Öykü yaşadığım hayatın içinden yansımalar

Abdullah Oral kullanıcısının resmi
Hayatı, yaşadıklarımızla öğreyiyoruz.

yaşadığım hayatın içinden yansımalar

Gün ışığı penceremden içeriye usulca sızarak dokundu gözlerime, kaldırdım başımı duvarda asılı saate baktım 07.58 uykum kaçmış içimde tarifi imkânsız bir yangın...
Bir çırpıda kendimi lavaboya attım, idrar kanlı mesane boşaldıkça bedenimdeki sızılar da yerini Sükunete bırakıyordu.
30 Ocak’ta Ankara Üniversitesi Hastanesi'ne yattım prostatit denilen prostat kanserinden kurtulmak için.
Yapılan operasyon sonunda prostattan kurtuldum.
3 Şubat’ta hastaneden taburcu oldum.
Bu sabah takvim 6 Şubat’ı gösteriyor, prostattan kurtulsam bile içimdeki yanmalar devam ediyor. Yaklaşık 3 yıldır bu sorunu yaşıyordum ama son altı ay yaşam ile ölüm arasında gidip geldiğim içimde intiharı tetikleyen yangın çok daha zor anlar yaşıyordum.
Ameliyat sonrası yanmaların hâlâ kısmen yani idrar geldiğinde tavan yapması ve o an mutlaka idrarımı boşaltmamı dayatıyordu.
Böylesine kendi derdime düşmüş iken saat 11.20 civarı kapıya postacı geliyor.
Savcılığa çağıran bir tebligat zarfını elime tutuşturuyor.
Zarfın içindeki bildirimde şüpheli göründüğüm için. Savcı Hanım beni 7 gün içinde makamına çağırıyor. Aksi takdirde polis zoruyla ifadeye götürüleceğimi anlatıyordu.
11 Şubat dışarısı hayli soğuk, eve polis gelmeden savcılığa gitmek için evden çıktım. Ne için çağrılıyordum, neden şüpheliydim, öğrenmem gerekiyordu, yanıma daha önce idrar sorunum için yanımda taşıdığım idrar kutum vardı, onu da aldım. İdrar yolda sok sıktırdığında cebimdeki o kabı kimseye çaktırmadan pantolonun içine sokuyor, olduğum yerde idrarını kutuya boşaltıyordum.
Hayatımın son 6 ayı böyle geçmişti. Bir damla idrar bile beni intihara sürüklüyor tarifi imkânsız yanmalar, yaşamın hiçbir anlamı kalmıyordu.
O sakız idrar kutusunu kullanmaya başladıktan sonra yaşama daha sıkı tutunmaya çalışıyordum...
Otobüste, durakta, sokakta, nerede olursa olsun bir damla idrar bile gelse oracıkta kutuya idrarımı boşaltıyor, ortalama 20 dakika daha rahat hareket edebiliyordum en azından artık tuvalet aramıyordum.
Sıhhiye Adliye Binasına girdim. Savcı Hanım’ın odasını arıyorum.
Savcı Hanım’ın odasını buldum, odaya girmeden bir WC aradım. Adliyede kapalıydı WC’ler.
İdrarı kutuya boşaltsam, kutuyu dökecek bir yer yoktu.
Zaman kaybetmeden çaldım Savcı Hanım’ın kapısını.
İçeriye girdiğimde kendimi tanıttım. Savcı Hanım, “Şiirden Türküye Giden Yol sayfası size mi ait?” diye sordu.
Ben bana ait olduğunu ve uzun zamandır sayfaya giremediğimi ve Ozan Vurguni olarak paylaşım yaptığım sayfayı kullandığımı söyledim.
Savcı Hanım “Şiirden Türküye Giden Yol” sayfamda 8 Ekim 2019’da paylaşılan bir paylaşımı okudu.
“Bir çocuğumuz diyor ki, diye başlıklı bir eleştiri yazısı ve yazının altında cumhurbaşkanının resmini yırtan bir çocuk resmi bunu sen mi paylaştın?” diye sordu.
“Ben böyle bir yazının internette paylaşıldığını gördüm ama paylaştığımı hatırlamıyorum,” dedim,
o an hiçbir şeyi algılaya bilecek durumda bile değildim.
Bir yandan da içimi yakıp kavuran idrar yangını ile kıvranıyorum. Bir an önce içimdeki idrarı boşaltmam gerek.
Benim sancıdan kıvrandığımı o anı suçluluk duygusu olarak algılamış olmalı ki.
Savcı Hanım “Neden inkâr ediyorsun be herif, yazıyorsunuz sonra inkâr ediyorsunuz, nasıl insanlarısınız siz!” diye sesini yükselterek konuşmasını sürdürdü, konuşması bittiğinde,
“Bilmiyorum belki paylaşmış olabilirim.” dedim. Ama bilmiyorum bu paylaşımı internette gördüğümü hatırlıyorum ama sayfamda paylaştığımı hatırlamadığımı tekrar söyledim...
Savcı Hanım sekreterine dönerek: “08. 10. 2019 tarihli paylaşımı ben internette gezinirken gördüm ve hesabım üzerinden paylaştım. Amacım cumhurbaşkanına hakaret etmek değildir, suç kastım yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Savunmam bundan ibadettir.” diye yazdırdığı ve imzalamamı istediği ifade tutanağını, ne olduğunu algılamasam da bir an önce odadan çıkmak için imzaladım ve çıktım...
Kapıdan çıkar çıkmaz cebimden kutuyu çıkardım ve pantolonum içine sokarak, idrarımı boşalttım, kutu doldu, külotum az ıslandı. Hâlâ idrarım vardı ama biraz rahatlamıştım.
Elimdeki idrar kutusu ile koridora çıktım, kutu sallandıkça akan idrar parmaklarımdan akıyor oradan da yere damlıyordu.
Dışarıya çıktığımda bahçenin bir köşesine kutudaki idrarımı döktüm. Orada kutuyu tekrar idrarımla doldurdum.
İnsanın içindeki sancılar anlık da olsa bittiğinde dünyaya yeni gelmişçesine rahatladığı o anı yaşıyordum.
O an aklıma Savcı Hanım’ın hazırladığı ve bana okurken hiçbir şey anlamadığım ifadenin elime verilen kopyasını okumaya başladım. Savcı Hanım istediğine ulaşmış görünüyordu.
Eve dönmeden Ankara Üniversitesine gittim, patoloji raporunu sordum. Rapor çıkmıştı, raporu alıp doktoruma götürdüm. Mesane kanseri olduğumu öğrendim.
Ve doktorum mayıs ayının ilk haftasında mesane kanserine operasyon yapmak için bana gün verdi. Doktordan çıkıp hemen karşıda WC’ye girdim. İdrar kutumu da bir güzel yıkayıp peçeteyle kuruladım ki otobüste kokmasın.
Uzun süredir yıkanmadığımdan ötürü üzerime sinen sidik kokusu kötü kokuyordu
Prostat operasyonunun ardından hâlâ devam eden idrar yanmalarının nedeni, içimdeki kanser tümörleri olduğunu da patoloji raporu sonunda öğrenmiş oldum. Şimdi mayıs ayının ilk haftasında bu içimdeki kanser tümörleri illetinden kurtulacağımı düşünmek bile güzeldi.
Prostat ameliyatı sonunda artık zorlanmadan idrarımı yapabiliyordum ama idrarım geldiğinde kısa zamanda boşaltmam gerekiyordu....
Abdullah Oral...

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...