Osmanlı - Yeniçeri Ocağı, Bektaşilik ve Kızılbaşlar
İşte bu yüzden Osmanlı, anadilini ve kimliğini inkar eden çirkin, soysuz, derin patolojik ruhsuzluktur.
İşte bu yüzden Osmanlı, anadilini ve kimliğini inkar eden çirkin, soysuz, derin patolojik ruhsuzluktur.
nasıl başlanacağı kadar nasıl bitirileceğini de bilmektir.”[2]
Gerçekten de dünya 2019’da emekçi hareketleri açısından “bereketli bir yıl” geçirdi: Yüzbinlerin katıldığı kitlesel protestolar, sokak barikatları, grevler, işgaller…
Geriye bakıp bir anımsayalım mı? Kıta kıta yol alalım, dilerseniz…
Tarihi olmayan
Ta bilinmeyen zamanlardan, kadınlarız
Biz kara kıtayız
Ayağa kalkalım kadın köleler
Bariyerleri kıralım,
Kalk ayağa, kalk, kalk
Köleleştirilmiş, aşağılanmış kadınlarız
Satılan, alınan, tecavüz edilen,
Bütün evlerdeki kadınlarız
Dış dünyadan kovulan.”[2]
Ataerkil Tekçi, Cinsiyetçi Kültür; bencil, tekçi, ukala, üstünlükçü ve görmediği tanrıya tapınmayı temel kültür edinmesi, ilkel modern her türlü ahlaksızlığın doğmasını normal görmüştür.
İşte hayvan ile insanın, üç bölümde ifade etmeye çalıştığımız gibi önce doğal dinamik yapıyla birbirinden ayrılırken,Tanrıça komünalizmle insanileşti. Ataerkil egoist maddi ve tanrıcı tekçilikle canavarlaştı.
Buna sınır konulmazsa şayet, Koronovirüs gibi daha bilemeyeceğimiz birçok hastalık insanlığın sonunu getirecektir.
İnsandaki Negatif Elektron Yüklü Güdüsel Ego: Her zaman ilk önce harekete geçme özelliğine sahip, tehlikeli bir düşünce biçimidir. İnsanın bu yapısı, herhangi bir eğitime gerek kalmadan kendiliğinden hızlı ve hareketli olması, hayvani özünü tanımlar.
Bu bakımdan kutsallıklar üzerinden siyaset yapanlar ile, insanlığa değer veren herkes, değerlerine ihanet etmeden asla siyasal vb. özel amaçlarına ulaşamazlar
büyük görünmek değil,
gerçekten büyük olmak.”[1]
“Asıl müzik, gerçeğin kendisidir,” der ve “Yanlış bir notaya basmak önemsizdir ancak bir parçayı duygusuz çalmak affedilemez,” diye ekler Ludwig van Beethoven…
O; klasik müziğin dehasıydı; başlı başına bir âlemdi; IX. Senfoni’yi besteleyip, coşkulu bir şekilde kitlelere hitap eden müzik dehasıydı ve bestelediğinde tamamen sağırdı…
Yoksa niye yasalara ve dine ihtiyaç duysun ki?
‘Ölüm âdildir’ - diyor,-
‘aynı haşmetle vurur şahı fakiri.’
Hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
herhangi bir şahın bir gemi ambarında
bir kömür küfesiyle öldüğünü?”[2]