Edebiyat Bahcesi ağ günlüğü

Dönülmez Akşamın Ufkundayız / Arzu Bahar

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Ben de bıkmadan, her akşam “Dönülmez Akşamın Ufkundayız”ı söylüyorum. Kov ulan! Bu şarkıyı söylüyorum diye kov beni sıkıyorsa. İncir çekirdeğini doldurmaz sebeplerle kapının önüne koyuldum bir sürü yerden, bu sefer hiç değilse “Prensip meselesi yüzünden kovuldum” derim. Prensip meselesi! Vay! Fiyakalı oldu ha! Dur, kovarsa böyle söyleyeyim sağda solda. “Son şarkıyı beğenmediği için kovdu beni şerefsiz. Prensip meselesi kardeşim, son şarkı ‘Dönülmez Akşamın Ufkundayız’ olacak işte. Ben Müzeyyen Senar’ın anısına söylüyorum bir kere o şarkıyı. Saygı şeysinden yani. Nasıl da söyler ama!

Kum/ Melek Ertan

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

   Nefesim yetebilecek mi acaba? Gözlerim neden açık? Boğulmadan önceki son bilinç anı böyle mi? Kendi kayboluşumdan hemen önce kıyıda dolaşan insanların yutuluşunu da gördüm. Nasıl bu kadar hızlı gelişti her şey? Oysa alt komşularda annemleydim. Ortalık alacakaranlıktı fakat bizim keyfimiz yerindeydi. Biraz dedikodu yapmış, gülmüştük. Annem artık yürüyebiliyordu ve ben buna çok şaşırmıştım. Demek ki artık zamanıydı,  yatalaklık mahkûmiyetinden kurtulmasının. 

Kızımın Yüzü Çilliymiş

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

‘’Sakin ol, sakin ol!’’ diye kendi kendine fısıldayarak neredeyse boş olan bekleme salonunun kapıya uzak olan bir sandalyesine oturdu.
     Öğleden sonra dört sularıydı. Bekleme salonunun boş denecek kadar tenha olmasının nedeni buydu. Gelenler, öğleden önce havanın görece daha serin olduğu saatlerde gelip gitmiş olmalıydı. Akın, gözlerini kapıdan ayırmadan ve içinden ‘’Sakin olmalıyım, sakin olmalıyım’’ diye kendi kendine telkinde bulunurken elleriyle de dizlerinin titremesini yavaşlatmaya çalışıyordu.

Eski Kulağı Kesik/ Sait Almış

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Cemil’in yıllarca. Yoruldu, tükendi, sonunda pes etti, her şeyi olduğu gibi bıraktı kaçtı.
Sabahları kahvelere, akşamları meyhanelere takılıyordu. Nereye gitse kendi gibi hayat yorgunlarına, kaçkınlara rast geliyordu. Aynı mekânları tercih ettiklerinden olsa gerek, sanki mıknatıs gibi çekiyorlardı birbirlerini. Herkes kaçış hikâyesini anlatıyordu içki masalarında. Hem de defalarca. Geçmişini hatırlatan her şeyden kaçıyordu Cemil. Bu yüzden onun hikâyesini kimse bilmiyordu. Ama herkes kendince bir hikâye uyduruyordu onun için.
***

Acı: Köklü bir tohum gibi yüreğimde

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

"La bise" rüzgârı gibiyim.

Oysa acıyı kim bizim kadar tanıyor ki, acı gölgemiz ve nefesimiz olsa da, acıyı tanımak ve bilmek yetmiyormuş, yaşamak yaşamak gerekiyormuş. Sırlarla yüklü doğa! Big-bang! Kauntum, Aristo mekaniği, Newton'un beşiği, Darwin, Tanrılar ve Tanrıçalar... Mitik ve yitik sesler… Fosiller kitabeler, firavunlar, lahitler… Davut, Musa, İsa, Muhammed ve Mezopotamya... Kentler, ilçeler ve köyler...

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...
RSS - Edebiyat Bahcesi ağ günlüğü beslemesine abone olun.