ANNELER VE MASALLAR

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi
Işığın uğramaya tenezzül etmediği, derin bir çaresizliğin keyif çattığı yoksul bir odadan meydana gelmiş bir evdi burası. İçinde, kederleri kendine tapulamış bir anne, kimsesizliğiyle bu sabahı da gözyaşlarıyla ıslatmıştı.

Biri gerillada diğeri askerde iki evlat vermişti toprağa.
Hiçbir trajediye sığmayan bu acıların gölgesinde çocuklarının bulunduğu yıldızlara gitmeye hazır bir hali vardı.
Usulca ocağın üstüne astığı iki çocuğunun fotoğraflarına bakarak, "bilinmeyen ve ilkel" diye alay edilen diliyle mırıldanmaya başladı:
-Biriniz kollarım, diğeriniz ayaklarımdınız, şimdi elsiz ve ayaksız nasıl kafa tutabilirim bu yoksul hayata. Hanginize daha fazla yanayım bilmiyorum, kusura bakmayın ben anneyim!
Sonrasında sessizliğin içindeki o uğultuların ardından sürüklenip gitti.
Daha dün Cumartesi annelerinin eylemindeyken bir başka annenin hüzünlü çığlığına takıldı kaldı bir süre.
İşkenceyle tanınmaz hale gelen kızının yüzündeki şiiri anlatıyordu anne. Tarifsiz bir alevin içine düşüyordu hep bilinmez kalan bu öykülerle!
Dünyanın yanan bölgesiydi burası, kıyametin annelerin yüreğinde çoktan yaşandığı bir tuhaf coğrafyaydı.
Niyeydi bu kara zulüm, bu tuhaf zaman, bu bedelleri büyük isyan nedendi?
Her çocuk bir yeryüzü değil miydi? Sokakları, bayramları sancılı bir kıyamete dönüştürmek isteği nedendi?
Ceylan'lar Uğur'lar hangi "uğruna öldürülecek" kinin kurbanlarıydılar?
 
Hiç büyük talepleri olmamıştı bu annenin, bilmezdi istemeyi, beceremezdi de zaten.
İstemediği şeyler, istediklerinden daha çoktu.
Boşluğa bakan bir çift gözle, yere serili çocukların fotoğrafları olmasın bir daha gazete sayfalarında, ölüm istemiyordu en başında.
"Yarın kaygısı olmasın, bir öğünlük açlıklarla boynu bükük yoksullukların ortasında kalmasın hiç bir insan" diyeydi tüm duaları.
Birilerinin alın teri üzerinden kurulan bu koca saltanatları, duru bir fakirliğin ezdiği göz kapaklarına havale ediyordu, kutsal mekânlara yüzünü dönerek.
Ve sonra dili üstündeki karabasanı istemiyordu, o yarı tutsak ve küçümsenen dilini özgürce meydanlarda konuşmaya ipotek konulmasını istemiyordu, kimsenin, o konuşurken nefretle gözaltından bakmalarını birde!
Dersim'de, komşuları olan memur ailelerin kendilerini özgürce "Biz Türk’üz" tanımlamalarına imreniyordu. Kendilerini rahatça ifade etmelerine hiç kimsenin karışmamasındaki o güvenin kendinden esirgenmesini istemiyordu.
Yozgat’ta, Manisa'da, İzmir'de saldırıya uğramaktan korktuğu için kimliğini inkâr etmek zorunda kalmayı istemiyordu.
Masallarının talan edilmesini ve ayrıca Anadolu’nun tarihine uygulanan sansürü istemiyordu.
Hasankeyf hangi kültürlerle beslendiğini, zenginleştiğini, nasıl bir hikâyeye sahip olduğunu bilmenin üstündeki sis perdesini istemiyordu.
Kısacası kimliğinin küfür gibi kullanılmasını istemiyordu?
Yoksul halkların el ele, yoksulluğa ve eşitsizliğe verdiği bir mücadele alanının yerine, elleri koynunda çocuklarının cenazesini bekleyen ocakların olmasını istemiyordu.
Bu kadar istememenin haricinde sadece bir şey istiyordu;
Özgürlük, eşitlik ve barış.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...