ÖYKÜLER

Tutsak yazar Seyit Oktay'dan gerçek bir öykü: "Evin.."

Görülmüştür kullanıcısının resmi

             
Gülcan, kafenin merdivenlerini çıkarken çok heyecanlıydı. Haberdar olduğu ama göremediği ablasıyla ilk defa yüz yüze konuşacaklardı. Tabiri caizse tanışacaklardı. Birkaç gün önce telefon çaldığında şaşırmıştı. Bilmediği bir numaraydı ekranda görünen, açtığında kalbi duracak gibiydi.
“Merhaba Gülcan, ben Evin.”
“Evin mi? Hangi Evin?”
 “Ablan, daha doğrusu üvey ablan Hülya. Telefonunu ondan aldım. Seninle görüşmek istiyorum.”

Khatu Zeen

Muzaffer Oruçoğlu kullanıcısının resmi

Akşamdan çocuklarına “aşê tirş” hazırladı. Kenti gezip geleceğini, merak etmemelerini söyledi. Yorganını üzerine çekti. Şehri örten karanlığı, içine almış gibi karamsarlaştı. Yitik seslerini, korku, kuşku ve endişelerini dinledi. Rüyası onu, gençliğinin dağlarına, Zağroslara götürdü. Dağlar balçıktandı ve güneşte fırınlanmış gibi parlıyorlardı. Akasya, ceviz ve meşe kümelerinin dibinde dinlenen leoparlar, ceylanlar, dağ keçileri, yaban koyunları ve domuzları da balçıktandı. Saldırmıyorlardı birbirlerine. Nasıl olduysa, gelin tülü gibi ince bir sis çöktü birden. Balçık hayvanlar canlandı.

Akitbo

Alihan Demir kullanıcısının resmi

Reklam bir iki ekranlarda dönmeye başlayınca firma hemen istatistiklerini yoklamış ve reklamın başarısı konusunda reklam şirketine tam puan vermişti.  Antlaşmanın şartlarına göre ilk ödemeyi de hemen yapmışlardı. Jilet reklamının yaratıcı fikri ise Semih’ten gelmişti. Stajyer olmasına bakmaksızın günlerce kafa yormuş ve bu işin altından kalkabilmişti. Patron şirketin yaptığı ilk ödemeden küçük de olsa bir payı Semih’e ödül olarak vermeyi düşünüyordu. Yoksa bunun şirketin çok önemli yeni bir reklam teklifi almasıyla alakası yoktu.

Mercan Kırmızısı/Elif Füruzan Uysal

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Kitabımı okuyorum sahile attığım hasırım üstünde, bangır bangır bin çeşit müzik olmadan… Akşamları üstümde hafif bir ceket, gün batımını izliyorum fenerin oradan… Hala açık balıkçı lokantalarından gelen ızgara balık, kalamar tava kokularını içime çeke çeke demleniyorum ‘Fahrettin Kerim’le… Rahmetli babam otuz beşlik rakıya “Fahrettin Kerim”  derdi, bana da takıldı kaldı. Önceleri kimse anlamazdı, “Ne diyor bu?” diye, boş boş bakarlardı yüzüme. Anlatırdım. “Küpe kalsın kulağınıza.” derdim. “Size getir bir Fahrettin Kerim” derlerse otuz beşliği koyun önlerine.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
ÖYKÜLER beslemesine abone olun.