Doğrudan Demokrasi Üzerine

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Annelik, babalık, aile, dil, kültür, ekonomi, siyaset, düşünce, iş, eğitim gibi tüm alanlarda, çağın koşullarına uygun nitelikli kültürel gelişim sağlamadan, demokrasi hiçbir toplumda asla yeşertilemez. Demokrasi her alanda yenilik ve gelişime açık ortamlarda yeşerir. Bağnaz, ırkçı, gelenekçi, fundamentalist, şoven, yalancı, işlevi çoktan bitmiş teorik söylemleri aşacak kültürel, siyasi pratikler geliştirilmeden, alışılmış argüman ve politikaları sürdürerek demokrasinin yeşereceğine inanmak, gerçek yapılması gerekenlerden kaçmaktır.

 
Demokrasinin ne zaman insan hayatına girdiğini artık bilmeyen yoktur. Bu bakımdan tarihçesinden ziyade, nasıl hayata geçirileceği daha büyük önem taşıyor.
 
Doğrudan Demokrasi: Farklı düşünce, dil, din, etnik, kültürel, cinsiyet ve sosyal tercihi olan insan topluluklarının, evrensel normlara dayanan anayasal kurallara bağlı, birbirini kabul edip pratikte bunu uygulayarak yaşamaktır. Hiçbir farklılığın bir diğerinden maddi, manevi, dil ve kültürel açıdan üstünlüğü söz konusu değildir doğrudan demokrasilerde. Demokrasinin evrensel ilkeleri bunu ifade ederken, Türkiye’nin temelini oluşturan anayasasına baktığımızda, demokrasi bir yana eskiden beri var olan kolektif kültürel yapıları dahi yok etmiştir. Türkiye’nin Anayasasında demokratik, laik, sosyal hukuk devlet olduğu yazarken, aynı anayasada tek dil, tek, din, tek ırk, tek düşünceye dayanan ırkçı faşizan birçok temel maddeler bulunmakta olup, bunları uygulamaktan son derece gurur duyan bir devlettir. Böyle bir yönetim anlayışının yetiştirdiği toplumsal katmanların, niteliği düşünülenden daha geridir. Onun için sürekli demokrasiye karşı zıt bir duruş gösterilmekte.
 
Anlamına uygun “Doğrudan Demokrasinin” herhangi bir toplumda hayata geçirilmesi için başta, eğitimin şoven, ırkçı, dinci, yalancı, ütopik saplantılı düşüncelerden tamamen arındırılarak başlanır. Ve bunun devamında toplumun en az %95’i nitelikli, bilimsel orta ve yüksek eğitim almış olması şarttır. Daha önemli bir ayrıntı, demokrasi ile yaşamak isteyen ülke ve toplumlarda, ekonomik kaynakları elinde bulunduran sermaye sınıfının da demokraside samimi olmasını gerektirir. Tüm sınıfsal katmanlar demokrasiyi desteklediği zaman, demokrasi ya da doğrudan demokrasi hayata geçirilebilir.
 
Ekonomik gücü elinde bulunduran kurum ve yapılar, doğrudan ya da genel demokrasiyi desteklemedikleri sürece emekçiler, ezilenler ve işsizler güç birliği yaparak iktidara gelseler dahi demokrasiyi yaşatamazlar, yaşatamadılar da. Çünkü dünyanın her toplumunda emekçilerin büyük çoğunluğunun kültürel, ekonomik, sosyal yapıları geri, feodalist saplantılarla doludur. Sıralanan niteliksizliklere diğer farklı olumsuzluklarda eklendiğinde, demokrasi sözde kabul edilirken özde hiçbir zaman oturtulmamıştır.
 
Siyaset Bilim mantığından bakıldığında, burjuvazi ve emekçi sınıfların niteliği geri ülke ve toplumlarda, demokrasiye geçmenin tek yolu, kitleleri yöneten lider kadroların kariyerist burjuva hastalıklarından tamamen arınmasına bağlıdır. Lider konumundaki kadrolarda en ufak kariyerist burjuva hastalığının varlığı, demokrasiyi hep sözde bırakmıştır. Sınıf ve toplumların sahip oldukları kültürel, ekonomik, sosyal nitelikleri, neyi yapıp yapmayacaklarını önceden rahatlıkla belirleyebiliyor. Küba’nın haricinde, diğer tüm sosyalist ülkelerde proletarya ve burjuvazinin ne kadar niteliksiz olduğunu yaşananlardan hepimiz biliyoruz. Türkiye’de ise komün kültürü savunan sosyalist ve Alevilerin gerek bireysel gerekse toplumsal yaşamlarına bakıldığında, kolektif kültürden uzak, burjuvaziden daha kariyerist ve bireyci yaşamdan hiçbir zaman uzak durmadıklarıdır. Anadolu’daki şu deyim aslında Türkiye’deki sınıfsal katmanlarının niteliklerini çok güzel ifade ediyor. “Koç olacak kuzunun kuyruğundan belli olur.”
 
Bir toplumun tüm katmanlarının kültürel niteliği, yaşam anlayışı çağın koşullarına uygun değilse, doğrudan demokrasiyi asla uygulayamazlar. Uygulamak isteseler de eline yüzüne bulaştırıp dejenere ederler. Daha net bir belirlemeyle, “Herhangi bir toplumun bireylerinden, siyasi liderler ve genel düşünce yapısında, en ufak ırkçı, ukala, dinci, kariyerist, yalan, ütopik saplantıların varlığı demek, demokrasileri öldüren en büyük kimyasal zehir demektir. Şimdi gelelim Türkiye gibi ülke ve toplumların demokrasi ya da doğrudan demokrasiye ne kadar yakın olup olmadıklarına.
 
Öncelikle katılımcı veya doğrudan demokrasi kültürü; ezilen ve ötekilerin savunup sahiplendiği bir anlayış ya da düşünce olmaktan çıkması gerekir. Lakin demokrasi taşıdığı kavram gereği herkesi kapsadığı için toplumun tüm katmanlarının kabul edip, içselleştirmesi başta gelen ilkelerdendir. Demokrasi kültürünü içselleştirmeyen sınıf ve kültürel katmanlar, her zaman demokrasinin aleyhine çalışırlar. Bu gerçekliği Türkiye’de o kadar net görüyoruz ki, demokrasi adına direkt ve dolaylı her türlü ırkçılık savunulmakta.
 
Örneğin Türkiye’de istisnaların dışında entelektüel, aydın, demokratlar, burjuvazi ve emekçiler, Kürtler başta olmak üzere, Alevi, Ermeni, Rum, Süryanilerin insani haklarıyla ilgili samimi, örgütlü, dirençli bir düşünce, duruş göstermiş değiller bu zamana kadar. Bir toplumda sınıfsal katmanların genel durumunun niteliksiz olması demek, her şeyin içler acısı olduğunu gösterir. Niteliksiz ülke ve toplumlarda demokrasiyi içselleştirerek savunanlar, her zaman çok küçük bir azınlığın işi olarak kalmıştır. Bunlara doğru perspektif verecek lider kadroların yokluğu da eklenince, demokrasi hep tanrıya havale edilmiş oluyor.
 
Nitelik yapısı düşük herhangi bir ülkede, ola ki demokraside samimi azınlık iktidara gelmiş olsa dahi baskı, saldırı, katliam ve tecritlerle kolayca iktidardan uzaklaştırılmakta. Bunu Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kazandığı belediyelere ve milletvekillerine, devletin uyguladığı faşizan baskılar net bir şekilde kanıtlıyor. Ve Türkiye’deki sınıfsal katmanların çoğunluğu direkt ve dolaylı devletin gerici, faşizan düşüncesini desteklediklerinden, devlet istediği düşüncelere baskı ya da katliamları rahatlıkla yapabiliyor. Söz konusu sınıfsal katmalar samimi demokratik bir duruş göstermiş olsalar, devlet kolayca kimseye saldıramayacaktır. Doğrudan demokrasiyi isteyenler bu gerçeklikler üzerinde derince durup, ona göre siyasi ve kültürel teorik politika geliştirmelidirler.
 
Dünyanın her ülkesinde demokrasiyi esas yaşatan ana güç burjuvazi olmasına rağmen, Türkiye burjuvazisi diğer sınıfsal katmalar gibi kültürel olarak çok geri ve feodalisttir. Aynı şekilde sahip olduğu ekonomik teknik işletim araçların tamamen ithal olması, burjuvazinin gelişmesini ciddi şekilde engellemektedir.  Unutmayalım ki, bir ülke veya toplumda ya sermaye gücünü elinde bulunduran burjuvazi, yenilikçi kültürel özelliklere sahip olarak ülkeyi ileriye götürür ya da aydın, entelektüel ve emekçi sınıflar.  Türkiye’de bu sınıfsal katmanların hepsi kültürel olarak gelişmiş değiller. Özet olarak şu düşünce ve pratik politikalar gerçekleşmeden, Türkiye’de genel veya doğrudan demokrasinin yaşatılması olası görülmüyor.
 
1-Demokraside samimi her katman ve topluluk, neye mal olursa olsun, tüm geçmiş tarihiyle hesaplaşmayı göze almalıdır.
 
2-Ülkede yaşayan tüm farklı halk ve kültürler meşru görülüp, bunların kendi gerçek tarihleriyle buluşması sağlanırken, tüm hakları iade edilmelidir.
 
3-Topluma verilecek eğitim her türlü ırkçı, dinci, şoven, ukala yapılardan arındırılıp doğru, gerçek, bilimsel ilkelere bağlı sistemi oturmak.
 
4-İnsanların doğuştan ya da sonradan sahip oldukları kültür ve cinsiyet yapılarını ötekileştiren, olumsuz tüm kavram ve ifadelerin literatürden çıkarılması.
 
5-En küçük birimlerde dahil tüm yönetim alanlarında burjuva hiyarerşisi yerine, evrensel ilkelere bağlı bireyleri kültürel olarak geliştiren çağdaş, çevreci, hümanist hiyarerşik yönetimin uygulanması.
 
6-Doğal yapı gereği insanlar ve sınıflar arasında mutlak eşitliğin mümkün olmayacağı bilinciyle, her farklılığın asgari düzeyde yararlanacağı demokratik eşit ilkelere bağlı yöntem inşa etmek.
 
7-Kavramsal anlamı ve işlevi çoktan aşınmış kelime, cümle, teori, inanç ve düşüncelerden arınıp, güncele uygun teorik kavramlar geliştirmek.
 
8-İş ve ücret adaletsizliği de dahil birçok haksızlığı ortadan kaldıracak, insani yaşam ortamını yaratmak.
 
9-Demokratik evrensel yasalara bağlı, bireysel ve kamusal iş yapmayı teşvik edecek ortamı sağlamak.
 
10-Kendi içinde, bölgede ve dünyada barış içerisinde yaşamak için her imkânı sunmak. 
 
Annelik, babalık, aile, dil, kültür, ekonomi, siyaset, düşünce, iş, eğitim gibi tüm alanlarda, çağın koşullarına uygun nitelikli kültürel gelişim sağlamadan, demokrasi hiçbir toplumda asla yeşertilemez. Demokrasi her alanda yenilik ve gelişime açık ortamlarda yeşerir. Bağnaz, ırkçı, gelenekçi, fundamentalist, şoven, yalancı, işlevi çoktan bitmiş teorik söylemleri aşacak kültürel, siyasi pratikler geliştirilmeden, alışılmış argüman ve politikaları sürdürerek demokrasinin yeşereceğine inanmak, gerçek yapılması gerekenlerden kaçmaktır. Türkiye’de istisnaların dışında, maalesef toplumun çoğunluğu işlerliği çoktan bitmiş teorik argümanlarla ileriye gidileceğine inanmakta. Bu da ya demokrasinin nasıl yeşereceğini bilmemektir ya da bilinçli oportünistlik yapıldığından, Anadolu’da demokrasiyi yaşatacak halk kitlesi ne yazık ki henüz olgunlaşmış değildir.
 
Kaynaklar:

1-A. Abenderoht- Avrupa İşçi Hareketleri Tarihi. Sosyal Yay.
2-J.Kauczyinski- İşçi Sınıfı Tarihi. Sosyal Yay.
3-Şeyla Benhabib – Marksizm Evrensellik ve Birey. Ayrıntı Yay.
4-İhsan D. Dağlı-Ortadoğu’da İslam ve Siyaset. Boyut Yay.
5- William H. Mc. Neill- Dünya Tarihi. İmge Yay.
6- Faik Bulut-Tarikat Sermayesinin Yükselişi. Doruk Yay.
7- Mehmet Ali Şevki- Osmanlı Tarihinin Sosyal Bilimle Açıklanması. Elif Yay.
8- Doğan Avcıoğlu- Türklerin Tarihi. 5 Cilt. Tekin Yay.
9- Suat Parlar- Osmanlı’dan Günümüze Gizli Devlet. Spartaküs Yay.
10-      //             -Kontrgerilla Kıskacında Türkiye. Bibliotek Yay.
11-Fikret Başkaya- Yedi Yüz Osmanlı Geleneğinden Yirmi Sekiz Şubata. Ütopya
12- SSCB Enstitüsü Bilimler Akademisi-Politik Ekonomi. 2 Cilt. İnter Yay.
13- J. Kauczyinski- İşçi Sınıfı Tarihi. Sosyal Yay.
14- A. Abendroht- Avrupa İşçi Hareketleri Tarihi. Sosyal Yay.
15-Yalçın Küçük- Türkiye Üzerine Tezler. 5 Cilt. Tekin Yay.
16-Yalçın Küçük- Aydın Üzerine Tezler. Tekin Yay.
17-    //          //     - Sovyetler Birliğinde Sosyalizmin Çöküşü. Tekin Yay.
 
 
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...