Nihayet beklediğimiz gün gelip çatmıştı. Ben, Heci, Elbeyi, Kenan, Davut… İşçievleri’nden aşağıya doğru güle eğlene yürümeye başladık. Yolda bizi görüp de aramıza katılanlar olmuştu.
İşçievleri yol bitiminde sağa dönüp Menderes Caddesi üzerinde yürümeye başladık. Benzinliğin oradan yolun karşısına geçtik, oradan da parka. Kaydırak tüm muhteşemliğiyle karşımızda duruyordu. O kadar devasa bir kaydıraktı ki, gördüğümüze inanamadık. Upuzun bir merdiveni vardı, yüksekliği ise en az on metreydi. Korkuyor, merdivenlere çıkmaya çekiniyorduk.
Heci, “Ben çıkıp kayarım,” dedi. Zaten Heci çok atletikti. İyi parende atardı.
“Hadi Şerif,” dedi Heci. “Sende arkamdan gel.”
Cesaretlendim ama korkum devam ediyordu hâlâ. Evin tek oğlan çocuğuyum ya, başıma bir hal gelirse babama ne diyecektim. Üstelik üstüne çok temiz bir dayak yiyeceğimin de farkındaydım. Heci bir kez daha üsteledi. Ardından Kenan ve Elbeyi, “A…na koyarım böyle kaydırağın, biz değil, o korksun bizden!” deyince daha çok cesaretlendim.
Başladık merdivenlere tırmanmaya, en önde Heci, arkasında Elbeyi, onun arkasında Kenan, Kenan’ın arkasında ben, benim arkamda da geriye dönüp kaçmayayım diye de Davut bekliyordu. Üst basamaklara çıktıkça korkum artıyor, heyecandan küt küt atan kalbimin sesini duyabiliyordum. Zirveye çıkmıştık ama bu kez de aşağıya kaymaya korkuyorduk. Heci, “Beni takip edin,” diyerek ilk o kaydı. Aşağıya vardı. Bizim kaymamızı bekliyordu.
“Hadi, kayın!” diye bağırdı. “Ben sizi burada tutarım.”
Arap Kenan önümüze geçti. “Ben kayıyorum,” dedi ama gözleri pek hoş bakmıyordu bize. O kaymaya başlayınca hepimize bir cesaret geldi. Peş peşe arkasından kaymaya başladık. Kaydırağın son kısmında bir kuş gibi uçarak, en az iki metre uzağına düşüyorduk. Kıçlarımız ağrımıyor değildi. Heci, bizim bu komik halimizle dalga geçiyor, kahkahalarla gülüyordu.
Korkuyu atlatır atlatmaz tekrar basamakları çıkarak korkusuzca kaymaya başladık.
Yorumlar
Eline yuregine saglik dayı
Eline yüreğine sağlık dayı, saygılar