Makaleler
Modern İnsan, Homo Sapiens'i Ne Kadar Aşabildi?
Esasında insan denen canlı varlık, düşünce ve sorgulama yeteneğinin dışında, diğer özellikleriyle hayvanlarla tamamen ortak güdülere sahiptir. Düşünme ve sorgulama bilinç merkezi (Amigdala) doğru, gerçek, bilgi, birikim ve ahlak ile doldurulup uygulandığında ileri, çağdaş, gerçek insan olunabilir. Sahip olduğu araç, gereç, maddi varlıkları tanrılaştırıp doğaya, canlılara, kendi cinsine uyguladığı kabalık, hoyratlık ve barbarlıkla, yalnızca insanlıktan uzak değil, hayvandan da aşağı tarifi zor canavarlık demektir.
Nefretin, Ayrımın Boy Hedefi: Ötekileştirilen Alevî(Ler)[1]
Sürdürülemez kapitalizmin III. Büyük Buhranı ile cebelleşen yerkürede; Zygmunt Bauman’un, “Devletler otoriterleşirken, kişiler militerleşmektedir,” biçiminde tarif ettiği çılgınlık kesitinden geçiyoruz.
Söz konusu durumu, “Kriz özellikle eskinin ölmesi ve yeninin doğamaması olgusundan kaynaklanır; ara dönemde ise çeşitli hastalıklı belirtiler ortaya çıkar,” diye betimleyen Antonio Gramsci’nin altını çizdiği hâl bir ara döneme denk düşer ki, bu da bir imkân ve çılgınlık kesitidir.
İktisadî Çöküş, Beşerî Çözülme[*]
Müthiş bir alt üst oluşla yüz yüzeyiz. Hem yerel, hem de evrensel bir soru(n) bu.
İsteyen istediği gibi adlandırabilir; ancak nasıl sunulursa sunulsun; sürdürülemez kapitalizmin içinde debelendiği III. Büyük Bunalımı’dır yaşanan…
“Yaşanan” dedim; o, “küreselleşme” söylencelerinin karaya oturduğu koordinatlarda müthiş gerileme, köklü çöküş ve devasa bir çürümede somutlanıyor.
Korona zamanında mahpusluk kitap yasakları ve açlık grevleri... Adil Okay
Öncelikle pandemi zamanında hapishanelerde yaşananların, dışarıda şikâyet ettiğimiz koşullardan kat be kat daha kötü olduğunu söyleyerek başlayayım. Hani ara sıra metaforlara başvuruyoruz ya: “Türkiye yarı açık cezaevine döndü” ya da “dışarıdakiler de özgür değil ki…” gibi. Ama dönem dönem bunun bir metafor olduğunu unutup, teşbihte hata yapıyoruz.
Milliyet, Ulus ve Çoğulcu Ulusalcılık
Tüm bunlar bize şunu bir kez daha hatırlatıyor. Demokrasiden yana her siyasal düşünce, dinde gerçek, doğru rönesans ve reformlar yapılmadan, bir adım ileri gidilemeyeceği bilinmelidir.