Vasiyet

Sırrı Ayhan kullanıcısının resmi
İlk kitabı çıktığında ağabeyine elli adet kitap göndererek eski arkadaşlarına ve kurumlara dağıtmalarını rica etmişti. Senelerce izine gidememişti. Uzun bir dönemden sonra ilk kez memleketini ziyarete gitti.

 
Birkaç gün içinde birçok dostunu görüp özlemini giderdi.
Birkaç gün geçtikten sonra eski bir arkadaşının evine gece yemeğine davet edildi.
Eve vardığında yirmi yılda seyrek gördüğü beş altı dostunu bir arada gördü. Uzun yıllar önce birlikte cezaevinde kaldığı Kel Mahmut’u görmek onu ayrıca memnun etmişti.
Yemekten sonra sohbet aldı başını gitti. Arkadaşlarının merak ettikleri birçok konu vardı. Cendere Köprüsü’nü ilk kitabının kapağına alarak memleketinin tanıtımına katkıda bulunduğu için, ona ayrıca memnuniyetlerini belirttiler.
Ankara’da yaptığı çalışmalar ve yayınladığı kitap için onu tek tek tebrik ettiler.
Daha sonra bir arkadaşı kitaba ismini veren Eksik Hayatlar hikayesini okudu yüksek sesle.
Her biri değişik sorular soruyordu:
“Niçin organlarını bağışlıyorsun?”
“Neden yakılmayı istiyorsun?”
“Düşündüklerinin burada gerçekleşmesi çok zordur.”
“Bir çaresini bulursunuz, arkadaşım değil misiniz?”
“Nedir arkadaş! Senden çektiğimiz. Öldükten sonra bile bize rahat vermiyorsun. Hikâyedeki gibi, memlekette ölürsen ne yapacağız? İsteğini kimler yerine getirecek?”
“Onu da yazdım ya.”
“Doğru yazıyor ama...”
“Aması ne?”
“Omuzlarımıza çok ağır bir yük yüklediğinin farkında mısın?”
“Arkadaşlık böylesi günler için değil mi? Madem yakamayacaksınız cesedimi mezardan çıkarıp Fırat’a atmak sizce çok mu zor geliyor?”
“Zor değil ama…”
“Aması nedir Xalo?”
“Bakın size bir hikâye anlatayım. Sen de bu arada, bu işi bir daha düşün.” dedi Xalo. Bir iki öksürdü. Önündeki bardaktan bir yudum su içerek:
“Bir zamanlar bir köyde çok sorunlu bir adam yaşarmış…” diye başladı anlatmaya. “Adam senelerce çevre ve köy halkına çok eziyet çektirmiş. Zarar vermediği köy ve şerrini bulaştırmadığı kimse kalmamış.  Gel zaman git zaman yaşlanıp, elden ayaktan düşmüş. Kahvede, köyde herkes kendisiyle dalga geçer olmuş. Günün birinde caminin hoparlöründen herkesin başına toplanmasını rica etmiş. Başına toplanmışlar. Ne söyleyeceğini merakla beklemişler. ‘Geçmişte herkese verdiğim rahatsızlıktan dolayı hepinizden özür dilerim,’ demiş adam, ‘huyum batsın kendime engel olamıyordum. Çok yaşlandım, yakın bir zamanda öleceğimi biliyorum. Yaptıklarımın insanlara ders olması için son isteğimin yerine getirilmesini sizden rica ediyorum. Ama önce ihtiyar heyeti bana söz verecek son isteğimi yerine getireceklerine dair.” İhtiyar heyeti, ‘Bir an önce ölse de kurtulsak,’ diyerek yemin etmiş. Adam devam etmiş konuşmasına. ‘Öldüğümde cesedimi köy meydanındaki büyük ceviz ağacının altına bırakın. İki gün orada öylece kalayım. Herkes gelip son söyleyeceklerini o zaman yüzüme söylesin.’ Köyün ihtiyar heyeti şaşırarak: ‘Yok olmaz öyle şey!’ Bugüne kadar böyle bir şey görmedik, duymadık, bu ayrıca dinimize de aykırı.’ demişler. ‘Mezarımda rahat etmemi istiyorsanız, son isteğimi yerine getirin, hem yemin ettiniz,’ demiş adam. İhtiyar heyeti, ‘Hele bir ölsün” dercesine, ‘peki, peki merak etme, son arzunu yerine getireceğiz.’ diye söz vermişler.”
“Gün gelmiş bizim ihtiyar eceliyle ölmüş. Cesedini yıkayıp, kefenlemişler. Daha sonra uzun tartışmaların ardından cesedi ceviz ağacının altına serdikleri bir halının üzerine yatırmışlar, köylüler sırayla etrafında dua eder gibi tur atıp içlerindekileri dökmüşler. Çevreden duyan komşu köylerden de insanlar köye akın edip bu ilginç olaya tanık olmuşlar.”
“İkinci gün sabahın alacakaranlığında asker tüm köyün etrafını sarmış. Uykudaki köyün ahalisini uyandırıp meydana toplamışlar. Aramalar sırasında evlerde bulunan tüm yiyecek maddelerini birbirine karıştırıp yere dökerek insanlara çok eziyet etmişler. Köyde iki adet küçük silah ele geçmiş. Erkekleri ve gençleri bir tarafa, kadın ve çocukları öte tarafa ayırmışlar.  Ağacın altındaki cesedi görünce, kimin bu işi yaptığını öğrenmek isteyen komutana kimse doğru dürüst bir cevap verememiş.”
‘Bu rezalet ne ulan? Size söyletmesini bilirim ben,’ diyen komutan ihtiyar heyetinden sakallı iki kişiyi çırılçıplak soydurtmuş, her iki ihtiyarın gelinlerini meydana getirmeleri için emir vermiş. Sonra da ihtiyarların cinsel organlarına naylon ip bağlatmış, iplerin diğer ucunu da gelinlerin bellerine bağlamışlar. ‘Bu cesedi buraya kimin koyduğunu söylemezseniz bu gelinler ipi çekip hayalarınızı koparacaklar,’ diye gülmüş komutan. Gene yanıt alamayınca kadınları döverek yürütmüş, bu şekilde köyün etrafında gezdirmişler.”
“Yürümek istemeyen gelin ve ihtiyarlara kırbaç üzerine kırbaç vurup soğukta karın üzerinde bekletmişler. Diğer gençleri de saatlerce falakaya yatırmışlar. Komutan: ‘Bu köyden dört tane büyük silah ve bu işin sorumlularını istiyorum,’ demiş, ‘yoksa başınıza gelecekleri kendiniz düşünün!’ diyerek köylüye iki gün zaman vermiş. Falakadan “ah vah” çeken ihtiyarlar cesedin tepesine dikilmişler, ‘Ulan namussuz!’ diye bağırmışlar. ‘Öldün öldün ama biz hâlâ senin şerrinden kurtulamadık!’
Xalo sözünü bitirince herkes gülmeye başladı. Sonunda biri, “Şimdi anladın mı? Bizler de bu yaştan sonra senin cesedini Fırat’a atıp dayak yemek, cezaevine girmek istemiyoruz.” dedi. “İstediğinde çok ısrar edersen, senin memlekete gelişine ambargo koyarız ona göre, sen de yaşadığın yerde ölürsün, orada ne yaparlarsa yapsınlar. Seçim sana kalmış.”
O gün anladı vasiyet yazmanın roman yazmaya benzemediğini.
 
 
 
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...