Kum/ Melek Ertan

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Balkona çıktığımda koyu gri bir havanın içinden, beyaz köpüklü, siyah dalgaların evime geldiğini görüyorum. Zaman dörtnala koşarken, bedenim bu haşmetli resim karşısında donakalıyor. Dalgaların içindeyim artık. Nefesimi tutarken katran karası boşluğun geldiği yere geri dönmesini istiyor, bu arada yanlışlıkla suyun içinde soluk almamaya çalışıyorum.

   Nefesim yetebilecek mi acaba? Gözlerim neden açık? Boğulmadan önceki son bilinç anı böyle mi? Kendi kayboluşumdan hemen önce kıyıda dolaşan insanların yutuluşunu da gördüm. Nasıl bu kadar hızlı gelişti her şey? Oysa alt komşularda annemleydim. Ortalık alacakaranlıktı fakat bizim keyfimiz yerindeydi. Biraz dedikodu yapmış, gülmüştük. Annem artık yürüyebiliyordu ve ben buna çok şaşırmıştım. Demek ki artık zamanıydı,  yatalaklık mahkûmiyetinden kurtulmasının. 

  Yine yoğundu aklım, hep telaşlıydı ruhum. Tezim için evime dönerken hocamla merdivenlerde karşılaşmıştık. Elinde neşter vardı. Beyaz önlüğünde kan lekeleri. Bana zehirli ok etkisinde birkaç laf etmiş sanki espri yapmış gibi sırıtarak benden uzaklaşmıştı. Bu adamın; benimle, kendisiyle, farkına varamadığı hayatla derdi ne?

  Dalga geri çekiliyor. Boğulmadım. Sahildekilerin bazısı deniz üstünde hareketsiz, bazısı da kıyıda yattığı yerden kalkmaya çalışıyor. Onlara kim yardım edecek? Dizlerime kadar kumun içine batmışım. Bu balkona nasıl bu kadar kum geldi?  Hemen odama dönmeli.

   Balkon kapısını kapatıyorum. Loş ve nemli, koyu gölgelerin cirit attığı odamda yaşıyor olmanın buruk sevinci var ıslak ellerimde. Kalbim halen deli gibi çarpıyor. Camdan, şaha kalkmış, öfkeden kudurmuş, ağzından köpükler saçarak bir dalganın daha bana doğru doludizgin koşturduğunu görüyorum. Bu kadar büyük dalga daha önce hiç görmedim. İki katlı ev yüksekliğinde. Çok geç camı kapatmak için. Dalga çekirdeğiyim. Yine nefesim yeter mi? Aklımı kaçıracağım. Ruhuma yabancı olmayan, bedenimi ise devamlı tartaklayan bu karanlık dalgalardan korkuyorum. Ciğerlerime deniz suyu dolarken buna bilincimle şahit olma olasılığından ürküyorum. Kumlar şimdi de odamın yarısına kadar geldi. Gözlerimi kapamalıyım.

  Telefon çalıyor!

  Dalga yine geri çekiliyor. Her yer tarumar. Çamura boğuldu yaşam.

 Telefon çalıyor!

  Deniz iyice ufaldı, artık kendi yuvasında. Göl gibi durgun. İçine kapanmış katil gibi suskun. Pişman… Dingin… Yan kıyıdaki apartmanın da camları kırılmış. Islak perdeleri pencereden dışarıya sarkmış, tüm ağırlığı ile uçuşmaya çalışıyor.

  Telefon çalıyor!

   Denizin üzerindeki kayıklar nasıl alabora olmadan kalabilmiş? Balıkçılar kıyıya kürek çekiyor, panik yok hiçbirinin yüzünde. Sanki dalgaları onlar kamçılamış.

 Telefon çalıyor!

Alo, efendim! Yok, yok uyandım problem değil. Nerede bulunmuş? Yaşı kaç? 17 yaşında mı? Bir genç kadın mı? Vücudu mu doğranmış? Tamam. Adresi verin, hemen geliyorum…

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...