12 EYLÜL VE FİLİSTİN GÜNLÜĞÜ'NÜN III. BASKISI HAKKINDA

Adil Okay kullanıcısının resmi
"Kalbim halen tuzlarını ekmeklerini yediğim haklı bir dava için savaşan Filistinlilerin yanında. Ne Varşova gettosunda ellerini havaya kaldırmış küçük Yahudi bebesinin belleklere kazınmış fotoğrafını unutuyorum ne 12 yasında 12 kursunla katledilen küçük Kürt çocuğu Ugur Kaymaz'ı ne babasının kucağında, İsrail askerlerinin kurşunladığı Rami Andura'yı ne Beyrut Gufara Gazi Filistin hastanesinde yaralı yatarken bir bacağı İsrail saldırısında kopmuş küçük Fatma ile yaptığım söyleşiyi ve onun berrak gülümsemesini ne de bizzat yaşadığım(ız) İsrail zulmünü unutuyorum."

12 EYLÜL VE FİLİSTİN GÜNLÜĞÜ III. BASKI
VE NAKBA’DAN GAZZE’YE FİLİSTİN DİRENİŞİ
 
2009 Yılında Ütopya yayınevinden çıkan anı belgesel bir çalışma diyebileceğim “12 Eylül ve Filistin Günlüğü” adlı kitabım iki baskı yaptı. Aradan geçen süre boyunca birçok Filistin temalı araştırma yazısına, TV programlarına, dergilere ve kitaplara kaynak oldu. Ancak Filistin sorunu çözülmedi. Kitapta yer canlı tanıkların ifadelerinde geçen İsrail mezalimi devam etti.
Kitabın ikinci baskısı da tükenince güncellenmiş bilgi ve belgelerle 3. baskı için hazırlık yapmaya başlamıştım ki 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e “Aksa Tufanı” adını verdiği saldırısı gerçekleşti.
Bu saldırıyı bahane eden İsrail’in başlattığı katliam giderek bir soykırıma dönüştü. Aralık 2023 itibariyle İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarında 8 binden fazlası çocuk, 6 bin 200’ü kadın olmak üzere 22 binden fazla Filistinli, İsrail tarafından katledildi. 53 bin 320’den fazla kişi de yaralandı. 55 bin konut tamamen yıkıldı.
İsrail ordusu 7 Ekim’den bugüne 472’i asker 1200 vatandaşının öldürüldüğünü açıkladı.
Yüzlerce bilim insanı yaşananları soykırım olarak değerlendirdi. Zira İsrail sadece Hamas militanlarına saldırmadı. Çocukları, kadınları, yaşlıları, hastaları, gazetecileri, bilim insanlarını, şair ve yazarları da katletti. Hastaneleri okulları sivil yerleşim merkezlerini de vurdu.
Rusya Ukranya savaşında, Ukranya’ya açıktan destek olan Batı ülkeleri ve ABD daha önce olduğu gibi İsrail saflarında yer aldı. Filistinlilere uygulanan mezalimi yok saydı. BM’in İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi yani işgal ettiği toprakları terk etmesi kararı yine unutuldu.
Hamas’ın 7 Ekim saldırısından sonra ABD ve İsrail tarafından basına servis edilen haber ve fotoğraflar sol kesimden de birçok insanı etkiledi. Sanki 1948’den beri süren savaş 7 Ekim 2023’te başlamış ve Filistin de sadece Hamas’tan ibaretmiş gibi yorumlar yapıldı. Filistinli laik, sosyal demokrat ve/veya sosyalist örgütlerin bile açıklamaları okunmadan oryantalist bakış açısıyla, önyargıyla İsrail yanlısı açıklamalar yapıldı.
Ben ve benim gibi birçok insan; Filistin kamplarına dayanışmaya ilk giden kadın devrimci olan yazar yönetmen Melek Ulagay Taylan’dan, İsrail zindanlarında 8 yıl yatan Faik Bulut’a, Türkiye’nin yüz akı düşünürlerinden Fikret Başkaya’dan ABD’li düşünür Noam Chomsky ve Norman Finkelstein’a  kadar çok sayıda yazar, sanatçı, insan hakları savunucusu, barış örgütü savaşın, Siyonist işgalin 74 yıldır sürdüğünü, Nakba’dan yani 1948 “Büyük felaket”ten beri devam ettiğini, savaşta ölen Filistinli ve / veya İsrailli sivillerin de sorumlusunun da dolaylı / dolaysız olarak Siyonist Apartheid İsrail devleti olduğunu anlatmaya, yazmaya çalıştı.
 
Birkaç örnek vereyim.
 
“Modern bir köle ayaklanması”
“Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi’nde sanki Filistin direnişinin “Aksa Tufanı” adı verilen operasyonunun hemen ardından alevlenen tartışmaya cevap verir gibidir: “Terörü başlatan; çaresizler, teröre maruz kalanlar değil, iktidarları sayesinde ‘hayatın reddedilmişleri’ni ortaya çıkaran somut durumu yaratan tedhişçilerdir. Despotizmi başlatan, zulmedilenler değildir, zalimlerdir. Nefreti başlatan, horlananlar değil, horlayanlardır. İnsanı olumsuzlayan, kendilerine insan olma hakkı tanınmayanlar değil, onlardan insanlığı esirgeyenlerdir (…)
Amerikalı siyaset bilimci ve aktivist Norman Finkelstein’ın “modern bir köle ayaklanması” olarak tanımladığı ve Gazze gettosunu çevreleyen apartheid duvarında bir gedik açan silahlı eylemin ardından da benzer bir manzarayla karşı karşıya kaldık. Sanki Filistin meselesi 7 Ekim günü öncesinde yokmuşçasına Hamas’ın ya da Filistinli silahlı grupların saçtığı terör ve dehşet tartışmanın başköşesine oturuverdi. Filistin’in etnik temizlik yoluyla sömürgeleştirilmesinin, Filistin halkının yersiz yurtsuzlaştırılarak parya konumuna itilmesinin yarattığı ve on yıllara yayılan şiddet adeta unutuldu. “Hamas’ın terörünü kınama” sırasına girenler, işgalcinin meşru müdafaa iddiasında bulunabilmesi mümkünmüşçesine “İsrail’in kendini savunma hakkı”ndan bahseder oldular.” [i]
 
Diğer yandan Fikret Başkaya’nın ifade ettiği şu gerçek de gözden kaçar oldu: “Siyonist devlet 1948 yılında bir Birleşmiş Milletler Örgütü hilesiyle kuruldu. O kadar ayıp BM’ye yeter de artardı bile… Zira, öyle bir devletin kurulması, bizzat Birleşmiş Milletler Örgütü ‘Şartına’ aykırıydı… Filistin toprağı Yahudi Yerleşimciler tarafından işgal edildi, Filistin halkının önemli bölümü sürgün edildi, toprağından koparıldı… Siyonist devletin kuruluşunu izleyen 75 yılda İsrail 65 Birleşmiş Milletler Örgütü kararına uymadı… …[ii]
 
Antisemitizm mi dediniz?
İsrail, Filistinlilere yönelik yaptığı her katliama karşı gelişen tepkiyi, protestoları ‘antisemitizm’ söylemiyle bertaraf etmeye çalıştı. 7 Ekim’den sonra da bu argüman sık kullanıldı. Oysa Yahudi barış örgütleri dahi böyle bir söylem kullanmadı. İsrail katliamını kınadı. Birkaç örnek vermek gerekirse:
 
“Bunlardan “Guş Şalom”, diğer Yahudi barış örgütleriyle birlikte işgal altındaki Filistin topraklarına çok sayıda Yahudi yerleşim yeri inşasına ve buna zemin hazırlamak için de daha fazla Filistinlinin evinin yıkılmasına karşı amansız bir mücadele veriyor. Hareketin lideri Uri Avneri'ye göre:  
‘Barış görüşmeleri için Filistinlilerin şiddete son vermesi şartı koymak haksızlıktır. Eğer işgal varsa, direniş de olacaktır. Asıl hastalık başkalarının topraklarını işgal etmektir’. (…) Gazetelere verdikleri ilanlarda şöyle ibareler yer alıyor: ‘İşgal olduğu müddetçe, barış olmayacak! Barış olmadığında savaş olacak! Savaş boyunca iki taraf da kurban vermeye devam edecek. Sonsuza kadar kılıçla mı yaşayalım? Barış olmadıkça İsrail kimse için güvenli bir yer olmayacak. Biz kılıçla yaşadığımız sürece, savaşlarımız dünyadaki diğer Yahudileri de tehlikeye sokacak!’”[iii]     

“Toplumsal mücadele hareketi üyesi İsrailli Marmer de, ‘Gazze'de çok tehlikeli boyutta soykırım belirtileri, açlık, susuzluk var. Salgın hastalıklar var. Burada çocuklar ve ailelerden bahsediyoruz’ dedi.”[iv][v]
Desteklediğimiz sadece ve sadece Filistin’in özgürlüğüdür
Demem o ki  “Biz(ler)i bu savaşta Filistin halkının yanında yer aldığımız için anti-semitik ilan edenler bilmelidir ki, “Hayır” dediğimiz Siyonist vahşettir; tıpkı binlerce İsrailli savaş karşıtı gibi… Evet, evet desteklediğimiz sadece ve sadece Filistin’in özgürlüğü olup, HAMAS falan değildir. Bir şey daha: Filistin Davası, devrimcilerin tarihsel hafızasında önemli bir yer sahiptir. Söz konusu hafızada Deniz Gezmiş’ler, Mahir Çayan’lar, Bora Gözen’ler kayıtlıdır. Bu bağlamda Filistin kimliğimizdir, geleneğimizdir.”[vi]
 
Sonsöz
Sonuç olarak kalbim halen tuzlarını ekmeklerini yediğim haklı bir dava için savaşan Filistinlilerin yanında. Ne Varşova gettosunda ellerini havaya kaldırmış küçük Yahudi bebesinin belleklere kazınmış fotoğrafını unutuyorum ne 12 yasında 12 kursunla katledilen küçük Kürt çocuğu Ugur Kaymaz'ı ne babasının kucağında, İsrail askerlerinin kurşunladığı Rami Andura'yı ne Beyrut Gufara Gazi Filistin hastanesinde yaralı yatarken bir bacağı İsrail saldırısında kopmuş küçük Fatma ile yaptığım söyleşiyi ve onun berrak gülümsemesini ne de bizzat yaşadığım(ız) İsrail zulmünü unutuyorum.
 
Ocak 2024
Adil Okay
 
Künye: Adil Okay, 12 Eylül ve Filistin Günlüğü 3. baskı, Klaros yayınevi, Ankara, 2024.
 

[i] Foti Benlisoy, Filistin ve ezilenin şiddeti, https://laborans.org

[ii] Fikret Başkaya. Filistin Bir insanlık ayıbı. https://ozguruniversite.org

[iii] Faik Bulut, İsrail'de barış savunucuları kimler? https://www.indyturk.com

[iv]https://www.gazeteduvar.com.tr/tel-avivde-gazze-eylemleri-aclik-susuzluk...

[vi] Temel Demirer, Filistin Hep Vardı, Var, Varolacak da. https://edebiyatbahcesi.net

 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...