DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI XXV

Görülmüştür kullanıcısının resmi
' "Yok Şehir’de, 'Bir insan iktidar sahibiyse, iktidarı varsa, başkalarının onu görmesini ister” sözü yer alır. Teşhircidir iktidar! Alıntılananların daha fazlası Piglia’nın romanında var. Arjantin’in biraz da bizim ellere benzeyen coğrafyasının tarihsel-toplumsal trajedisini fütüristik bir polisiye kurgusuyla işlerken, yaşanan acıların müsebbibinin sorgulanmasına da yol açan Yok Şehir es geçilmeyecek bir roman! Ayhan KAVAK 2 Nolu T Tipi Hapishanesi A-17 Tarsus/MERSİN

 
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
XXV
Madde 241: Ludwig van Beethoven (1770-1827) 3. senfonisini yani “Kahramanlık Senfonisi”ni önce Napolyon Bonaparte’ye adar. Bonaparte’nin diktatörlüğe doğru gidişini gördüğünde ithafından vazgeçer ve 3. senfoninin adını “Eroica” olarak değiştirir.
Madde 242: Beethoven’ın son eserlerinden olan 9. senfoniyi ilk çalışı esnasında artık seyircilerin alkışını duymayacak kadar sağırdı. Sağırken bestelediği 9. senfoni yeryüzünde şimdiye değin en çok dinlenilen senfoni olmuştur. 9. senfoni’de müziğin yanı sıra insan sesini de kullanması büyük bir yeniliğin başlangıcıdır.
Madde 243: 9. senfoni dışında 32 piyano sonatı da yazmıştır. Keza bunlar dışında da sayısız eserlere imza atmıştır.
            Piyano sonatlarından en ünlüsü Ay Işığı Sonatı’dır. Bunun yazılışı hakkında mitsel bir anlatı vardır. Beethoven bir gece ay ışığında yürürken bir evden yükselen piyano sesini duyar. Evin kapısını çalar. Piyanoyu çalan kadının yanında kör bir kız çocuğu oturmaktadır. Müzik bittiğinde Beethoven kör kıza “dünyada en çok neyi merak ediyorsun” diye sorar, kız da “En çok ay ışığının güzelliğini merak ediyorum” yanıtını verir. Bunun üzerine Ay Işığı Sonatı’nı bestelediği söylenir…
Madde 244: Antoine de Saint- Exupéry’nin incecik “Küçük Prens” kitabının çocuklara dönük bir kategori içerisinde değerlendirilmesine bakmayın siz. İnsanı sorgular ve insanın olması gereken doğasına parmak basar. Misal: “Senin ülkendeki insanlar…” dedi Küçük Prens, “Bir bahçe içinde beş bin gül bir arada yetiştiriliyorlar… Aradıklarını bu yüzden bulamıyorlar. Oysa aradıkları tek bir gülde veya bir yudum suda bulunabilir.” Gene şöyle bir pasaj yer alır: “Kendi kendini yargılamak başkasını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.”
Madde 245: devamla… “Bir gezegen biliyorum, dedi Küçük Prens, orada kırmızı yüzlü bir adam vardır. Ömründe bir kez bile çiçek koklamamıştır, bir kerecik bile bir yıldıza bakmamıştır. Bir defa bile kimseyi sevmemiştir. Bütün ömrünü toplama yapmakla geçirir. Bütün gün de senin gibi söylenir durur: ‘Ben ciddi bir adamım, ciddi bir adamım ben.’ Gururdan göğsü kabarır. Ama o insan değildir ki, mantardır!”
Madde 246: Elena adlı bir kadının hafızasını barındıran bir makine, devletin kirli yüzünü ve yaşattığı hak gasplarını deşifre eden hikâyeler anlatır. Anlatılan hikâyelerle, gerçeklik insanlara ulaşmaya başlar. Polis bu makinenin durdurulmasına çalışırken, gazeteci Junior da Elena’ya ulaşmanın arayışı içindedir ve ipucunu da hikâyelerden çıkarsar…
            Resmi tarih anlatısına karşı hakikate vurgu yapan Ricardo Piglia, “Yok Şehir” adını verdiği bu romanıyla yetkin bir kurgusallık örneği sergiler.
Madde 247: Kitaptan bir pasaj: Macedonio her zaman başkalarına ait hikâyeleri toplardı. Misiones Eyaleti’nde veznedar olarak çalıştığı dönemden beri hikâyelerin ve anlatıların kaydını tutardı. “Bir hikâyenin yüreği, bir kadınınki gibi basittir; ya da bir erkeğinki gibi, ama bir kadınınki gibi demeyi tercih ederim” derdi Macedonio, ”çünkü aklıma Şehrazad gelir.” Macedonio o günlerde, karısı Elena Obieta’yı kaybetmişi ve o zamandan sonra yaptığı her şey (özellikle de makine) onu var etmeye yönelikti. O Ebedi’ydi ve bu hikâyeler ırmağı, bu sonu gelmeyen ses kadının anısını canlı tutuyordu.
Madde 248: Kitaptan bir başka pasaj: Russo, Junior’a söyler: “Politikacılar bilim insanlarına inanırlar (Peron-Richter) ve bilim insanları da yazarlara inanırlar (Russo-Macedonio Fernândez). Bilim insanları hevesli roman okurlarıdır, on dokuzuncu yüzyıl insanının son temsilcileridir, gerçekliğin belirsizliğini ve hikâyelerin biçimsel niteliklerini gerçekten ciddiye alırlar. Macedonio derdi ki, fizikçiler evrenin temel parçacıkları arasına quark’ları da eklemişler, bunu Joyce’un Finnegans Wake’ine bir saygı duruşu olarak yapmışlar.”
Madde 249: Yok Şehir’de, “Bir insan iktidar sahibiyse, iktidarı varsa, başkalarının onu görmesini ister” sözü yer alır. Teşhircidir iktidar!
Madde 250: Alıntılananların daha fazlası Piglia’nın romanında var. Arjantin’in biraz da bizim ellere benzeyen coğrafyasının tarihsel-toplumsal trajedisini fütüristik bir polisiye kurgusuyla işlerken, yaşanan acıların müsebbibinin sorgulanmasına da yol açan Yok Şehir es geçilmeyecek bir roman!
Ayhan KAVAK
2 Nolu T Tipi Hapishanesi A-17
Tarsus/MERSİN
 
Fotoğraf: Adil Okay
 
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...