Sorumluluğuyla Yazmak ve “Ödül(lendirilmek)” Meselesi[*]
konuşmak onu hazırlar,
yazmak ise olgunlaştır.”[1]
konuşmak onu hazırlar,
yazmak ise olgunlaştır.”[1]
Saplantı ve geriliklerini görmeyen hiçbir düşünce kendine yakın gördüğü yapılarla gerçek bir bütünleşme yapamaz. Bu yüzden sosyalistler ile Aleviler birbirine çok yakın kültüre sahipken somut, gerçekçi bir birliketlik oluşturamadılar.
Kapitalizm; merkantalizmin ilk ataları olan Tanrı Krallar ve Tek Tanrılı dini peygamberler tarafından, insanlık yaşamına ok gibi yerleştirildi. Bunun uzun tarihsel evrelerine girmeden, özellikle 1700’lerden itibaren toplumların tüm hücrelerine kadar etkisini gösteren modern tekelci kapitalizm, günümüzde iğne ucu kadar insani duygu bırakmamıştır. Kapitalizmin etkisi bu şekildeyken doğru, yeterli marksist felsefeyi kavramayan ya da bazı amaçları için, bu düşüncede yer alan sol ve solcuların çoğunluğu, bundan en ağır şekilde etkilenip en çok yolunu şaşıranlardır.
Kaleminde keramet vardır Cengiz Hocamızın. Onu kıymetli kılan da duruşuyla müsemma bu “keramet”tir zaten. Bunun son kanıtlarından biri de, ‘Kapital’in Mantığı-Maddeci Diyalektik Mantığa Giriş’[2] başlıklı yapıtıdır.
i) “Kapitalizmin Genel Görünümü”; ii) “Kapital’i Anlamanın İlk Koşulu”; iii) “Diyalektik Mantık”; iv) “İşçi Sınıfının Konumu”; v) “Hegel’de Diyalektik”; vi) “Maddeci Diyalektik” başlıklı 6 bölümden oluşan eser; Kapital’in diyalektik materyalist yorumunun olgun bir örneğidir.
Disiplin; kısaca insan topluluklarının belirlenen kurallara göre hareket edip yaşamsını ifade eden Fransızca ve Latince kökenli kelimedir. Terbiyede aynı anlamı taşıyan Arapça bir kavramdır. Toplumların disipline ihtiyaç duymasındaki esas neden, insanın hem hayvan hem de insani karaktere sahip olmasının bir sonucudur. Aslında çoğu toplum ve devletler, insana hakaret olur düşüncesiyle, insandaki hayvani karakter üzerinde bilinçli olarak çoğu zaman durmazlar.
başkaldırmazlarsa da bilinçlenemeyecekler.”[1]
Öncelikle, kavram bence oldukça tartışmalı. Bir cinsiyete, üstelik de tarih-aşırı bir bilinç atfetmek, bırak Marksizm ile, düz mantıkla dahi mümkün değil. Örneğin Kleopatra da kadındı, onun cariyesi de, sen de… Üstelik ataerki (patriyarka) o günlerde de vardı, bu günlerde de… Şimdi buna dayanarak, Kleopatra’yı, Hürrem Sultan’ı, onların cariyelerini, ırgat kadınları ve seni-beni (bir de Angela Merkel’i) kapsayan bir “kadınlık bilinci” varsayımı, en yalın deyişiyle anakronizm olur.
Dünya ülkelerinin yaşam kalitesi ve mutluluk tablosunun derecesini doğru anlamak için, “Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi Kriterleri” esas alınmalıdır. Bunun dışında yapılan çoğu analiz ve araştırmalar, birçok eksik ve de yanlışı içeriyor. Örneğin Avrupa ülkeleri içerisinde nüfusu az olan devletlerin yaşam kaliteleri çok yüksek olmasına rağmen, mutluluk noktasında ciddi problemlerin varlığı çoğu zaman gözden kaçırılıyor. Onun için en sağlıklı ölçüm evrensel kriterlerdir.
güncelerimiz talan
onlar giderdi kirli torbalarda
belleğimizdekiler kalırdı geriye
Lafut’a çıkardık
armonikalı tangolarda papatyalar açardı
Lale’ler gibi bir kızı düşlerdik
kavgamıza katık ettiğimiz
anılar
ve sıcağı sıcağına Kapital dolaşırdı kafamızda”
ÖNDER KARATAŞ
Önümde şarap, çek babam çek
Saçlarım ne güzel, kar gibi ak
Yaş yetmişe vardı, laf değil
İnsan bugün yaşamazsa ne vakit yaşayacak.”[2]
“Corona virüs sebebiyle 45 yaş üstü personel alımları yapılmamaktadır.”
Ana Tanrıçalar, Hz. İbrahim dönemine kadar, inançsal açıdan doğa ve insanın somut yaratıcılığından başka bir şeye inanmadılar. Tek Tanrıcı masalların ortaya çıkışına kadar, Tanrıçalar toplumu yönetip idare ederken, ortak üretim ortak tüketim kültürüyle insanlığı ve yaşamsal değeri büyüttüler. Ne zaman erkek egeoist (Ata Erkil) düşünce topluma hakim oldu, her türlü çirkeflik kutsal tanrı emri adıyla günümüze kadar yaşamı zehir etmiştir.