Sesin ki

Rıfat Mertoğlu kullanıcısının resmi
Sesin kayboldu; artık yabancı biri gibi soyut duruyor resmin masamda.

Sesin ki; kutsal şarkılardan yükselen ilahi bir tınıydı… 
 
Ne zaman yağmurlu bir günde yolculuğa çıksam, sen geliyorsun aklıma.
Ne zaman bir sahilde yürüsem çıplak ayaklarımla; ıslansam, üşüsem, seni anımsıyorum.
Her yağmur, gözlerindeki hüzün gibi ıslatıyor beni.
Her yağmurda titriyorum, üşüyorum, kederleniyorum.
Önceleri anlamsız gelirdi bu bana. Neden yağmurlar bu denli acıtıyor içimi diye.
Sonradan anladım, sen gittiğinde mevsim sonbahardı,
Sararmış yaprakların üzerine yeşil bir yağmur yağıyordu. Hatırlıyor musun?
O şose yolun ortasında, yağmurun altında öylece kalakalmıştım. Titriyordum,
Titremem biraz sinirimden, biraz üşümemdendi.
“hoşça kal” dediğinde, aslında yüreğimin tam üstüne bir hançer indirmiştin.
 
O anın öncesi, sonrası var mıydı? O şose yol neresiydi?
Ne işimiz vardı orada? Yağmur neden yağıyordu, ben neden üşüyordum?
Sorular, dipsiz bir kuyu karanlığında yankılanıyordu usumda.
Sonra sesini anımsıyorum bir de. Yüzün giderek solgun bir resim gibi silinse de
Sesinin tınısını anımsıyorum. Sesin içli bir şarkının en güzel yerinde ağlayan aşık gibi kırgındı. 
 
 Doğanın sesini dinledim bütün gece…
Rüzgârın otlara, çiçeklere, ağaçlara çarparken çıkardığı sesi…
Sonra kuş cıvıltılarını, çekirgelerin, cırcır böceklerinin cırıltılarını dinledim.
Doğanın sesinde, senin sesini aradım.
Bir nehrin kıyısına her oturduğumda uğultulara, kalabalık bir orkestranın melodilerine dalıp uzakları dinledim, sesin bu güzelliğin neresindeydi?          
 
Sesinin o büyüleyici tını değişti mi? Değişmişse, sen de değişmişsindir.
Sesinin o kadife yumuşaklığı çeker mi beni?
Yani yine titrer miyim, yani içimdeki delikanlı coşku ayaklanır mı dersin.
Sesin, sesin ki güzelliğine anlam katan bir doğaüstü şelale…
Sesin ki eskiyen bir türkünün ezgisi, uçup giden boşlukta…
Sesin ki; bir kutsal mevsimden yükselen ilahi tını…
 
Sesini yitirdikçe, yüreğimde gece gündüz yankılanan coşkunun akışı da zayıfladı.
 İçimi titreten, beni sevince boğan o kutsal ahenk kayboldu… 
Sesin ki... Sesin nerede? 
 
 Sesin kayboldu; artık yabancı biri gibi soyut duruyor resmin masamda.
Oysa o çok beğendiğin resmimin yanına koymuştum, hani Nazım'a benzettiğin.
Sen gülüyorsun, -şimdi kahkahalarının rengi de solmuş.
Ben de inadına kederli, sert duruyorum yanında.
Uzakta olan, yarı ölüye benzer demiş büyükler, yarı ölü ne demekse.  

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...