DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI IX

Görülmüştür kullanıcısının resmi
Herder, “Halkların Edebiyatı” derken peşi sıra gelecek Goethe ilk kez Weltliteratur yani “Dünya Edebiyatı” tanımını kullanmıştır. Goethe Hafız’ın Divan’ından çok etkilenmiştir. 1827’de sekreteri Eckermann’ı da şaşırtacak şu sözleri dikte ettirir: “Ulusal edebiyat artık ziyadesiyle anlamsız bir terimdir; dünya edebiyatı çağı yaklaşıyor ve gelişini hızlandırmak için herkes elinden geleni yapmalı.” Nitekim Goethe, Batı-Doğu Divanı’nı bu saikle yazmıştır. Batı-Doğu Divanı Dünya Edebiyatı’nın köşe taşlarından olmuştur. Goethe’deki Dünya Edebiyatı kavramsallaştırması aynı zamanda 19. yüzyıla damga vuran milliyetçilik ve sömürgeciliğin ötesine geçen bir siyasi düzenin kültürel boyutuna vurgu anlamını taşır.

 
Ayhan Kavak. 2'No'Lu T Tipi Hapishane Tarsus
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
IX
Madde 81: İspanya İç Savaşı’nda iki şair; Lorca ve Vallejo… Frederico Garcia Lorca katledilir o iç savaş denen faşizmin işkencecileri tarafından. César Vallejo’nun yaşamını yitirişi de kahredicidir. Vallejo İspanyol devrimcileri için ülke ülke dolaşır ve onlara destek ve kamuoyu oluşturmak için elinden geleni ardına koymaz. İspanyol devrimcileri bunun için kıt olanaklarıyla para verirler. Fakat Perulu şair Vallejo o paranın bir meteliğini bile şahsı için kullanmayarak o parayı silah almaları için geri iade eder. Beş kuruşu yoktur Vallejo’nun ve parasızlıktan dolayı açlıktan ölür…
Madde 82: Bazen temsiller ve görsel çekimlerle edebi metinler daha bir ilgi görür ve kitlelere başarılı bir şekilde ulaşır. Edebi eserlerden uyarlanan film veya radyo/tiyatro oyunları yazılı metninden bile baskın veya başarılı olabilmekte. Kuşkusuz bunun tam tersi de geçerlidir. Biz başarılı anlatıdan dem vuralım. Zamanından H.G.Wells’in “Dünyalar Savaşı” romanını ABD’deki CBS radyosu için oyunlaştıran Orson Wells (1938’de), radyo dinleyicilerini oldukça etkilemiştir. Radyo oyununu gerçek sanan binlerce insan evlerini, kentlerini kaçarcasına terk ederek kendilerince güvenli bölgelere gitmişlerdir.
Madde 83: Anna Kavan’ın Türkçeye çevrilen romanlarından bazıları Uyku Tanrısının Evi, Kartal Yuvası ve Buz’dur. Kavan düş, mesel ve alegorilerden yararlanarak otobiyografik yönleri olan roman ve öyküler yazmıştır. Buz’un (Everest Yay.) karakterleri Kız, Kahraman ve Muhafız’dır. Karakterlerin isimsizliği simgeselleştirmeyi öne çıkarır. Dünyayı termonükleer silahların kullanımıyla yok oluşa götüren savaşlar neticesinde ilerleyen Buz’un tüm dünyayı kaplamasını metaforik bir anlatı tekniğiyle romanlaştırmıştır.
Madde 84: Kavan’ın Buz romanının son paragrafı şöyledir: “Kaçarcasına, sanki kaçabilirmişiz gibi yaparak hızla sürüyordum. Buzdan, bizi kaplayan sürekli-azalan zaman artığından hiç kaçış olmadığını bildiğim halde. Dakikalardan alabildiğine yararlanıyordum. Tebessümler ve dakikalar uçup geçiyordu. Cebimdeki silahın ağırlığı güven tazeleyiciydi.” Kıyameti getiren Antroposen Çağı’nın son noktası dünyanın buzlarla kaplanmasıdır. Kahraman ve Kız’ın son anlarını böyle sonlandırır Anna Kavan…
Madde 85: Arapça yazılmış ilk romanlardan biri olan “Kırık Kanatlar”ı Halil Cibran 1912’de yazar. Romanda geçen bir pasaj; “Yaşlı insanlar, bir yabancının ülkesine geri dönmek istemesi gibi, gençlik günlerini hatırlamaya bayılırlar. Bir şairin en güzel şiirini okumaktan zevk alması gibi, onlar da çocukluk anılarını anlatmaktan büyük bir haz duyarlar. Şu an, onlara göre çok hızlı akıp geçtiği için, gelecek de onlara sisler içindeki batış ve mezar gibi göründüğü için çocukluk hikayelerini zihinlerinde hep canlı tutarlar. Değil mi ki çocukluk ömrün kronik şiirine tekabül eder…
Madde 86: Aynı romanında Cibran gençlik için; “Bulutların üstüne yükselmek için gerekli olan iki şeye, şiirden kanatlara ve düşlerden oluşan bir mizaca sahip gençlik! İnsanları gökkuşağının renklerinden bir ışığın arasından gören, hayatın da onun ihtişamına ve yüceliğine, övgüsüne kulak veren gençlik! Kanatları çok geçmeden felaket tufanlarıyla parçalanacak, insanın kendini küçülmüş ve çirkinleşmiş gördüğü tuhaf bir ayna olan bu gerçek dünyaya fırlatılacak gençlik” der. Cibran’In bir imkansız aşkı şiirsel bir dille anlatışıdır Kırık Kanatlar. Cibran bu romanda, Doğu kadınının kader diye dayatılmış trajedisine de değinir…
Madde 87: Victor Hugo, “Bir İdam Mahkûmunun Son Günü” romanında idam cezasına karşı gelmenin manifestosunu yazmıştır. Romanda giyotinle kafası kesilecek bir mahkumun kaleminden son günleri anlatılır. Her coğrafyada, her şart ve koşulda ayrım gözetilmeden idamlara karşı gelinmelidir! Bu kitaba önsöz yazan Hugo, idama evrensel boyutta yaklaşmaz. Hugo’nun yazdığı önsözde şöyle bir pasaj yer alır: “Bu alçak aletin [Giyotin] Fransa’dan gideceğini ve Tanrı izin verirse ona indireceğimiz sert darbelerle topallayarak gideceğini ümit ediyoruz.
                Gidip kendini uygarlaşan Osmanlı’ya, onu istemeyen gelişmemiş topluluklara [Tahiti “parlamentosu” o demlerde ölüm cezasını kaldırmıştı, vurgu Tahiti’ye] değil, barbar toplumlara kabul ettirsin ve uygarlık merdivenin birkaç basamak altına inip İspanya’ya ya da Rusya’ya yerleşsin.” Hasılı dünyanın her yerinde idam cezasının kaldırılmasını önermemiştir.
Madde 88: Herder, “Halkların Edebiyatı” derken peşi sıra gelecek Goethe ilk kez Weltliteratur yani “Dünya Edebiyatı” tanımını kullanmıştır. Goethe Hafız’ın Divan’ından çok etkilenmiştir. 1827’de sekreteri Eckermann’ı da şaşırtacak şu sözleri dikte ettirir: “Ulusal edebiyat artık ziyadesiyle anlamsız bir terimdir; dünya edebiyatı çağı yaklaşıyor ve gelişini hızlandırmak için herkes elinden geleni yapmalı.” Nitekim Goethe, Batı-Doğu Divanı’nı bu saikle yazmıştır. Batı-Doğu Divanı Dünya Edebiyatı’nın köşe taşlarından olmuştur. Goethe’deki Dünya Edebiyatı kavramsallaştırması aynı zamanda 19. yüzyıla damga vuran milliyetçilik ve sömürgeciliğin ötesine geçen bir siyasi düzenin kültürel boyutuna vurgu anlamını taşır.
Madde 89: Hitler faşizminden kaçarak İstanbul Üniversitesi’nde dersler vermiş olan Erich Auerbach ünlü eseri “Mimesis”i yazarken kaynak bulmada oldukça zorlanır. Auerbach yakınmalarını Walter Benjamin’e yazdığı mektupta dillendirir. Mektubunda, Batılı olmayan bir toplumu Batılı yapmanın çok zor olduğuna değinirken Mimesis için yaptığı araştırmaların sıkıntılarını dekana ilettiğinden dem vurur. Dekanın ona, “Bizim kitapla işimiz olmaz” diyerek gerekçe olarak, “Kitap yangına yol açar” demesini belirtir. Ne yazık, dün olduğu gibi bugün de kitapların yangınlara yol açacağını söyleyen bir zihniyet vardır.
Madde 90: Anton Çehov’un uzun öykülerinden biri olan “Step”teki karakterlerden Peder Christopher, Yegoruşka’ya şöyle der: “… Bilgi ışıktır, cahillikse karanlık! Oku!...” Her şeyin başı okumaya çıkar. Yazımsal, edebi çalışmalara yürek indirenler de önce okumalı! Okuyarak aydınlanmalı, engin bakışı içselleştirmeli. Okumasız yazma olmaz.
Devam edecek!
Ayhan KAVAK
2 No'lu T Tipi hapishane
Tarsus
 
 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...