KİM GÂVUR!

Ali Rıza Aksın kullanıcısının resmi
Ortaokul yıllarıma gittim. Dayımın asker arkadaşı, abimin terzisi Şaban Efendi'nin yıllar önce anlattığı bir hikayeye. Şaban Efendi'nin dükkânı, Kuyumcular Çarşısı'nı Kapalıçarşı'ya bağlayan, o dar, loş sokağın iki yanını kaplardı. Patates gibi yumru, kız gibi utangaç oğullarıyla çalışırdı. Göbekli, pos bıyıklıydı.

''Kemal Ağa, babam anlatırdı. Fransız çekilip de ellik gâvuru kaçıncık, bizimkiler bunlardan birini yakalayıp sorguya alırlar. Adam bakar ki iş ciddi, gölüklerin üstündeki horantasına, 'Siz varın ben geliyorum' demiş.''
-Çıkar altınları!
-Ne altını, ne çıkarması?..
-Çıkar da kurtul!
Adam, şimdi bırakılacak olsa, avcunun içi gibi bildiği Ahır Dağı'ndan, Bazarcığa bakan dağlık yöreplerden, bilemedim Gökçayır'ın oralarda kafileye yetişeceğini düşünmüş. Bir umut, bir sevinç kaplamış içini. Kanını tükürürken sormadan edememiş,
-Pekâlâ, istediğinizi alırsanız bırakacak mısınız beni?
-Söz, bırakacağız!
-Yemin mi?
-Yemin!
-Allah'ınıza, kitabınıza mı?
-Allah'ımıza, kitabımıza…
Adam, ''Eh, inandım'' deyip Ahır Dağı'nın eteğindeki bağ evine götürmüş onları. Zeytin ağaçlarından birinin altını eşerken sormadan edememiş.
-Bak, söz verdiniz ha!
-Ayıp ha, söz verdik ya!
Kuyumcuymuş Aram. Eştiği yerde üç kuşaklık serveti yatarmış. Çıkardığı küpü can düşmanlarına içi cızz ederek uzatmış. Arkasından ''Önemli değil, özgürüm ya'' demiş.
-Helal olsun kardaşlar, anamın sütü gibi helal olsun.
Haydin bana müsaade…
-Dur hele Aram?..
-Niye ki?
-Anla be Aram! Dünya için malın, ahret için canın…
Ne olur, bizden bu kadarını da esirgeme deyip yalandan yalvarmışlar.
Öldürüleceğini anlayan Aram, ''Kardaşlar yemin ettiniz, bırakın gideyim'' demiş. Paslı kılıçla gezeni, sarıldığı ağaçtan zor koparmış onu. Sonra da bağ evinin önündeki çukura kadar sürüklemiş. Şu bildiğimiz zahire çukurları var ya, o çuhurdan işte... Candır kardaş, datlıdır, adam öleceğini anlayıncık, ''Çoluğum var, çocuğum var, bırakın gideyim!'' demişse de, dinletememiş.
Çuhurda can havliyle böğürüp dururmuş Aram. Kenara tutunmuş ha gayret çıhacağıken omzunu parçalayan bir taş almış dibe götürmüş onu. O an, karısını kızını ve torunu Sarkisyan'ı düşünmüş. Babası vurulduğunda yenicek dillenen dünya tatlısı Sarkisyan'ı. Üstüne koca koca taşlar inmiş. Konuşacak olmuş konuşamamış, yalvaracak olmuş yalvaramamış, kızıl, yeşil bir anaforda hızla dönmeye başlamış. Önce gözlerini, sonra işitme yetisini, en son da bilincini yitirmiş.
Eli kumaşta, göğsü inip kalkıyordu Şaban Efendi'nin. Yerde kumaş parçaları, alnında ter, karşısında gürültüyle çalışan singer makinaları... Terini silerken ekledi:
-İşte böyle Kemal Ağa! Anladın mı şimdi, nasıl zengin oluk bizimkiler? Kim gâvur, bizimkiler mi, Aram mı?

Kırmızı Fare'den

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...