Nesim Amca

Gülefer Cambaz Savran kullanıcısının resmi
Çığlıkları tüm koridoru kapladı… Odasında iki erkek hasta bakıcı ve nöbetçi hemşire onu zapt etmeye çalışıyorlardı. Birazdan bir sakinleştirici verirler ve uyur nasılsa. Birkaç gecedir böyle ve her geçen gün sanrıları artıyor. Önce koridorda birini arar gibi telaşla dolanıyor. Önünden geçen hasta bakıcıya ya da diğer hastalara, "Zehra’yı gördünüz mü?" diye soruyordu. “Hayır” cevabını alınca koridorlarda "Zehra, Zehra" diye bağırarak koşturuyor ve daha sonra odasına girerek kendini yatağa atıyor ve küçük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Canı çok yanıyormuş gibi attığı çığlıklar koridorlarda yankılanıyordu.

Nesim Amca gecen yıl Kayseri' den getirildi merkezimize. Yaşı atmışı biraz geçmiş, eli yüzü oldukça düzgün bir polis emeklisi. Seksen döneminde Anadolu'nun birçok karakolunda görev yapmış ve görevini bir yaşam biçimi haline getirmiş bir adam. Sesinde her zaman bir öfke var. Kısa cümleler kuran ve onları yüksek sesle söyleyen biri ayrıca. Görev yaptığı her bölgede namı hemen yayılmış. Bir şekilde karakola düşen gençlere akla gelmedik işkenceler ediyormuş. Ona göre hepsi birer vatan hainiymiş. Gençlerin ne yaşı ne de cinsiyetleri umurunda değilmiş; hepsi zulmü çoktan hak etmişlerdi. Karakolun en alt katında, o kalın duvarlı odalarda birçoğunun yaşı reşit bile olmamış çocukların bedenleri üzerinde hayatları boyunca taşıyacağı derin izler bırakmakla meşgulmüş…

Bazı geceler evine bile gitmiyor, karakolda kalıyormuş Sokak aralarında duvarlara yazı yazarken yakalanmış ya da bir yerde toplu bir gösteriden getirilmiş gençler önce onun huzuruna çıkarılıyormuş. Hepsinin yüzüne kinle bakıyormuş. İçinde adı konulmamış bir öfke ve nefret varmış. O buna “vatan sevgisi” diyormuş.

Geceleri Karakolda uyuduğu için karısı ve kızı Zehra’yı çok fazla görmüyordu. Karısı bu duruma ne zaman şikâyet etse, o bunun bir vazife olduğunu söyleyip kadına bağırıyordu. Zavallı kadın biraz çaresizlikten biraz da öfkesinden korkuyor ve susuyordu. Ama yalnız son zamanlarda kendisine dokunmasına pek fazla izin vermiyordu. Bu da kavgalarına yol açıyordu.

Bir gün sabaha karşı döndüğünde evin boş olduğunu gördü. Karısı ona bir mektup bırakıp kızını yanına alarak evi terk etmişti. Kadın mektubunda karakollarda gençlere yaptığı işkenceleri bildiğini ve o elleri ile ne kendine ne de çocuğuna dokunmayı hak etmediğini yazmıştı.

Birdenbire evi bomboş kalmıştı ama inadından karısını aramayacaktı. Madem onu bırakıp gitmişti, o zaman cezasını çekmeliydi. Aradan yıllar geçti, karısını ve kızını hiç aramadı. Yalnız arada bir kızını düşünüyordu. Rehabilite merkezine ilk geldiği günlerde bana geçmişinden söz ederken kızını özlediğinden bahsetmişti. Geçen yıllar kalbini biraz yumuşatmış ama öfkesinden pek bir şey götürmemişti.

Bir keresinde: "Eylem hemşire biliyor musun, kızıma çok benziyorsun” demişti bana, “o da şimdi senin yaşlarında. Seninkisi gibi siyah saçları ve kocaman yeşil gözleri vardı” Sonra susmuştu.

İlk nöbetleri birkaç ay önce başladı. Günlük gazetelerden birini okuyordu. Birden hiddetlendi ve gazete sayfalarını öfkeyle yırtar gibi karıştırmaya başladı. Bir haber onu çok öfkelendirmiş olmalıydı. Sesinde o güne kadar görülmemiş bir öfkeyle ağza alınmayacak küfürler ediyordu. İçeriden nöbetçi doktor ve güvenlikçi gelerek onu zor sakinleştirmişlerdi.

Gözlerim gazetedeki Zehra'nın yerlerde sürüklendiği ve bir polis tarafından tekmelendiği anki resmine takılmıştı. O günkü gazetede şöyle bir başlık vardı: "Gezi eylemlerinde tutuklanarak polis otosuna konulan öğretmen Zehra Kahraman’dan bir daha haber alınamadı"

O günü uyuyarak geçirmiş ertesi gün uyandığında çok farklı biri olmuştu.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...