Anılar

İtiraf ediyorum: Ben küçükken Robin Hood’dum!

Sibel Karakız kullanıcısının resmi

Kardeşleri yoktu ama yeğenlerinin ona verdiği harçlıklarla geçimini sağlıyordu. Herkes “Bibi” diye çağırırdı. Sık sık dayımın yanına, sabahın köründe gelirdi harçlık istemeye. Her defasında da utanır sıkılırdı. Çünkü harçlık isteyeceği kişi dayımdı ve dayım o saatlerde evde olurdu. “Sabunum bitti, kibritim bitti, yağım bitti… “ derdi. Bir sabah yine geldi. Bu defa hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Uykumu ağlama sesi böldü. Gözlerimi açtım, şaşkınlıkla etrafıma bakıyordum. “Hayrola bibi, neden ağlıyorsun?” diye sordu dayım. Ama o cevap verecek halde değildi.

Mario Lanza/ Hamza Hasan Balcıoğlu

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Gardiyan Mehmet sıkıştığında gelir benden borç para alırdı. Bir gün kendisine:  
“Çocukları al çarşıya götür ve onlara iki bisiklet al.” dedim. “ Ama sen kenarda dur, çocuklar bisikletleri kendileri seçsinler.”
Cezaevi savcısı da Diyarbakırlı, demokrat biri...  İsteklerimize karşı çıkmıyordu. Gardiyan Mehmet'e:
 “Bir de kasetçalar al.” dedim.
 Bisikletleri almış, kasetçaları da getirdi. Çocuklar bisiklete çok sevinmişlerdi. Ben de kasetçalara.

Duvar yazılaması

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi

  ‘’Uyu sen uyu‘’ dedi, alaylı alaylı. ‘’Sen uyu Halkın Kurtulmuşçuları duvarlarımızı yazsınlar!’’
  Aceleyle giyinip sokağa attım kendimi. Duvara yazılan sloganlar beni selamlıyordu âdeta. Kadınlardan biri:
  ‘’Duvarları yazılan evlere bir bakın hele!‘’ dedi öfkeyle. ‘’Aralarında hiç Erzincanlı var mı?’’
   ‘’He vallahi yok!’’ diye bir başka kadın onayladı onu.

Karacadağ'da matem var. Karacadağ yasta! Kadir Büyükkaya

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Arabada dört kişi vardı. Batmak üzere olan güneşi arkalarına almış, Diyarbakır’a doğru yol alıyorlardı. Arabanın sağ ön koltuğunda Mehmede Sexo’nun ilk hanımından olan küçük oğlu Ekrem Karahan oturuyordu. Arabayı, oğlu kadar sevdiği damadı sürüyordu. Eşi ve oğlu Welat arka koltukta oturuyorlardı. Karacadağ’ın zirvesine bir karabulut kümesi oturmuştu. Aşağılara doğru yer yer sis vardı. Yağmur yağıyordu. Yağan yağmur arabada oturanların derin kaygılarına hüzün katıyordu.

Annelerin âlâsı…

Sibel Karakız kullanıcısının resmi

Çünkü kendisi çektiği çilelerden dolayı gönlünü küstürmüş, gülmeyi unutmuştu ne yazık ki. Bundan pişmanlık duyduğunu çok iyi vurgulamıştı. Her gün evlat acısına yanar tutuşur, ağıtlar yakardı. O ağlarken ben dizlerine başımı koyar sessizce onu dinlerdim.

"Dert yüküyüm dert yüküyüm Derdimi kime dökeyim Gönül yorgun, Karakız küçük Derdimi kime dökeyim"

Panel

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi

“Kısa Faruk burada mı?” diye sordu hışımla.
Ben kalabalığın arasına girip ustaca sakladım kendimi.
“Siz utanmıyor musunuz, benim inşaatıma girmeye?” diye bağırmaya başladı.
“Hadi girdiniz. Kirecimi çaldınız. O da tamam. Peki ya tenekelerimi ne yaptınız?”
Kalabalıktan biri atıldı:
“Ya ana ayıptır!” dedi. “Bir teneke için dernek basılır mı? Hem de halkımızın derneğini.”

Menemenli Roman hemşerilerim

Nadi Öztüfekçi kullanıcısının resmi

....İşte o her biri 110-130 kilo gelen üzüm çuvallarını arabalardan indiren, kantarda tartılması için kalasla omuzlayıp kaldıran, onların altına tek başına yatıp sırtlayarak tüccarın mağazasında istifleyenler de çoğu kez Romanlar olurdu. Çok zorlu bir işti. Nice yağız roman delikanlısını o ağır çuvalların altında disk kaymasıyla sonuçlanan kazalar geçirmişti. Ömürleri boyunca bel ağrısı çekip sakata düştüklerini biliyorum.  Hele yerel tüccarda biriken üzüm çuvallarının İzmir’deki büyük tüccarlara gönderilmek üzere kamyona yüklenmesi vardı ki resmen bir tehlike ve dehşet gösterisiydi.  Yaklaşık 30-40 cm genişliğindeki kalasların üzerinde ortalama 120 kiloluk üzüm çuvalları sırtlarda taşınarak kamyonlara yüklenirdi. Kamyondaki yük yükseldikçe tehlike büyürdü.

.....

Şapka/ Sait Almış

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

“Kasap bunlar,” diyordu. “Ameliyat yapacakmış, sanki sakatat kesiyor!”

Ertesi gün Akhisar’a gittik. O zamanlar Akhisar’da Cevdet Bey adında yaşlıca bir pratisyen hekim vardı. Beni muayene etti, sonra babamı rahatlatan, yüzünü güldüren şeyler söyledi.

Böbreğimin alınmasına gerek yoktu. İlaçla tedavim mümkündü. Çok sıkı, tuzsuz bir perhiz yapmam, bir de her gün penisilin iğnesi yapılması gerekiyordu. Perhiz sorun değildi, ama köyde ebe, hemşire, sağlık memuru yoktu. İğneleri askerlikte sıhhiye eri olan biri yapıyordu.

Gülü seven yapraklarını, sevmeyen ise dikenlerini görürmüş!

Sibel Karakız kullanıcısının resmi

Genellikle öğlen yemeğinden sonra arkadaşlarımızla orada toplanır, bazen iş bazen siyaset bazen de güncel hayatımızla ilgili sohbetler ederiz.

Birkaç gün önceydi. Yine espriler, kahkahalar havada uçuşuyordu. Bu arada Ayşe de geldi. Kuaföre gitmiş. Halinden belli. Saçları şekilli, kat kat kesilmiş. Yakışmış. Boyanmış ve fön çekilmiş. Hafif makyajlı. Çok hoş ve enerjik görünüyor. Gülümseyerek gelip yanımıza oturdu. "Güle güle kullan… Çok güzel olmuşsun" diye iltifatlar yağdırıyoruz.

Güzel Senelerdi

Kamil Küpeli kullanıcısının resmi

 
 Ya gökyüzü inerdi yere ya da çok kar yağınca yeryüzü yaklaşırdı göğe ya da ben çocuktum öyle sanırdım.
Hiç durmadan lapa lapa yağan karla kaplanınca her yer agaçlar gelinlik giymiş kız gibi olurdu... Bizim ev ne hikmetse poyrazın en çok estiği tepeye kuruludur... Hiç durmayan şiddetli rüzgarda pencereler zırıl zırıl öterdi, hem de günün yirmidört saati.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Anılar beslemesine abone olun.