Öykü

Boşa giden yıllar /Yaşar Çiçekdemir

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi

Bakanlığın kararı kabul edilir türden değildi. Kendi geçimini kendi temin eder konumundaydım. Devlet kasasından herhangi bir ödenek almıyordum. Parazit olarak yaşamıyor, alın terimin karşılığını yiyordum. Devlete, kazandığım paranın her kuruşunun vergisini de aksatmadan ödüyordum.

Seher/ Selahattin Demirtaş

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi

Ona ilk defa yeni bir elbise alınmıştı, şimdiye kadar hep Kader’in küçülen elbiseleriyle yetinmek zorunda kalmıştı. Kendini yeni elbiselerin içinde düşündükçe içi içine sığmıyordu. Kader'e de yeni ayakkabı alınmıştı bayramlık niyetine. Onun hali de Pınar'dan farklı değildi. Kıkırdayıp durdular yorganın altında gece yarısına kadar. Seher ablalarının kızmalarına da aldırmadılar. Hoş, ablalarının kızmasının yalancıktan olduğunu bilmiyor değillerdi. Kıyamazdı onlara Seher ablaları. Sonunda, ikisi de bitkin düştükten sonra, ablalarına sarılıp uyudular.

Kül/ Sait Almış

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Her yeni gelen kendinden önce gelenleri selamlıyor, yakın olduklarına sarılıyor, uzaktan tanıdıklarını baş hareketiyle selamlıyordu.

Esrarengiz bir hava vardı rıhtımda. Herkes merak içindeydi. Yolcuların kıyafetleri yüzlerindeki ifadeyle uyumsuzdu. Rengârenk şort ve tişörtler giymişlerdi. Endişeliydiler. Ne de olsa davet sahibi Çılgın Sevoş’du. Her şey olabilirdi. Davetiyelerde Sevim Hanım’la birlikte neşeli bir deniz yolculuğuna çıkılacağı, çılgın bir partiye uygun deniz kıyafetleri ile gelinmesi rica ediliyordu.

Dedemin Gözleri

Kamil Aydemir kullanıcısının resmi

Dedemin İstanbul'a gelişi yılı yarılamamıştı ama dedem İstanbul’da iyice solan Artvin’di. Biz dedeme saygıda ve sevgide kusur etmiyorduk fakat ne yaparsak yapalım dedemin yüzünü güldüremiyorduk. Dedemden saklamaya çalışsam da dedem bizi sevmiyor diye ara sıra bozuluyordum dedeme. Okulumun olmadığı zamanlar dedeme İstanbul’u gezdirmeye çalışıyordum. İstanbul’u dedimse İstanbul’un hepsini sanmayın bizim oturduğumuz İstanbul’u. Yani devenin kulağını. Dedem ile sokaklarda her dolaştığımızda dedem başını kaldırıp yüksek evlere bakıyordu. Ben de dedem ile bakıyordum ama bir şey göremiyordum.

Kasabalı/ Sait Amış

Necmettin Yalçınkaya kullanıcısının resmi

Lafa dalıyoruz, ateşin harı geçiyor. Tek enerji kaynağımız şöminedeki ateş. Sönmemesi gerekiyor. Sık sık odun atıyoruz. Odun almak için balkon kapısını açtığımda, korku filmlerinin efektini aratmayan bir uğultu giriyor evin içine. Karanlığın içinden süzülüp gelen o rüzgâr sesi de kayıtlara giriyor.

SADAKA DEĞİL, SADIK DOST!

Sibel Karakız kullanıcısının resmi

“Sık sık sadaka veriyorum. Verdiğim sadakalar yüzünden şimdi hayattayım!” dedi kaza yerine koşanlara. Kalabalıktan biri dayanmayıp sordu:
“Kimlere veriyorsun sadakayı?”
“Bildiğin dilencilere verilen sadaka değil benimkisi. -Hoş dilencilere de vermiyor değilim!- Yani sadece maddi değil demek istedim.”
“Merak ettim doğrusu, nasıl sadaka verdiğini?”

Z’aman’sızım

Savaş Yadırgı kullanıcısının resmi

Nereye dönsem ölüm ayrılık
Acının ayrılığının da bir tanrısı olmalı
Yoksa ne menem şeydir bu
Her yürekte ağu kalsın
                                 ***
Bir kimsesizlikti bizi birbirimize bağlayan. Şefkate muhtaç, acısı uzun, kabuk tutmayan yaralarımız vardı yüreğimizde. Birbirimizin kimsesiz hüzünlerine tutunmuştuk. Sahipsiz zamanların kayboluşluklarıydı. Sanki küssek, yetim çocukları gibi sahipsiz kalacaktı gözyaşlarımız.

Dönülmez Akşamın Ufkundayız / Arzu Bahar

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi

Ben de bıkmadan, her akşam “Dönülmez Akşamın Ufkundayız”ı söylüyorum. Kov ulan! Bu şarkıyı söylüyorum diye kov beni sıkıyorsa. İncir çekirdeğini doldurmaz sebeplerle kapının önüne koyuldum bir sürü yerden, bu sefer hiç değilse “Prensip meselesi yüzünden kovuldum” derim. Prensip meselesi! Vay! Fiyakalı oldu ha! Dur, kovarsa böyle söyleyeyim sağda solda. “Son şarkıyı beğenmediği için kovdu beni şerefsiz. Prensip meselesi kardeşim, son şarkı ‘Dönülmez Akşamın Ufkundayız’ olacak işte. Ben Müzeyyen Senar’ın anısına söylüyorum bir kere o şarkıyı. Saygı şeysinden yani. Nasıl da söyler ama!

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Öykü beslemesine abone olun.