Ahmet Bakır ağ günlüğü

SİS, YANGIN, GECE VE HÜZÜN

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Elindeki elişine ömrünü verirken annemiz, arada bizlerin mızmız isteklerini yerine getirmek için yerinden kalkardı.
Soluk bir ışık, sararmış hatıralar gibi tepemizde sallanırken, o eski radyodan da dünyanın sonsuzluğu şarkı olur akardı yüreğimizin pembesine.
Şimdi usul usul bizi terk ederken o hatıralar, bizle birlikte büyüyor yalnızlığımız da.
Bir telkari, bir oya, bir örtüydü o eski zamanlar.

ROBOSKİ'DE KALDI KALBİM, KALBİM HÂLÂ KANIYOR

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Coğrafyanın doğusu yaralı, coğrafyanın doğusu kış, coğrafyanın doğusu ortaçağ!
Coğrafyanın doğusu cop, gözaltı, panzer ve gözyaşı!
Coğrafyanın doğusu Kürt, yoksul, dilsiz ve bu yüzden asi!
 
Coğrafyanın batısı sessiz, sızılarını gözlerinden uzaklaştırmakla meşgul, egemenlerin söyledikleriyle kifayet etmeye hazır!
Batısı derken, yüreği ve kaderi doğunun hüznüyle yoğrulmuş emekçiler, devrimciler değil kastedilen. Yoksa Gezi destanını hangi gözkapağının altına gizleyebiliriz ki, değil mi?

ANNELER VE MASALLAR

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Biri gerillada diğeri askerde iki evlat vermişti toprağa.
Hiçbir trajediye sığmayan bu acıların gölgesinde çocuklarının bulunduğu yıldızlara gitmeye hazır bir hali vardı.
Usulca ocağın üstüne astığı iki çocuğunun fotoğraflarına bakarak, "bilinmeyen ve ilkel" diye alay edilen diliyle mırıldanmaya başladı:
-Biriniz kollarım, diğeriniz ayaklarımdınız, şimdi elsiz ve ayaksız nasıl kafa tutabilirim bu yoksul hayata. Hanginize daha fazla yanayım bilmiyorum, kusura bakmayın ben anneyim!
Sonrasında sessizliğin içindeki o uğultuların ardından sürüklenip gitti.

GECE, AY VE KARANFİL KOKUSU

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

 
Almıştı bizi bizden ve başımızı döndüren serüvenlerin ilki olmayı başarmıştı o ateş böcekleri.
Ve bir sabah bir daha gelmemek üzere terk ettiler bizi.
Rüyalarımıza geldiler sadece.
Ve bir de; belki bir gün yeniden gideriz çocukluk denen o büyülü ülkeye diyerek düşler kurduğumuzda göz kapaklarımıza saklandılar.
Oyunların o çocuk dünyamıza kattığı sevinçlerin keyfini bulamayacağımızı bilmeden büyüdük hızlıca.
Gece ay ve karanfil kokusu düşünce yüreğimize, pencereden bakmak düştü payımıza sadece.
Büyümek istedik, büyümek ama olanca hızıyla.

VAKİTSİZ ACILAR İKLİMİ

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

 
Ama donmuyor sende hiçbir şey.
Şehir ışıklarını hızla geçersin, yarı-karanlık sokakların ıssızlığında ağaç gölgelerine gözlerin takılır.
Gökyüzünün maviye kesmiş olduğunu fark edersin. İçinde bir yerler ısınır.
Kanayan ne varsa insana dair, geçer gözlerinden usul usul.
"Soğuk" dersin, "öyle etkili ki, iliklerime işliyor."
Hala yaz giysilerinde olduğunu fark edersin.
"Ah ne acılı serüvenlerden geçtik yaz boyu"
Gezinin dumanları beliriyor gözlerinin önünde.

ESKİ KASABALAR GİBİYDİ HAYAT

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Trenler bile uğramazdı
Ceviz ağaçları vardı ve 
Ayışığı soframıza doğardı

Yoksul değildik hiç
Bizim oralarda zaman çok uzardı 
Avuç avuç gülerdik ve 
Her gece göğümüze yıldız dolardı

Kenger kokardı ellerimiz
Menekşe kokardı
Uçurtmalarımız yırtılırdı yalnız ve 
Gözlerimize yağmur kaçardı

Kimsesizliğimiz yoktu ki 
Ömrümüze saralım
Annelerimiz vardı uzun yaşarlardı ve 
Sararken kollarına gözlerimiz ağlardı

Gözlerine baktıkça üşüyeceğiz Yunus!

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

 
Yoksul coğrafyada doğdun Yunus. Üzerinde türlü melanetlerin dolaştığı bir kadim coğrafyada…
 
O nedenle, çocuk gözlerine yıllardır boca edilen korkulardan bir farkı yoktu bu gürültülü kıyametin.
 
Ne var ki; veda ettiğin bu dünyada, bizi bakışların kadar çaresiz bıraktın.
 
Hani; 17 Ağustos depreminde senin gibi küçücük bedenleri alelacele toprağa verirken duyduğumuz o derin çaresizlik gibi.
 
Hani; artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak diye umutlandığımız o kıyametten kalan acılar gibi.
 

KEDER; BİR İSTASYON ISSIZLIĞIYMIŞ!

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Her çizgisinde bir yara bir ılık yangın olan ıslak bir mendil.
Hürriyet ve ekmek zamanı.
Kendine üşüyen bir iklim.
Bir ıslak istasyon sessizliği.
Hayat bu; sihiri bilinmeyen masalsız bir kırlangıç tedirginliği.
İyi olan ne, hangi acılar bir merhem oluyor akşamlarımıza?
Gizlice köşesine kıvrılıp yatan o sokak çocuğu hangi iyi yürekli bir insanı hayırla yad eder.
Öksüzlüğü gözlerine yedirmiş bir çocuğa dönmüş bütün ağaçlar.
Yansıması puslu, gülümsemesi kederli bir bayram sabahı artık bu çağ yangını.

KÖPRÜ ALTINDA BİR ANARŞİST KADIN

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi

Bu havaları sevmek için bir neden arıyorum kahretsin ki yok.
Aklıma sokak çocukları geliyor, bir de o köprü altında yaşayan yaşlı kadın. Nasıl dayanır ki bu soğuklara, özellikle geceleri.
Bir gerekçe bularak oturmuştum yanına. “Dizimi köşeye vurdum" dedim.
Çöpten bulduğu elmayı, yıllardır yıkamadığı her halinden belli elbisesine siliyordu uzun uzun.
Kimseyle konuşmayan bu yaşlı kadın birden döndü "Ağrıyor mu?" diye sordu.
Bu diyalog çok hoşuma gitmişti. "Evet, çok ağrıyor" dedim.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
RSS - Ahmet Bakır ağ günlüğü beslemesine abone olun.