DUY DA İNANMA, ARİF ÖĞRETMEN
Tek bir dileği vardı: Üniversiteyi kazanıp öğretmen olmak istiyordu. Ailesi fakirdi. Yaşadığı köy ilçeye yakın olduğu için, taşımalı eğitim sistemiyle liseye kadar okuyabilmişti.
Tek bir dileği vardı: Üniversiteyi kazanıp öğretmen olmak istiyordu. Ailesi fakirdi. Yaşadığı köy ilçeye yakın olduğu için, taşımalı eğitim sistemiyle liseye kadar okuyabilmişti.
Şövalyeler diyarı Rodos, Osmanlı’nın işgaline uğramış. Osmanlı’ya ait eserler birkaç camiden ibaret yalnızca. Ada ise buram buram tarih kokuyor. Sonraları İtalyanlar da işgal etmiş. Adanın özgün bir kültürü var. Sembolleri ise Rodos şehrindeki geyik heykelleri…
Bir çoxumuza yaxşı məlumdur ki, XII əsrdə yaşayıb-yaratmış Əfzələddin Xaqaninin (1126-1199) yarı xatirə, yarı səfərnamə səciyyəsi daşıyan, şairin Şirvanşahlar sarayında gördüyü zülm və ədalətsizliklərə qarşı dərin etirazını bildirdiyi, müasirlərindən, qohumlarından, dostlarından, uşaqlıq və təhsil illərindən söhbət açdığı, nəcib insani sifətləri təbliğ etdiyi və böyük Nizami Gəncəvinin (1141-1209) “Xəmsə” toplusuna daxil olan “Sirlər xəzinəsi”nə (1174-1175) bənzədilən “Töhfətül-İraqeyn” (“İki İraqın töhfəsi”) əsəri Azərbaycan ədəbiyyatı tarixində ilk poemadır.
Tutmadın qolundan gənc şairlərin,
Nereye dönsem ölüm ayrılık
Acının ayrılığının da bir tanrısı olmalı
Yoksa ne menem şeydir bu
Her yürekte ağu kalsın
***
Bir kimsesizlikti bizi birbirimize bağlayan. Şefkate muhtaç, acısı uzun, kabuk tutmayan yaralarımız vardı yüreğimizde. Birbirimizin kimsesiz hüzünlerine tutunmuştuk. Sahipsiz zamanların kayboluşluklarıydı. Sanki küssek, yetim çocukları gibi sahipsiz kalacaktı gözyaşlarımız.
Ben de bıkmadan, her akşam “Dönülmez Akşamın Ufkundayız”ı söylüyorum. Kov ulan! Bu şarkıyı söylüyorum diye kov beni sıkıyorsa. İncir çekirdeğini doldurmaz sebeplerle kapının önüne koyuldum bir sürü yerden, bu sefer hiç değilse “Prensip meselesi yüzünden kovuldum” derim. Prensip meselesi! Vay! Fiyakalı oldu ha! Dur, kovarsa böyle söyleyeyim sağda solda. “Son şarkıyı beğenmediği için kovdu beni şerefsiz. Prensip meselesi kardeşim, son şarkı ‘Dönülmez Akşamın Ufkundayız’ olacak işte. Ben Müzeyyen Senar’ın anısına söylüyorum bir kere o şarkıyı. Saygı şeysinden yani. Nasıl da söyler ama!
uyandırmak için yazılır.”[1]
Evet, Eduardo Carranza’nın, “Şiir kanını kaynatmıyorsa, aniden sırlara pencereler açmıyorsa, dünyayı keşfetmene yardım etmiyorsa, umutsuz yüreğinin yalnızlıkta ve aşkta, şenlikte ve sevgisizlikte eşlikçisi değilse ne işe yarar?” saptamasındaki gibi düşündüğüm için şiire “koçaklama” betimlemesini layık görüyorum.[2]
* * * * *
“Şiir nedir” mi? Sıkça karşılaştığımız bir soru(n)dur bu…
1.1) BASKI(LAR) VE SALDIRI(LAR)
1.2) YOLSUZ(LUK)LAR
1.3) YSK PİYONU
1.4) KÜRT FAKTÖRÜ
1.5) 16 NİSAN ABARTILARI, ZIRVALARI
2) REFERANDUM SONRASI
2.1) OYSA!
2.2) CHP’NİN TAVIR(SIZLIĞ)I
3) POST-REFERANDUM GÜZERGÂHI
3.1) REJİMİN SİYASAL VEÇHESİ
proletaryanın köpeği olurum.”[1]
“Tüm bu ipleri elinde tutanlar oyun içinde oyun oynuyorlar. Medya, televizyonlar ve diğerleri aracılığıyla, bütün güçleriyle halkın kendilerinin sebep olduğu şartların içinde yaşamayı kabulünü sağlamaya çalışıyorlar.”
10 Temmuz'da abonemin süresi bitince yenilemek için en yakın istasyona gittim. Hem işe gitmek için hem de hafta sonları geziye çıkarım düşüncesiyle yarı fiyatına BÜGA aldım. Hafta içi her gün tren ve otobüsle işe gidip geldim. Arada kontrol memurları geldiğinde cüzdanımın naylon kaplamasına koyduğum abonemi çıkarıp gösteriyorum, onlar da bakıp gidiyorlardı.
Bu sabah iş yerine şefim geldi. Aramızda sohbete başladık. Konu ulaşımdan açıldı. Cüzdanımın arasına koyduğum abonemi çıkarıp gösterdim ona. Baktı:
"İmzalamamışsın!” dedi, “İmza atman lazım!"