Umudun Kıyısında/ Saadet Erdoğan

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Kader bu ya, biri Elbistanlı diğeri Pazarcıklı iki genç evlenmeye karar verirler. Ailenin de onayı alınarak düğün kurulur.

Damat ailenin yabancısı değildir. Gelinlerinin kardeşi... Mutludurlar, bir oğulları da olur ki mutlulukları daha da pekişir.
 
Pazarcık’ın bir köyünde oturan çiftin, ekilir biçilir arazisi olmadığından gelecekleri hakkında endişe duyarlar. Çaresiz, Türkiye’nin Avrupası, İstanbul’a giderler. Aslına bakarsanız, İstanbul onların hayatına çok önceden girmişti. Çünkü kızın abileri orada ticaretle uğraşırlar... Damat  kayınlarının yanında iş bulup çalışmaya başlar.
 
İlk başlarda her şey yolunda gidiyordu. Aynı apartmanda ikamet ediyorlardı. Apartman sahibi de tanıdık; Elbistanlı. Çok geçmeden kadının abisi oturduğu daireyi satın aldı. Kendiler de almaya niyetlenmişlerdi ki, patron (kayınço) iflasın eşiğine geldi. Damat işsiz kalabilirdi. Öyle de oldu. Her şeye sıfırdan başlamak zorunda kaldılar. İş başa düşmüştü artık. Adam, apartmanın altındaki konfeksiyon atölyesinden iş alıyor, içine düştüğü durumdan kurtulmak için elinden geleni yapıyordu. Tam bu esnada bir de kızları oldu. Hayatla cebelleşirlerken zamanın nasıl geçtiğini bilemediler. Oğulları liseye, kızları ilkokula gidiyordu. Gelinin abileri, sıfırı tüketmiş, Avrupa'ya kapağı atmışlardı bile... Çalışmış, ev, araba sahibi olmuşlardı.
Çocuklar büyümüş, geçim zorlaşmıştı. İndirdiler, kaldırdılar, onlar da gitmeye karar verdiler. Borç harç hazırlıklarını tamamladılar. Hısım akrabayla vedalaşıp umuda doğru uçtular.
Önce Fransa’ya gittiler. Damadın erkek kardeşi orada ikamet ediyordu çünkü. Bir süre orada kaldılar. Fakat yolculuk bitmemişti, hayallerindeki ülke iki saat ötede gülümsüyordu kendilerine... Damadın kardeşi kalmalarını istemişse de dinlemezler. Amca, "yeğenimi bırakın, düzeninizi kurun, o zaman götürün" der. Ona da "yok" derler, "Dört kişiydik, dört kişi olarak kalacağız!"
 
Oradan başka bir ülkeye... Bir süre bir tanıdıkta kalırlar. Çünkü şebeke geçiş yapacakları anı kollamakta. Nihayet haber gelir: "Hazır olun!" Bu defa yolculuk bir tırın konteynerinde sürer. Oğul itiraz eder: "Anne binmeyelim, bu sandıkta ölürüz!" Dinlemezler. Bir aile daha vardır; karı koca, iki oğlan. Onlar da Kürt, hem de Elbistanlı. Hoş beş akraba çıkarlar. Bir de yabancı uyruklular...
 
Tırın konteynerine gizlice bindirilirler. Yol kısadır, sadece su alırlar. Kapı mühürlenir ve bir daha açılmaz. Tır yükünü gemiye devreder. Yarım saatlik yol uzar da uzar. Bir, bir buçuk, iki saat... "Bir terslik vardır ama ne?" Bir şey de yapamazlar. İşin aslı; başka bir ülkenin tırına alınmışlardır. Gecikme ondandır. Yolcular yaşamla ölüm arasında gider, gelirler.  Fenalaşmalar, kusmalar, boğulmalar... Anne çocuklarına sürekli su içirir. Sudaki oksijenin onları kurtaracağını düşünür. Erkekler konteynere vurarak, bağırır, çağırırlar. Şoför çok sonra şüphelenir ve durur. Konteynerde bir şeyler olduğunu anlar ama açmaya cesaret edemez. Öylecene bırakıp kaçar.  İçerdeyse durum vahimdir; kimi sağ, kimi ölü, kimi baygın...
 
Kaç saat geçer bilinmez. Gelinin abileri, durumdan şüphelenip, ülkelerinin yetkililerini bilgilendirirler. Tır, uzun bir araştırmadan sonra başka bir ülkede terk edilmiş olarak bulunur.  Tırın kapısı açılır ki bu ne? Herkes baygın, herkes ölü... Ambulanslar, hastaneler, polisler...
 
Elbistanlı iki aileden sadece iki kişi kalır hayatta. Hikâyesini anlattığımız aileden anne, sonradan tanıştıkları ailedense baba... Dördü çocuk, iki yetişkin, daha iyi bir gelecek uğruna sonsuza uğurlanmıştır. Umut, felakete dönüşmüştür.
 
25. 09,2014
ÇAKIL TAŞI…

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...