte…

“Dönseydin seni tutan mı vardı?” diyeceksiniz. Haklısınız. Fakat bazı şeyler istediğiniz gibi yürümez. Daha da ekleyeyim, korona virüsün gazabına uğradım…

Ülkem belki başkası için kaçılacak bir yerdir. Haklı da olabilirler. Çünkü ekonomik sorunlar, insanları arayışa sevk ediyor. Yoksa hiç kimse doğduğu yeri terk etmek istemez.

Bir bitkinin bile yerini değiştirdiğiniz zaman sarsılır. Bir uyum sorunu yaşar. Hele coğrafik koşullara uyum sağlayamazsa kuruyup gider. İnsanlar da öyledir. Sonuçta insan, ot, hayvan ve ağaç da birer canlıdırlar.

Uçağa binerken, ben ve amcamın oğlu Nadir Söğüt oldukça heyecanlıydık. Yüreğimdeki ülke özlemi gittikçe büyüyordu. Esenboğa Havaalanına İndiğimizde derin bir nefes aldım. Aşkıma kavuşmuştum ama gözaltına alındım. Birkaç dakika ortalık karışsa da sonrasında sakinleşti. Adli kontrolden sonra, iki polis eşliğinde bir karakola götürüldüm.  Yanımdaki polisler, anlayışlı ve iyi davrandılar bana. Karakola vardığımızda, Avukat Mehmet Uzun ve amcamın oğlu Nadir Söğüt orada hazır beni bekliyorlardı. İkisiyle kucaklaşırken, içimden “Allah kimseyi kimsesiz bırakmasın,” diyorum. Nadir torba dolusu yiyecek getirmişti. Avukat Mehmet Uzun ile kısa bir görüşmemiz oldu. Sonrasında nezarete yollandım. Nezarette biri deliksiz uyuyordu.  Benimse gözüme uyku girmedi. Çünkü sabaha mahkemem vardı.

Saatler geçmek bilmese de geçti. Sabah saat onda kollarımı kelepçeleyip mahkemeye götürüldüm. Davanın görüleceği yere gittiğimde Avukat Mehmet Uzun ve amcaoğlu Nadir oradaydılar. İkisi de yorgun görünüyordu. Kelepçeli halde bazı işlemler yapıldıktan sonra, polislerle bir banka oturdum. Amcaoğluyla aramızdaki kopmaz bağı tekrardan hatırlayarak, duygu dolu gözlerle ona bakıyorum. O da “sakin ol” anlamında elini sallıyor. Sonra yanımıza geldi. Cep telefonundan çektiği klipleri polislere gösteriyor. Onlar da bizimle daha çok ilgilenmeye başlıyorlar.

On ikiye doğru duruşmaya çıktım. Mahkemem kısa sürdü. Hakkımdaki yakalanma kararı kaldırıldı. Serbesttim artık. Ellerim çözüldü. Avukat Mehmet Uzun arabasıyla bizi Ankara Esenboğa Havaalanına götürdü.

Uçağa binmek yerine araba kiralamayı yeğledik. Öyle küçük bir araba gibi düşünmeyin. Değeri en az yüz bin Euro. Benim hiçbir zaman araba merakım olmadı. Bu tercihi amcaoğlu Nadir yaptı. Böylesi pahalı bir arabayı Avukat Mehmet Uzun’un üstüne alması takdire şayandı. Mehmet abime bir kez daha teşekkür ediyorum.

Amcaoğlum candır, doğuştan tam bir çılgındır. Benim de ondan kalır yanım yoktur. Hiç zaman kaybetmeden yola koyulduk. Acıkmıştık. Bir süre sonra bir dinlenme tesisine daldık. Arabanın etrafını insanlar sardı. Merak dolu gözlerle arabaya bakıyorlardı.

Kazasız belasız geldiğimiz için, garsona yüklüce bir bahşiş verdik. Olacaklardan habersiz, dinlenme tesislerinde duruyor ve her seferinde bahşiş vermeye devam ediyoruz. Sonunda üzerimizdeki TL bitti.

Merakla etrafımı inceliyorken, benzinimiz de bitmek üzereydi. Bulduğumuz ilk petrole dalıyoruz. Euro almıyorlardı. İkinci ve üçüncü benzin istasyonu da döviz almadılar. Karanlıktı artık.

En doğrusu Kayseri’nin Sarız ilçesine gitmekti. Sarız’ın Almancıları olduğu için dövizi alabileceklerini düşündük. Benzin istasyonunu bulamayınca da bir çocuğa soruyoruz. Çocuk bisikleti ile önde, biz de arkasında onu takip ediyoruz.

Sarız, yıllar öncesinde bıraktığım küçük ilçelerin bir benzeriydi. Gözle görülür bir değişiklik yoktu. Yakıt için dövizi yine kabul etmediler.

Herhangi bir otelde kalabilirdik. Yalnız evdekiler bizi bekliyordu. Ve ikide bir bizi arıyorlardı. Sarız’dan bize gösterdikleri dağ yolunda ilerliyoruz. İn cin top oynuyor. Benzinimiz bitmek üzere, gülmekten de geri kalmıyoruz.

Yolda kalsak başımıza her şey gelebilirdi. Arabanın ışıkları olmasa, yol kenarındaki evleri bile göremeyeceğiz.

Zifiri karanlığın karnını yararken, Afşin’in Tanır kasabasındaki akrabalarımızdan söz ediyoruz. Önümüze bir kamyoncu çıkıyor. Ondan yardım istiyoruz. Yalnız bize herhangi bir yardımdan bulunamazdı. Beş kilometre sonra bir yakıt istasyonu olduğunu söyledi. Oraya vardığımızda kapalı olduğunu gördük. Bir sonraki yerin Tanır olacağını bilemezdik. Bir marketin önünde durduk. Market sahibi yanımıza geldi. Akrabalarımızın telefon numaralarını aldık. Eğer yolda kalırsak, onlardan yardım isteyecektik.

Afşin’e yakın bir mesafede yakıt istasyonunu gördüğümüzde saat gece biri geçiyordu. Euro ya da Frank alıp almayacaklarını sormayacaktık. Öyle de yaptık. Arabanın deposunu doldurduk. Parayı verdiğimizde parayı kabul etti. Böylece eve varabildik. Aşağı İçme ve Nergele bizi bekliyordu. Her karış toprağında anılarımızın olduğu, atalarımızın yurdu…

Devam edecek...

 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...