Güncel

Sinema Büyüsü (ve Büyücüleri)[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi

 
V. İ. Lenin’in’in, “Sinema tüm sanatların içinde bizim için en önemli olanıdır”; Luis Buñuel’in, “Sinema, duygular, düşler ve içgüdü dünyalarını anlatmak için en iyi araçtır,” notunu düştüğü hâl ya da Kıvanç Sezer’in ifadesiyle, “Sinema, bir büyü”[2] ise; elbette onun büyücüleri de olmalıdır; vardır da…
Olması gereken açısından Yılmaz Güney sinemasında somutlanan büyü ve büyücüdeki, süreklilik içinde kopuş pratiğiyle “olabilmeye çalışmak”; hâlâ ve her zaman tüm zamanların en güzel ve en devrimci şarkısıdır!

“Bizim Hikâyemiz” (!): Pontos Meselesi…[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi

hoşlananlar çoğaldıkça,
‘Doğru’ sayılmaya başlar!”[1]
 
İbn-i Sina’nın ifadesiyle, “Kuşku duymayan kişi bakmaz, bakmayan görmez, görmeyen kör ve şaşkın kalır”ken; gerekli ve vazgeçilemeze ilişkin olarak, “Düşünülebilir olmayanı düşünebilmeliydik,” diye uyarır Ludwig Wittgenstein de…
Hepimize “Ne olursa olsun kendinle yüzleş, çünkü seni değiştirecek şey asıl kendindir,”[2] diye fısıldayan “susturulmuş” Pontos meselesi de bu kapsamda ele alınması gerekenlerdendir.

Sınıf Mücadelesinin Geldiği Çıkmaz Nokta

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi

 
Proletarya diktatörlüğüne dayanan bu komünist teori, 1848’den itibaren Karl Mark ve Friedrich Engels tarafından bilimsel şekli verilerek, dünya emekçilerinin kurtuluş anahtarı olarak benimsendi. Bu işçi sınıfı mücadelesi 1980 yıllarına kadar dünyanın her yerinde önemli derecede etkisini gösterdi. Fakat her türlü fedakarlığa rağmen 1980’lerden itibaren, işçi sınıf teorisine dayanan mücadele, sürekli zayıflayarak etkisini yitirmeye başladı. Günümüzde ise neredeyse itibar edilir teori olmaktan çıkmış durumda. Peki bunun teorik felsefi sebepleri nelerdir?
 

MÜZİK, MÜTHİŞ ÖNEMLİDİR[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi

müzikten başka
bir şey değildir.”[1]
 
Her fırsatta ısrarla ifade ettiğim gibi hayatı, onun lisanı müziği müthiş önemser[2] ve AKP’li Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın’la birlikte çalan Erkan Oğur’un, “Müzik unutulmaya yüz tutmuş bir dil gibidir. İnsan giderek ondan uzaklaşmaktadır,”[3] saptamasını ciddiye almam…
Müziğin, hayat gibi -onu bırakıp, boşlamadıkça!- insan(lık)ı hiçbir zaman, asla terk etmez; hatta zindanda, işkence de dahi…

ABD ve Avrupa, Rusya'yı Savaş Suçlusu Olarak Yargılayabilir mi?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi

 
ABD ve AB’nin NATO olduğunu herkes biliyor. NATO; dünyada yaşanan tüm soykırımların başlatıcısı ve en büyük suçlusudur. Bunu tüm dünya bildiği halde bazıları korkudan sesini çıkaramazken, diğerleri NATO ile birlikte suç ortağıdır. NATO’nun dünyadaki en büyük katil olduğu, tarihi belgelerle kayıtlı ve kanıtlıdır. Kirli bir geçmişe sahip olanların, bir başkasından hesap soracağız demesi, yalancılık ve karaktersizliğin tavan yapmasıdır. Emperyalistlerin istemedikleri kişi ve devletleri cezalandırmaları, tek bir şekilde mümkündür. O da şöyle.
 

Ressam(lar)ın Yaratıcılığı[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi

 
“İnsan elleriyle değil, beyniyle resim çizer,” diyen Michelangelo Buonarroti eklerdi etkileyici mütevazılığıyla: “Hâlâ öğreniyorum.”
Ardında da, “Herkes gibi yaşamak ve düşünmek istemiyorum. Fabrikasyon bir yaşamın dayatılması rahatsız ediyor. Kendim olmalıyım. Şartlanmış beyinlerin ürettiği kavram, fikir ve davranışlardan arınmalıyım,” notunu düşerdi.
Ressam yaratıcılığı bu olsa gerek; “Silahı fırçasıydı,”[2] dedirten İtalyan Barok ressamı Artemisia Gentileschi gibi…

Demokratik Avrupa'nın Çokyüzlülüğü

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi

 
Bu; Batılıların herkesle sükûnet içerisinde yaşadıkları anlamına gelmiyor. Batılılar insan psikolojisinde kolayca şaha kalkan süperhayvaniegoyu, kültür ve siyasi politikalarında sınırsızca kullanmayı ısrarla sürdürmekteler. Dünyaya tek yaşam model olarak bunu empoze etmeleri, her zaman savaşarak yaşamak demektir.
 

“Masum Değiliz Hiçbirimiz” ya da Sezen Aksu Vakası[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi

Geriye kalan tek şey
bunları anlamak olabilir.”[1]
 
Hakkında bir yandan, “Yetmez ama evetçidir. Ötesini tartışan salaktır”;[2] öte yandan da “Ürkütücü bir samimiyeti, teklifsiz bir cömertliği vardır… Cesurdur. Kimsenin karşısında eğilmez. Sevenleri onu bu tenezzülsüzlüğüyle sever, onun bu açık sözlülüğüne hayran olur… Özgürlükten başka hiçbir şeye borcu yoktur…

Merhaba Lilith’in Torunları![1]

Sibel Özbudun kullanıcısının resmi

kanat çırpmasını istiyorum.
Zira özgürlük, hiçbir zaman kadınların
kolay kolay elde edebildiği bir şey olmadı.”[2]
 
Merhaba Dostlar… Merhaba Lilith’in Torunları…
Bundan yaklaşık bir yıl önceydi… Pandeminin hayatımızda hüküm sürdüğü günler. Kadıköy’de bir dernek odasında gencecik kadınlarla birlikte coşkulu, verimli bir toplantıyı anımsıyorum. Sanıyorum adı henüz tam konulmamıştı. Ama içinizden bazılarıyla bir doğum gerçekleştirildi.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Güncel beslemesine abone olun.